Siyasette en çok tüketilen kelimelerden biri ihanet. Özellikle seçim dönemlerinde projelerden, vaatlerden çok bu kelimeyi duyuyoruz. Çok konuşmak kelimeyi etkili hale getirmiyor, tam aksine tesirini en aza indiriyor. Bunu anlamak için kelimeyi en çok kullanan parti liderlerinin bıraktıkları tesire bakmak kafi.

Bir milletin yarısı hain olur mu? Sözün ne kadar anlamsız hale geldiğini bu sorunun cevabında görmek mümkün.

Bir defa kelime - ülke, millet- merkezli olarak kullanılmıyor; daha ziyade kişi veya parti merkezli olarak kullanılıyor. Bu, kelimeyi kullananların kendilerini dünyanın merkezine yerleştirmeleri demek. Bir başka ifadeyle, kendilerince -mutlak doğruyu- temsil ettikleri ve vaz geçilmez oldukları için farklı her girişim büyük bir cürüm ve tabi bir nevi ihanet olarak görülüyor.

İhanet vatana, millet, devlete ve dine olur. Farklı düşünmek, farklı oluşumlar içinde olmak, fikri farklılaşma sonucu bir parti veya gruptan ayrılmak ihanet olarak değerlendirilemez. Eğer bu tip kopmalar bir ilkeye dayanıyorsa muhatapları asla suçlanamaz, ama çıkar ilişkilerine dayanıyorsa bu ihanet değil ahlaksızlıktır. Nitekim, her dönem topaç gibi dönen siyasetçiler olmuştur, bunlar ancak ahlakın konusu olurlar.

İhanetle ilgili bir yanlışta şudur: Nedense hep liderler ihanet olunan, vatandaş ihanet eden olur. Hiç bir zaman lider taifesine bu etiket yakıştırılamaz.Onlardan asla böyle bir şey sadır olamaz. Biraz da bu kelimeyi en çok onlar kullandığı için böyle bir anlayış oluşmuştur. Oysa bu zaaf insana mahsustur, herkeste görülebilir.

Liderler genellikle bu kelimeyi vefasızlıkla eş anlamlı olarak kullanırlar. Kendileri ne yaparsa yapsın ömür boyu vefa beklerler. Ve literatürlerinde vefa göstermek yok, hep vefa beklemek vardır. Onlar için çalışacak, onlar için koşacak, onlar için terleyecek, onlar için harcayacak, onlar için gerekirse her şeyden vazgeçeceksiniz, ama onlar bunların hiç birini yapmayacak. Vefa gösterecek ama vefa beklemeyeceksiniz. Oysa vefa karşılıklıdır ve vefayı ancak karşılığını verebilenler hakederler.

Bunun istisnası yok mudur, vardır ama azdır.

Bunları niçin yazdım?

AKP'den kopanların yeni bir parti kuracakları iddiaları üzerine ihanet kelimesi yeniden siyasi gündemin birinci sırasına oturdu. Dünyanın neresinde yeni bir parti kurmak ihanet olarak görülür? AKP de, Fazilet Partisi ve Erbakan'dan koparak kurulmuştu. Kolektif, toplu siyasallaşma insanı her zaman tatmin etmeyebilir. Zamanla içinde bulunduğunuz toplumla düşünceleriniz farklılaşabilir, yani kişisel siyasallaşma yoluna gidebilirsiniz. Bu ihanet değil, fikri maceranızın gereğini yapmaktır. İhaneti gerçek anlamı yerine siyasetçilerin kullandığı anlamda ele alırsak Davutoğlu'nun başbakanlıktan adeta refüze edilerek indirilmesini de bir yere koymamız gerekir. Liderlere her şeyin mübah, geride kalanlara her şeyin liderlerin insafına bırakıldığı bir dünya yoktur. Belli olgunluğa ve birikime ulaşmış insanları birilerinin iktidarının devamı için siyaseten ölmeye davet etmek ne dava ile, ne de vefa ile izah edilebilir. Asıl kötülük bu ülkeye hizmet edebilecek donanıma sahip insanları siyaset dışında tutmaktır.