Demirağ'ın bugünkü köşe yazısının tamamı şöyle:

"Memleketim Kayseri, Ankara'da doğdum; büyüdüm. Gençlik yıllarım ve gazetecilik mesleğinde önemli yıllarım İstanbul'da geçti. Türkiye'de gidip görmediğim il ve ilçe kalmadı. Hasbelkader dünyanın önemli ülkelerini de gezdim. En mutlu huzurlu günlerim Hatay'da, İskenderun, Payas, Reyhanlı, Samandağ, Kırıkhan, Dörtyol, Erzin, Hassa, Kumlu, Yayladağı, Defne, Antakya ve "Ormancı Türküsü"nü çoğunluk Ege zanneder; "Çıktım Belen Kahvesine" diye başlayan o muhteşem eser Hatay'ın Belen ilçesindedir. Belen Kahvesi de halen korunmaktadır. Kısacası bir başkadır Hatay. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın, hasta yatağında ısrarla "Hatay"ı istemesinin bir milyon sebebi vardır. Yazsak ciltler dolusu kitap olur. TBMM tarihinde "Sine-i millet"e dönen merhum Murat Sökmenoğlu çok yakın dostum, ağabeyimdi. Babası Hatay'ın kurucu Cumhurbaşkanı Tayfur SökmenoğluAtatürk'ün "Çok özel"i idi. Bu vesile ile Sökmenoğlu ailesini yürekten selamlıyorum.

Misafirperverlikleri, insan ve inanç ilişkilerindeki hoşgörüleri bütün dünyaya örnektir. Binlerce yıldır cami, kilise, havra ve diğer ibadethaneler yan yana hatta duvar duvaradır. İddia ediyorum dünyanın hiç bir şehrinde aynı coğrafyada bu kadar çok dil yaşanıp, yaşatılamaz. "Medeniyetlerin beşiği" olarak nitelendirilen bu şehrimizin "Kültürel zenginliği" Türkiyemizin en önemli kazanımıdır. Dünyanın en zengin lezzetli mutfağı da Hatay'dadır... Siyasi dogmalar geçersizdir. "Sağ ve sol" kavramları insanlar için geçmiş yüzyılda kalmıştır. Siyaset de, hizmet de "İnsan odaklı"dır. Hiç bir siyasi partinin arka bahçesi olmamıştır. Türk Halk ve Sanat Musikisinin önemli eserlerinin kaynak yeridir. Kültür ve sanatta merkezdir dersek abartmış sayılmayız.

Hatay'ı gazetemizin bu sütununa sığdırmak mümkün değil. Gecikmiş bir sözü yerine getirmek için geçtiğimiz hafta bir gece konaklayıp ertesi günü tadı damağımda döndüm. Televizyon yüzünden tanındığım için şehri gezerken çok sayıda vatandaşımız yolumuza çıkıp; çay-kahve-künefe ve yemek için davet edip, duygu ve düşüncelerini paylaştılar.

Günlük bir kahve hakkımı 7 kez aştık ki doyumsuz sohbetin 40 yıllık hatırı idi. "Sayın Demirağ, gazeteciliğin yanında; televizyon programlarınızda konuklarınız hep İstanbul'da Ekrem İmamoğlu, Ankara'da hepimizin sevdiği Mansur Yavaş'ı Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşuluyor. Atatürk'ün "Şahsi davam dediği Hatay" bu memleketin çimentosudur. Hatay da Türkiye'nin yansımasıdır. Bizim şehrimizde ilk defa üç defa üst üste seçilen ve bu toprakların yetiştirdiği, doktor olarak üniversitemizin hastane başhekimliği ve rektör vekilliği yapan bir Belediye Başkanımız var. Her şeyden önce kelimenin tam anlamı ile milliyetçidir... Bu şehirdeki farklı kültürlerin tutkalıdır. Bizim Cumhurbaşkanı adayımız; Doç. Dr. Lütfü Savaş'tır. Lütfen bunu yazın. Televizyon programlarınızda söyleyin" dediler. Elçiye zeval olmaz! Yazmasam, konuşmasam olmazdı. Söz verdim. Yerine getirmeye çalışıyorum. Hepsi o kadar...

İstanbul Okmeydanı Hastanesinde ihtisas yaparken tanıştığım Lütfü Savaş ile ilgili böylesi taleplerden sonra özel kalemine telefon ile ulaşıp "Çay içme" fırsatı talep ettim. Tereddütsüz kabul etti. "Gastronomi Merkezi" adı verilen misafirhane ve diğer etkinliklerin oluştuğu, tarihî dokunun korunduğu mekana hayran kalırken sohbet ettik.

Doç. Dr. Lütfü Savaş akademik kariyerine Belediye Başkanlığı yüzünden ara vermiş. Kendisi "Enfeksiyon hastalıkları uzmanı..." Değerli eşi ise "Halk Sağlığı Profesörü..." Doktorluğun yanında tüm gönüllü kuruluşlarla beraber çalışıyor. Salgın döneminde adeta efsane oluyor. Bu arada şehrin tarihî dokusu ve restarasyonlarına katkıda bulunuyor.

Genç, pırıl pırıl eğitimli gençler ile siyasi ayrım yapmaksızın çalışan Savaş Başkanın personeline hayran kaldım. Vakit kısıtlı olduğu için direkt: "Sayın Başkan; medyada sizin Cumhurbaşkanlığı adaylığınızla ilgili çok sayıda görsel ve haberle karşılaştım. Sizin böyle bir projeniz var mı?" dedim. Tereddüt etmeden, "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bana Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığını teklif etti. Tereddüt etmeden kabullendim. Her seçimde CHP'nin oylarını katlayarak üçüncü defa seçildim. Partim ve Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu "Cumhurbaşkanı adaylığı"na layık görürse, onurla kabul eder, bu tekliften şeref duyarım. Elbette partimizin tercihi Sayın Genel Başkanımızdır. Sayın Kılıçdaroğlu her şeyden önce "Hesap Uzmanı"dır... Bu seçim sıradan bir seçim değil, Türk siyasi tarihinin en önemli referandumudur. Cumhuriyetimizin kuruluş kodlarına dönebilmesi için bir fırsattır. Bu önemli seçimde bireysel olarak bana verilecek her görevi sonuna kadar yerine getirmeye ve herkesten çok çalışacağımdan kimsenin şüphesi olmasın..." cümlelerindeki samimiyete tanık oldum.

Dedim ya; "Elçiye zeval olmaz!" Okuyucularımıza, takipçilerimize sözümü yerine getirmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum.

Not: İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in yoğun temposu yüzünden rahatsızlığı hepimizi endişelendirdi. "Geçmiş olsun" derken seçim sahasında, takip etmek için heyecanla bekliyoruz."

Editör: Bumin Kağan Muti