İstanbul Esenler Hasip Dinçsoy İlkokulu’ nda iki bayan sınıf öğretmeni, bir bayan veliyi okulun ortasında evire çevire dövüyor. Sonrasında öğretmenler hiçbir olay olmamış gibi ellerini kollarını sallaya sallaya okuldan çıkıp karşı büfelerden birine öğle yemeği yemeye gidiyor. Darp edilen bayan veli de okulun ortasında, öğrenci ve öğretmenlerin gözü önünde öylece kalakalıyor. Yardım eden de olmuyor. Kendi imkânlarıyla toplanıp dizleri titreye titreye atıyor kendini dışarı, arkasına bakmadan uzaklaşıyor. (Esenler Hasip Dinçsoy İlkokulu benim de gittiğim okullardan biri haliyle. Allah’ tan beni dövmedi bu bayan öğretmenler. Bundan sonra giderken daha dikkatli olayım.) 

Değerli okuyucular, eğer Esenler Hasip Dinçsoy İlkokulu’ nda olay; bu minvalde gerçekleşseydi o iki öğretmeni, Esenler Kaymakamı hemen açığa alırdı. Haklarında idarî değil adlî süreç başlatılırdı. Bundan şüpheniz olmasın. Çünkü vatandaş değerlidir, evet buna katılıyoruz: Vatandaş değerlidir çünkü bizim vatandaşımızdır, bizim insanımızdır! Hiç kimsenin kulu kölesi değiliz, hepimiz bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlıyız. Ancak öğretmen, vatandaş kitlesi içerisinde yer almıyor mu? Öğretmenin bir değeri yok mu? Vatandaşa bırakın el uzatmayı sıradan bir tartışmada bile öğretmen suçlu oluyor da iki bayan vatandaş; öğretmen arkadaşımızı hem de bayan bir öğretmeni okulunda, mesai saatleri içerisinde darp ettiğinde neden suç olmuyor? (Eğer mesai saatleri içinde kamu görevlilerine saldırmak suç değilse ben bi düşüneyim, belki benim de vardır sevmediğim bağzı kamu görevlileri! Şu an hatırlayamadım ama belki vardır…)

Azizim, bu ülkede öğretmen; sadece masada satılmıyor! Aynı kertede hatta daha fazlası bir itibar kaybına uğruyor. Bu da kesinlikle bilinçli ve sistemli bir oyunun parçası… Nasıl mı? Size birkaç örnek vereyim:

Bir Millî Eğitim Bakanı düşünün, ülkenin en aydın ve kendisine en çok ihtiyaç duyulan kesimi öğretmenlerle ilgili olarak ‘‘Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü’ ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Allah’ tan çocuklarım memur olmadılar.’’ desin. 

Bir Maliye Bakanı düşünün, hiç görevi olmadığı halde ataması yapılmamış öğretmenlere dair ‘‘Öğretmen ataması yapacağız ancak istediğimiz kalitede öğretmen yok.’’ diyebilsin.

Bir Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı düşünün, Türkiye’ nin son 30 yılında yetiştirdiği öğretmenler hakkında ‘‘Üniversiteler 30 yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor.’’ desin.

Bir Başbakan Yardımcısı düşünün, 850 bin öğretmeni zan altında bırakacak bir açıklama yapsın: ‘‘Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer öğretmenlere şahsiyet kazandırmaya çalışıyor.’’

Bir Çevre ve Şehircilik Bakanı düşünün, 2.5 milyon devlet memuruna şöyle diyebilsin: ‘‘Devlet memuru ol, ondan sonra yat, uzan, para kazan, böyle bir şey yok. Bu düzen bize uymaz.’’

Bir Gençlik ve Spor Bakanı düşünün, hiç görevi ve yetkisinde olmadığı halde atama bekleyen üniversite mezunlarına ‘‘Devletin her üniversite mezununu işe almak gibi bir mecburiyeti yok.’’ diyebilsin!

Bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı düşünün, ‘‘Bir öğretmen en az dört yıl yer değiştirmesin.’’ diyebilsin.

Bir İçişleri Bakanı düşünün, ‘‘Meydana çıkan memur sonucuna katlanır.’’ desin.

Bir İlçe Millî Eğitim Müdürü düşünün, ahlak sınırlarını zorlayıp top sakallı öğretmene ’’Seni okula gönderirim, mahkeme bitene kadar tuvalet temizlersin.’’ Kolsuz giysiyle okula giden bayan öğretmene ’’Okula üstsüz de gidiyor musunuz?’’ Küpe takan erkek öğretmene ’’Sen gay mısın?’’ diyebilsin.

Bir vali düşünün, kendisini dinlemeye gelen okul müdürlerini şöyle uyarabilsin ‘‘İkiniz beni dinliyorsunuz değil mi hocam? Ne dedim en son, ne söyledim? Tekrarlayın, hangi okulun müdürüsünüz?’’

Bir milletvekili düşünün, ‘‘Öğretmen 1800 TL alıyormuş, ne iş yapıyorlar? Daha ne verelim? Git git gel, beğenmeyen başka iş yapsın.’’ desin. 

O kadar çok örnek var ki emin olun en usturuplularını seçmeye çalıştım. Bu açıklamalar aşağı yukarı 2010-2015 arasında yapılmış. Öğretmeni itibarsızlaştırma politikası yetmiyormuş gibi daha atamasını yapmadıkları öğretmen adayına ve devletin diğer memurlarına da aynı şekilde hücum ediliyor. Tesadüf olabilir mi? Yoksa bunlar ara ara dillendirerek uygulamaya koydukları bir planın parçaları mı? Bana hiç rastlantı gibi gelmiyor. Hemen hemen hepsi aynı tonda ve aynı sertlikte… Belli aralıklarla hep aynı siyasî ağızlardan duyduğumuz söylemler…

Şimdi sormak istiyorum: Esenler Hasip Dinçsoy İlkokulu’ nda sınıf öğretmenine kim el kaldırdı? Sizce tek suçlu o iki bayan veli olabilir mi?

Son Olarak

Olayı nefretle kınıyor, darp edilen bayan sınıf öğretmenimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Öğretmen arkadaşımıza el kaldırma cüreti gösteren o bayanlar hakkında Türk adaletinin gereken kararı vereceğinden şüphe duymuyorum.

Bir daha böyle iğrenç olayların yaşanmaması dileğiyle tüm arkadaşlarımı Türk Eğitim-Sen Esenler İlçe Başkanı olarak saygıyla selamlıyorum.

Not 1: Bu olayı telin etmek için belirlenen saatte ameliyata girecek bir üyemiz için Çapa’ da kan veriyorduk, dolayısıyla katılamadık. 

Not 2: Bu metni aslında bir basın açıklaması olarak yazmıştım ancak malumunuz internette her site çok sayıda basın açıklaması başlığını taşıyan yazı ve haberlerle dolu. Daha fazla okuyucuya ulaşmak için başlığını değiştirdim.


Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı