Onbaşının Pırpırı

Eski Başbakanlardan ve dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel vefat etti. Rabbim rahmet eylesin.

Demirel ilk başbakan olduğunda ilkokul ikinci sınıftaydım. Siyasete aklımız ermeye başladığında da sonrasında da çok fazla muhabbet duymadım. Hayatımda ülkücü hareket dışında bir yere oy vermediğim için, buna Büyük Birlik Partisi ve Aydınlık Türkiye Partisi de dâhildir, Demirel’e doğal olarak hiç oy vermedim. Ancak bu yaptığı hizmetleri görmezden gelmemizi gerektirmez.

Değişik zamanlarda görev yaptığımız yerleri temsilen gerek Başbakan gerekse Cumhurbaşkanı iken ziyaretlerimiz oldu. Konuşmalarını hep zevkle dinledim. Çünkü Demirel çok okuyan bir insandı, üreten bir insandı, o konuşurken çok not aldım. Zira not aldırtacak sadelikte ve bilgelikte konuşurdu.

“Kara çarık – kara saban – kara öküz” üçlüsünü Demirel’den başka kim yan yana getirebilirdi. Trakya’da bir mitingde konuşurken, “Bulgaristan’la her geçen yıl ticaretimiz artıyor. Yazın biz onlardan elektrik alıyoruz, kışın onlar bize satıyor” diyerek kendisini kim dakikalarca alkışlatabilirdi.

Kısaca Allah taksiratını affeylesin Demirel farklı bir insandı. Dedeman Otelinde benim de yönetiminde bulunduğum bir derneğin misafiri olarak verdiği konferansta bir cümle, beynime mıh gibi çakılmıştı.

Demişti ki Demirel, “Osmanlı döneminde görevli bir onbaşı görevli olduğu coğrafyada saygı görürdü, omzundaki tek pırpıra hürmetle bakılırdı, çünkü o tek pırpır devletti. Devleti temsil eden o pırpır adaleti sağladığı, hoşgörülü olduğu sürece devlet ayakta kaldı ve Osmanlı dünyanın yaklaşık üçte birine hükmetti.” Özellikle son on yılda olmak üzere şimdilerde değil tek pırpır, omuzu kalabalıkların dahi hak etmedikleri halde saygınlığı tartışılır oldu. Hatta birçok yerde sokakta rahat dolaşamıyorlar.

Ve biz tayyarelerin gürültüsünde her şeyi unutuyoruz. Daha ne kadar zaman geçti, üniformasını çıkarmış, sivil olarak çarşı iznine çıkanların Hakkâri’de sokağın ortasında katledilişlerinin üzerinden.

Dolayısıyla ülkemin düştüğü her açmazda, özellikle açılımla birlikte kapanan kapılarda, Yeni Türkiye söylevleriyle yıkılmak istenen Türkiye paradoksunda, o pas tutmuş mıh gelir aklıma. Gelir ve deler de geçer kararan umutları, kurulan hülyaları.

Demirel’i Şamil Öldürdü (!)

İslam dünyasında Şamil adı genellikle Şeyh Şamil sevgisi nedeniyle verilir çocuklara. Şamil mertliğin, yiğitliğin, İslam ahlakının, zalime başkaldırışın, mazluma el atışın adıdır.

Adı Şamil olanlar bunu bilmeli, bilmiyorsa birileri onlara hatırlatmalı. Ben bu vesileyle daha önce Merhum Ecevit’in partisi DSP’den milletvekilliğine soyunan, son iki dönemdir de AKP milletvekili olan Şamil Tayyar’a hatırlatmak istiyorum. “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti kerimesinden demi haberin yok ki, kalkmış bir ölünün arkasından “Yedi defa gitti sekizincisinde gelemedi” diye ahkâm kesiyorsun. Gelemeyecek tabi… Sen gelebilecek misin?

Evet, Demirel eceliyle vefat etti ama Sayın Şamil Tayyar da onu manen ikinci kez öldürdü. Ne geçtiyse eline? Unutma Şeyh Şamil’in adını alan zat-ı muhterem sen de öleceksin. Ben de… Vade dolduğunda bütün canlılar… Bu iş başka işe benzemez.

Sağlık saadet ve başarı dileklerimle.