MHP, geri dönülmez bir yola girdi. Öyle veya böyle kurultay toplanacak ve parti tüzüğünün değiştirilip değiştirilmeyeceğine ülkücü delege karar verecek.

 

Bu süreç hukuki olarak durdurulamaz. Ancak hukuk dışı yollarla belki…

 

Bu arada belirtelim ki Bahçeli taraftarlarının dillendirdiği, “Bahçeli’nin daima başbuğa sadık kaldığı iddiası” da gerçeği yansıtmıyor. Başbuğa muhalefet etmek için çıkardığı haftalık MİLLİYETÇİ ÇİZGİ adlı gazeteyi unutmuş değiliz.

 

 

Her neyse…

 

Tüzük değişikliği MHP için hayati bir ihtiyaç haline gelmiştir. Tüzük değişirse genel başkan seçiminin yolu açılacaktır. Bu yol açılmalı ve Bahçeli gitmelidir.

Zira Türkiye’nin ve MHP’nin Devlet Bahçeli adlı başarısızlık abidesine daha fazla tahammülü yoktur.

 

Zira Bahçeli, Ülkücü Hareketi mecalsiz bırakmıştır.

Zira Bahçeli, MHP’yi AKP’ye payanda yapmıştır.

Zira Bahçeli, dün doğru dediğine bugün yanlış demektedir.

Zira Bahçeli, makam odasından çıkmıyor.

Zira Bahçeli, miting yapıp partiyi anlatma zahmetine bile katlanmıyor. Son seçimde iktidar partisi 50 miting yaparken MHP sadece evet sadece 2 miting yapmıştır.

 

Zira Bahçeli, ülküdaşlarına cemaatçilik ve paralellik iftirası atıyor.

Zira Bahçeli, ülkücü iradeyi kaale almıyor, umursamıyor.

Zira Bahçeli, kendini vaz geçilmez sanıyor.

Zira Bahçeli, son derece pasif / edilgen bir profil çiziyor.

Zira Bahçeli, demokrat değil ve kendine biat etmeyeni ihraç etmek gibi kötü bir huya sahip.

 

Zira Bahçeli, seçmene zaman zaman hakaret ediyor.

Zira Bahçeli, pasifliği yüzünden 2 buçuk milyon oyu iktidar partisine itebilme becerisini sergileyebildi.

 

Zira Bahçeli, Başbuğun emaneti olan yüzlerce Ülkü Ocağımızı kapattı.

Zira Bahçeli, Erciyes Kurultayımızı yasakladı.

Zira Bahçeli, Türk Dünyası diye bir vizyona sahip değil.

Zira Bahçeli, Türk Dünyası Kurultaylarını da yasakladı.

Zira Bahçeli Türkçülük Günümüzü bile yasakladı da Milliyetçiler Günü diye tuhaf bir şeye çevirdi.

 

Zira Bahçeli, Cumhurbaşkanının oyuncağı oldu.

Zira Bahçeli, halkın sevgisini kaybetti.

Zira Bahçeli, halkın neredeyse alay konusu oldu.

Zira Bahçeli, yaptığı bir yığın gafla ülkü düşmanlarının ağzına meze oldu.

Zira Bahçeli, önündeki metni hatasız okuyabilme becerisine bile sahip değil…

Zira Bahçeli, art arda anlatım bozukluğu ve cümle düşüklüğü yapmadan üç cümle bile kuramamaktadır.

 

Zira Bahçeli, televizyon programlarında analitik konuşmalar yapabilme becerisinden mahrumdur.

Zira Bahçeli, 19 yıldır partinin başındadır.

Zira… Zira… Zira…

 

Emin olun ki birkaç yüz adet “zira” daha yazabilirim.

Artık yeter Sayın Bahçeli, Türk Milletinin kaderiyle oynamayın. Milliyetçi Hareketin önünü açın!

 

Bahçeli gitmeli tamam da peki kim gelmeli?!

Yanıt apaçık belli…

 

Ülkücü irade kimi istiyorsa o gelmelidir!

 

Ülkücü irade Sayın Meral Akşener’i seçerse o gelmelidir.

 

Ülkücü irade Sayın Sinan Oğan’ı, Sayın Ümit Özdağ’ı, Sayın Koray Aydın’ı, Sayın Süleyman Sazak’ı da seçebilir. Kimi seçerse seçsin, seçilen kişi MHP’nin genel başkanıdır. Yeri başımızın üstündedir.

 

Ancak benim gönlümden geçen Sayın Meral Akşener’dir.

Meral Hanım, Milliyetçi ülkücü Hareketi % 30’lara taşıyacak ve tek başına iktidar yapabilecek potansiyele sahiptir. Zira Türk toplumunun her kesiminde sempati uyandırmaktadır. Bu sempatinin oya dönüşmesi çok yüksek ihtimaldir.

Son söz olarak ifade edeyim ki, bütün adaylar son derece saygıdeğer ve seçkin ülkücülerdir.

 

Hepsini selamlıyorum ve başarılar diliyorum.

 

Allah yardımcıları olsun.

 

Tanrı Türkü Balgat Çetesinin Şerrinden Korusun!