Bugün ekonomiyi tehdit eden en büyük problemlerden biri yolsuzluk ve rüşvettir. Ekonomiler, sadece kötü yönetimle çökmezler. Rüşvet ve yolsuzluk da ekonomiyi kemiren, maliyetleri yükselten amiller arasındadır. En basit örnekle 5 liralık bir iş, 5 liraya ihale edilirse zaten bu meblağ maliyetleri ancak karşıladığından rüşvetin konusu olamaz. Ama 5 liralık bir işi 15 liraya ihale ederseniz aradaki fark sistemin içinde olanlar tarafından paylaşılır. Bu da vatandaşa pahalılık, enflasyon ve borç olarak yansır.

Döviz ve müşteri garantili ihalelerde, gerekli sayıya ulaşılmadığı takdirde bunu devlet ödemiyor mu? Devlet bu parayı topladığı vergilerden yani bizden aldığı paralarla karşılıyor. İhaleler doğru yapılsa, maliyet düşecek, rüşvet organizasyonlarına giden paralar yatırıma dönüşerek vatandaşın zenginleşmesine, refah düzeyinin yükselmesine hizmet edecektir.

Türkiye’de basın cüzdanından ve midesinden zincirlendiği için kimse gerçekleri yazmıyor yahut yazamıyor. Hâlbuki basının görevi kamu adına denetimdir, vatandaşı harekete geçirerek iktidarların yanlışlarının önüne geçmektir. Uyandırma işlevini kaybetmiş bir basın, basın olmaktan çıkarak iktidarın meddahı haline gelir. Şeffaf rejimlerde her şey vatandaşın dikkatine sunulur. Onun denetimine açık hale getirilir. Bizde öyle mi? Bir ülkede Kamu İhale Kanunu 200 küsur defa değiştirilir mi? Ve bir halk bunu sorgulamaz mı?

Ülke içinde yayın yapan gazeteler yazmıyor ama dışarıdaki medya Türkiye’deki sistemi kleptokrasi olarak niteliyor. Öyle bir hâle geldik ki, artık sorgulamamanın fazilet, sorgulamanın suç ve kabahat olarak kabul edildiği bir dönemden geçiyoruz. Bunun son örneğine, bütçe görüşmelerinde Sn. Selçuk Özdağ’ın konuşmasına gösterilen tepkilerde tanık olduk. Selçuk Özdağ, eski CB Yardımcısı Fuat Oktay’la ilgili Hollanda’da tutuklanan Halil Falyalı’nın adamlarından birinin ifadesinde geçen 50 milyon dolarlık rüşvet iddiasını dile getirdi. Konuşmasında iddialara inanmadığını, ama bu tür iddiaların araştırılmasının hem muhatabının hem de meclisin güvenirliği için gerekli olduğunu söyledi. Her sorumlu vekilin yapacağı veya yapması gereken bir konuşmaydı bu. Ama AKP grubundan büyük tepki gördü, üzerine yürüyenler oldu. Özdağ, eski AKP’li ve ülkücü kimliği olmasa belki hırpalanacaktı.

Siyasetin her geçen gün seviye ve itibar kaybetmesinin nedenlerinden biri budur. Hukukun işletilmediği bir yerde her iddia geride büyük leke bırakır. 17/25 Aralık’ta ortalığa saçılan rüşvet iddialarının da üzeri kapatıldı iddiaları hep hafızalarda. İlgili bakanlar Yüce Divan’a neden gönderilmedi diye hep sorgulanacak. Meclisin bu işi kapatması acaba vicdanlarda da bu meseleyi kapattı mı? Hiç sanmıyorum. “Zarrab’ın önüne yatarım” diyenler maşeri vicdanda bir soru işareti olarak duruyor. Bora Kaplan dosyasında da benzer rüşvet iddialarının olduğunu, bir bakana yüklü miktarda rüşvet verildiğini gazeteler yazıyor. Görmezden gelirseniz yol olur, bu iş sistemin bir parçası haline gelir.

Bugün iflas noktasına gelmiş bir ekonomi ile karşı karşıyaysak, bunun bir nedeni de, rüşvetin yolsuzluğun cezasız kalması, hukukun işletilmemesidir. Daha güçlü bir ekonomi, daha müreffeh bir toplum ancak hukukun üstünlüğü ile mümkündür.