Partiler aralarında seçim ittifakı yapabilirler. Bunu engellemek demokrasiye de vatandaşın iradesine de saygısızlıktır. Seçim ittifaklarında partiler,- fikir ve ideolojilerini- koruyarak iş birliği yaparlar. Kimse amaçlarından vazgeçmez, politik hedeflerini korumaya devam eder.

Muhtemel MHP/AKP ittifakı böyle bir iş birliğinin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Bir taraf duruşunu korurken, öteki taraf kendi çizgisini bir tarafa bırakarak tamamen diğerinin hedeflerine bağlanmış durumda. Bahçeli,2024'e kadar AKP'ye destek olmaya devam edeceklerini,Cumhurbaşkanı adaylarının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. Gelecekte bizi ve Türkiye'yi nelerin beklediğini bilemeyiz.Bu durumda, geleceğe dair bir taahhüt her politik durumu içine aldığı için artık her hangi bir ilke veya hassasiyetten söz edilemez. Böylesi bir taahhüt, yarın şunları şunları kast etmemiştik gibi bir itirazı içermez.

Bu açıklama, MHP'nin meclise girmek dışında başta iktidar olmak üzere bütün hedeflerinden vazgeçtiğini gösteriyor. Seçim iş birliği başkadır,ideolojik teslimiyet başkadır. Aslında Bahçeli, son çıkışıyla MHP'nin AKP'den ayrıştığı noktalara dair bütün iddialarından vazgeçmiş oldu. Şimdi aynı şeyleri savunan,aynı politik hedeflere bağlanan kısacası kaderlerini birleştiren bu partilere iki ayrı parti denilebilir mi? Bir ülkede iki parti aynı şeyleri savunuyorsa küçük olanı gereksiz hale gelir. MHP seçmeni,madem AKP'yi destekliyoruz o zaman niçin aracı kullanalım diye düşünebilir? Bunu hazmedemeyenler yeni politik tercihlere yönelebilir?

AKP/MHP ittifakı sadece iki partiyi ilgilendirmiyor. Bu diğer partilerin konumunu da etkileyecektir. HDP, Hendek teröründen sonra büyük yara almıştı. Bütün anketlerde oy oranı barajın bir kaç puan altına inmişti Bu iş birliğinin ete kemiğe bürünüp netleşmeye başlaması ile birlikte Güneydoğu'da HDP oylarında da belirgin bir yükselme eğilimi başladı.Barajın altındaki HDP barajın üstüne çıktı. Yani siyasette iki kere iki her zaman dört etmiyor. Bazı toplum kesimlerinde sempati ile karşılanan politik bir girişim, başka toplum kesimlerinde tepki ile karşılanabiliyor. Türkiye'nin en önemli meselesi milli bütünlüğünü sağlamasıdır. Atılan her adım bunu dikkate alarak atılmalıdır. Siyasi faydadan daha önemli olan milli faydadır. Bu ittifak teşebbüsünden ilk yararlanan HDP oldu.

Bu iş birliğine Türk milliyetçiliği ne kazanır diye bakanlar olabilir. Kanaatimce bu çok ütopik bir bakış tarzı olur. Kendi hedeflerinden vazgeçmiş bir parti Türk milliyetçiliğine bir şey kazandırmaz.Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde, partilerin demokrasi dekorunu tamamlamaktan başka bir işlevleri yoktur. Bakanlar Cumhurbaşkanının sekreteri konumundadır. Bütün bürokrasi ve devlet aygıtı ona bağlıdır. AKP on altı yıldır iktidarda. Bu süre zarfında en çok horlanan,devletten soyutlanan,hakkı hukuku çiğnenen Türk milliyetçileri oldu. Sn Erdoğan'ın atadığı tek bir ülkücü rektör,müsteşar,genel müdür gösterilebilir mi? On altı yıl devleti ülkücülere yasaklayanlar bundan sonra mı açacak?

Türk milliyetçiliği kendine bir yol bulmak zorundadır. Kaderini başkalarının insafına terk edenler, figüran olmaktan kurtulamazlar.Oyun kurucu olmak yeni bir yol bulmakla mümkündür.