FETÖ’yle Mücadelede Beyin Yakan Durumlar!

FETÖ’yle Mücadelede  Beyin Yakan Durumlar!
Selim Çoraklı'nın "FETÖ’yle Mücadelede Beyin Yakan Durumlar!" başlıklı yazısı;

Herkes merak ediyor ve gördüğünde soruyor:

 “1960’lı yıllarda CIA kontrolünde kurulan ve bir ahtapot gibi her tarafı saran dünyanın en büyük casusluk şebekesi FETÖ ile mücadele ne durumda ve nasıl gidiyor?”

Gönül isterdi ki, “Hamd olsun, bu uluslararası casusluk ve şer şebekesine karşı hem ülkemizde hem de yurt dışında mücadele siyasi, sosyal, ekonomik, dini alanlarda olduğu gibi emniyet ve yargı alanlarında da bütün cepheleriyle sürüyor. Diyanet ve üniversiteler bütün mesailerini bu şeytani yapının yok olması için harcıyor. Bütün siyasi partiler ülkemizin ve insanlığın başına bela olan bu katiller sürüsüyle ellerinden geldiğinin ötesinde savaşıyor. Böyle giderse bir kaç seneye kalmaz FETÖ diye bir meselemiz kalmaz.” Diyeyim. Ama maalesef bunu dememin hakka karşı haksızlık olacağına inanıyorum.

Emniyet ve yargı da (yeterli görmesem de) FETÖ ile mücadele edenlerin sayısının yüzleri geçmediğini yakından biliyorum. TSK içinde ise bu mücadeleyi sürdürenler bir gurup milli güçler ile ulusalcı dediğimiz kesimin adamları oluşturuyor.

YÖK’TE NİYE FETÖCÜ YOK?

YÖK, FETÖ ile mücadelede sınıfta kaldı. FETÖ her yere sızmasına rağmen sanki YÖK’ü es geçmiş. ODTÜ, Boğaziçi vb. bazı üniversitelere sanki hiç FETÖ militanları yokmuş gibi davranılıyor. FETÖ’nün kırk yıllık yapılanmasında Üniversitelerde ne kadar kadrolaştığını en basit matematik hesabı yapanlar FETÖ’den atılanların geride kalan FETÖ militanlarının en az otuz kırk katı olduğunu bulur.  

FETÖ ve yolsuzluk konuları başta olmak üzere kendisine yapılan binlerce şikâyeti savcılıklara iletmek yerine yıllarca sümen altı etmekle suçlanan ve FETÖ mücadelesinde sınıfta kaldığı değerlendirmelerine konu olan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Başkanı Yekta Saraç’ın, hakkında yakalama kararları bulunan FETÖ’nün tepe yöneticilerinden  Ve Şerif Ali Tekalan ile özel cep telefonları aracılığı ile 130 kez görüşme ve mesajlaşmada bulunduğu ortaya çıktı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Yekta Saraç ile ilgili “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” iddiasıyla açtığı soruşturma dosyasında, “FETÖ/PDY terör örgütü tepe yönetiminde yer alan Şerif Ali Tekalan ile 130 kez (Şerif Ali Tekalan’a ait 0 533 … 01 82 – kendisine ait 0 533 … 98 88 GSM hattı ile görüşme ve mesaj kaydının olduğu)” tespitine yer verildi.

DİYANET SINIFTA KALDI

Diyanet de maalesef FETÖ ile sınıfta kalan kurumların başında geliyor. FETÖ’nün en derin yapılanması Diyanet’te olmasına rağmen atılanların sayısı kalanların zekâtı kadar bile değil. FETÖ ile iltisakı çok açık olan ve GYV’nın yan kuruluşu olan KADİP’in kurucusu birinin başında olduğu bir kurumdan FETÖ ile mücadele beklemek ham hayal olur.

FETÖ SİYASETE HİÇ SIZAMAMIŞ!!!

Siyasi partilerdeki FETÖ ile mücadele ise tam anlamıyla komediye dönüşmüş durumda. Her parti diğerini FETÖ ile iltisakından dolayı suçluyor. Aslında geçmişte FETÖ’ye destek hususunda partilerin hiç birinin diğerinden farkı yok. Türkiye’deki bütün kurum ve kuruluşlara sızan FETÖ ne hikmetse siyasi partilere dokunulmamış gibi davranılıyor. Hâlbuki özellikle Ak Parti, CHP, SP, İP, BBP, MHP gibi partiler FETÖ’nün hedefindeydi ve oldukça başarılı sızmalar yapılmıştı. Düne kadar bu partilerin genel başkanlarından milletvekillerine kadar FETÖ lideri Gülen’e övgü dizenler, şimdilerde sanki hiç tanımamış ayaklarına yatabiliyorlar. Google ve Youtube gibi sitelerde FETÖ’ye destek olanlar diye yazılıp dinlenilse bu şer şebekesine 15 Temmuz’a kadar kimlerin destek olduğunu, meydanlarda övgüler dizdiğini rahatlıkla görebilir. Bu partilerin devekuşu gibi kafalarını kuma sokmaları sonucu asla değiştirmez. Diğer partilerin FETÖ ile mücadele diye bir derdi yok ama Ak Parti’de de Sayın Erdoğan ve birkaç vekili çıkarırsanız FETÖ ile mücadele edilmediğini rahatlıkla görebilirsiniz. MHP’de de Sayın Bahçeli ve birkaç vekili saymazsanız kimsenin FETÖ diye bir derdinin olmadığı açıktır.

TBMM Başkanı, eski Milli Savunma Bakanı ve Adalet Bakanı başta olmak üzere birçok Ak Partilinin aymazca açıklama yaparak “FETÖ’nün belinin kırıldığını, FETÖ ile mücadelenin sona yaklaştığını, AK Parti içerisinde ise hiç FETÖ’cü bulunmadığını vs.” söylemesine rağmen FETÖ ile mücadelesinin yeterli olmadığını itiraf edenler de var. Bunlardan biri de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay oldu. Yaptığı açıklama da, “Ben şu kadar kişiyi görevden aldım, şu kadar tutukladım, şu kadar hükümlü var dolayısıyla bu bitmiştir’ diyebileceğimiz bir şey değil. Örgütün yapısı itibariyle birbiriyle kopuk mekanizmalarla devam ettiği için bu yıllarca titizlikle devam etmesi gereken bir mücadele..” diyerek meselenin ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Peki, Devletin enerji, tapu kadastro, çevre ve şehircilik, Gençlik ve Spor bakanlıkları ve sayısız birimlerindeki FETÖ’cülere ya hiç dokunulmadığı ya da göstermelik birkaç operasyon yapıldığı çok açık olmasını geçtik, buraların başka birimlerdeki FETÖ’cülere adeta birer sığınak haline getirildiğini gözlemliyoruz.

Bundan aylar önce “Düşünün Ama Kafayı Yemeyin” ( https://selimcorakli.wordpress.com/2018/09/30/dusunun-ama-kafayi-yemeyin/ ) diye bir makale yazmış ve FETÖ hususundaki aymazlıkları dile getirmiştim. 

Bugün gelinen noktada hiçbir şeyin değişmediğini ve FETÖ ile mücadele de aynı aymazlıkların devam ettirildiğini çok acı bir şekilde gözlemliyor ve şöyle düşünüyorum:
“FETÖ ile mücadele tam anlamıyla savsaklanıyor. Devlet kurumları ve siyasi partilerdekilere operasyon yapılmadığı takdirde FETÖ beş on yıl içerisinde kaybettiği bütün mevzileri geri alabilir. Devlet ve siyaset içindeki kripto FETÖ’cüler öyle korunuyor ki, bu ması durumunda mümkün olabilirdi.”

Bu düşüncelerimde “aşırı” gittiğimi iddia edenler olabilir. 1999’dan beri bu uluslararası casusluk ve şer şebekesinin vatana, millete ve İslam’a büyük zararlar vereceğini anlattığımda bana bıyık altından gülüp inanmayanlar 15 Temmuz’da kafalarına bomba yağında “Sen haklıymışsın” dediler. Şimdi de illa söylediklerime inanmanız için yeniden FETÖ’nün devleti ele geçirmesini mi bekleyeceksiniz? 1999’dan 2016 yılına kadar bizi dinlemeyenler ne kadar gaflet ve ihanet içindeyse bugün dinlemeyip yeterli tedbiri almayanlar da aynı gaflet ve ihanet içindedir.

FETÖ’NÜN EL KONULAN MALLARI NE OLDU?

Vatandaşın bana sık sık sorduğu sorulardan biri de; “Milletten toplanan himmetlerle kurulan ve el konulan FETÖ’ye ait dershane, okul, kolej, üniversite, kitap evleri, gazeteler, vakıflar vs.vs. e ait mallara ne oldu?” şeklindedir.

Bazı kolejlerin İmam Hatip yapıldığını görüyoruz. Ama diğer malların ne yapıldığı hususunda ortalıkta çok kötü dedikodular geziyor. Hatta bu gazetelerde haber bile yapılıyor. Vatandaş haklı olarak, “FETÖ nedeniyle el konulan mallarla birileri cebini mi dolduruyor?” diye soruyor.

FETÖ’nün en önemli kuruluşlarından olan TUSKON’un Mart 2014’teki Genel Kurulu’nda dönemin TUSKON Başkanı Rıza Meral’in hükümeti tehdit eden konuşması, toplantıya katılan işadamları tarafından ayakta alkışlanmıştı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, toplantıya katılıp alkışlayan isimlerden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı gibi bazıları tutuklandı. Bazıları da sebebi henüz bilinmeyen sebeplerden dolayı soruşturma dosyasından çıkarıldı…

Kavurmacı ailesinin sahibi olduğu Aydınlı Grup’a ait mallara mahkeme tarafından kayyım atandı ve şirketlerin yönetimi TMSF’ye devredildi.

Peki, sonradan ne oldu?

Aydınlı Grup’a kayyım atanmasının ardından şirketin ortaklığı bulunduğu yatırımlarda da sıkıntı çıkmaya başladı ve gazetelerin yazdığına göre hisseler zararına başka bir TUSKON üyesi Süleyman Çetinsaya’nın Artaş Grubu’na satıldı. Süleyman Çetinsaya, 2014 Mart ayındaki Genel Kurul’a kadar TUSKON’un kurucu yönetim kurulu üyesi. Ama ne hikmetse FETÖ soruşturmasında gözaltına bile alınıp sorgulanmadı.

Kayyımın görevi, devraldığı şirketi en iyi şekilde yönetmekken, kayyım neden AVM hisselerini, hem de günümüz Türkiye'sinde gayrimenkul satmak çok zorken, nakit almadan üstelik bir başka TUSKON'cuya zararına sattı?

Şimdi vatandaş haksız yere “FETÖ operasyonlarıyla el konulan malların akıbeti ne oluyor?” diye sorduğunu söyleyebilir miyiz?

PASAPORT TAHDİTLERİ KALKTI!

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL sürecinde FETÖ  militanları ve iltisaklı olduğu düşünülenlerin pasaportlarına tahdit konulmuştu. Ancak bir el ne hikmetse daha soruşturmalar bile bitmeden pasaportlara konulan tahditler kaldırıldı. Bu hususta bazı vatandaşlardan ‘haksızlığa’ uğradıkları söz konusu olduğu için bu yasağın kalktığı iddia edildi ama bu ne derece doğrudur bilinmiyor.

Bu hususta yapılan serbest bırakmada birçok tescilli FETÖ militanının pasaport tahdidi de kalkmış ve bundan istifade eden militanlar yurt dışına kaçmışlardır.

KHK İLE ATILAN DOKTORLARA ÇALIŞMA İZNİ

15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden daha iki yıl bile geçmeden FETÖ ile iltisaklı oldukları için meslekten atılan doktorların devlet kurumları dışındaki hastanelerde çalışmalarına izin verilen bir kanun çıkarıldı. Kendisi de geçmişte Pensilvania’da FETÖ ile kolkola resimler çektiren bir Ak Partili vekilin (24, 26 ve 27. dönemde Kayseri Milletvekili ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Sözcülüğünü yürüten İsmail Tamer.) öncülüğünü yaptığı bu kanun ile artık FETÖ’cü oldukları için KHK ile devlet hizmetlerinden atılan doktorlar özel hastanelerde çalışabiliyor. Böyle bir FETÖ’cü doktor devlet dairesinde çalışırken tehlikeli diye atılırken acaba özel hastanelerde tehlikesi kalkmış mı oluyor? Bu nasıl bir anlayış, doğrusu telif edemiyorum.

PKK VE FETÖ MİLİTANLARINA MİT VE ASKERİ TESİS KIYAĞI!

FETÖ ile mücadelede yapılan bazı aymazlıklar, “Bu kadar da olmaz ya. Bunu nasıl yapıyorlar. 15 Temmuz’un şehitlerinin kemikleri sızlıyor.” Dedirtiyor.

Milletvekillerinin sosyal ve ekonomik haklarına ilişkin 3671 Sayılı Kanun’a Mart 2018’de bir fıkra eklenerek eski ve mevcut milletvekillerine kamu kurum ve kuruluşlarının tüm sosyal tesis ve imkânlarından en üst düzeyde yararlanma hakkı tanındı. Bu fıkra ile, Erdoğan’ın “HDP eşittir PKK’dır” dediği HDP’li eski ve yeni vekiller ile FETÖ’cü vekillerin MİT sosyal tesislerine ve tüm askeri sosyal tesislere ve orduevlerine girişlerinin de önü açılmış oldu.

BASIN İLAN KURUMUN’DAKİ YAPILANMA

FETÖ ile mücadelede basının da sınıfta kaldığını ve özellikle de basının denetlenmesinden sorumlu Basın İlan Kurumu’ndaki FETÖ’cü yapılanmaya dokunulmaması da beyin yakan durumlardan birini oluşturuyor. 17/25 Aralık tarihine kadar Basın ilan kurumunu tamamıyla ele geçiren FETÖ, bu tarihten sonra da hakimiyetini sürdürmüş ve kamuoyuna buradaki yapılanmalar belgeleriyle ortaya konmasına rağmen hala dokunulamamıştır.

BİK'in ilahiyatçı Genel Müdürü’nün, FETÖ çatı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Alaaddin Kaya ve FETÖ'den firari Hakan Şükür ile çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkmasına ve ayrıca  oğlunun yüzde 68 bursla, FETÖ'nün okulunda okuttuğu, oğlunu 17-25 Aralık'tan sonra da bu okulda okuttuğu belgelenmesine rağmen hiçbir şey yapılmaması devlet içinde FETÖ iltisaklısı olanların hala korunduğuna dair kanaatler oluşturmaktadır.

FETÖ’NÜN GAYESİ İSLAM DEVLETİ KURMAKMIŞ!!

Ana tanıklarından biri olduğum ve 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan başta Fetullah Gülen olmak üzere 75 sanıklı FETÖ "Çatı Davası"nın gerekçeli kararında, örgütün nihai amacının devleti bütün kurumlarıyla ele geçirip anayasal düzeni değiştirerek, cemaat zümre egemenliğine dayalı “Teokratik” totaliter rejim kurmak, Gülen'in "kainat imamı" olduğu, örgütün ideolojisine göre, devleti ve devlet kadrolarını ele geçirmenin "fetih" olarak adlandırıldığı, örgütün amaçlarına ulaşmak için verdiği mücadelenin "cihat" olarak görüldüğü ifade edilen kararda, örgütün nihai amacının Türkiye'deki anayasal düzeni değiştirmek ve yerine örgüt ideolojisine göre bir düzen kurmak olduğunun vurgulanması tam anlamıyla ben de hayal kırıklığı meydana getirdi. FETÖ isimli uluslararası casusluk şebekesinin hiçbir zaman dine dayalı bir gayesinin baştan beri olmadığı açık olmasına rağmen böyle bir kararın çıkması bir anlamda FETÖ’yü meşrulaştırma yolunu açmaktan öte bir şey yapmaz.

FETÖCÜLER AKP’LİLERCE KORUNUYOR

Gelinen noktada FETÖ ile mücadele siyasi, sosyal, kültürel, dini, ekonomik ve sivil toplum olarak ciddi biçimde verilemediği için kripto birçok isim siyaset, bürokrasi, iş ve STK’lar içinde yükselmeye devam ediyor. Bir yandan FETÖ ile geçmişte ileri derecede ilişkisi olan isimler sistem içinde yerlerini korurken, FETÖ ile canı pahasına mücadele edenler (Nurettin Veren, Selim Çoraklı, Hüseyin Adalan, Ömer Turan, Erdal Tayfur Ceren vb. kişiler) kimileri maliye, belediye, polis, yargı, finans kurumları üzerinden taciz ediliyor, itibar suikastına maruz bırakılıyor ve hatta cezalandırılıyor.

FETÖ’den boşalan yerlere, eski FETÖ’cüler, muteber vakıf, dernek, çevre, tarikatlarla ilişki kurup, onlar adına, yine aynı yöntemlerle yerleşiyor. FETÖ militanları bununla hem bu tarikat, vakıf, dernek ve çevreleri ifsat ediyor, hem de onlar adına mevzi kazanıyorlar.

Bir de “AK Partici”,“Erdoğan’cı” geçinerek, yine belediyeler ve diğer resmi kurumlar üzerinden kendilerine karşı gördükleri kişilere karşı terör estiren kripto Fetöcüler var. Yüzlerine geçirdikleri maskelerle gerçekten FETÖ ile mücadele edenleri yıldırma, caydırma, bastırma operasyonları yapıyorlar. Yani AK Parti içinde AKP’li dediğimiz gruplar içinde örgütlenerek varlıklarını sürdürüyorlar. Yerel seçimlerde geçmişte FETÖ iltisakı çok açık olan kişilerin belediye başkan adayı olarak gösterilmesi bunun en çarpıcı örneğidir.

Yukarıda yazdıklarıma yazamadıklarımı da eklerseniz 1960’lı yıllarda CIA kontrolünde kurulan ve bir ahtapot gibi her tarafı saran dünyanın en büyük casusluk ve şer şebekesi FETÖ ile mücadelede beyin yakan ve akılla mantıkla telif edemeyeceğimiz birçok hadise vardır. Bunlarla ilgili adam gibi tedbirler alınmazsa, özel harp tekniklerini iyi bilen FETÖ bir gün içinde bulunduğu bu kötü durumu kendi lehine çevirmeyi başarabilir. Böyle bir durumda 15 Temmuz sonrasında “Rabbim ve milletim bizi affetsin” denildiği gibi bir pişmanlığa FETÖcülerin meydan vermeyeceği açıktır.

TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum