Necati Gültepe, Covid-19 salgınına dair yazılan  "Bir Kültür Virüsü COVİD-19 (ve sonrası) kitabını sizler için yorumladı:

Bu salgın yani ‘Covid-19 salgını,

İnsanlığın gördüğü son tufan olmalı...

Nuh tufanından önce kaç tufan geçti bilmiyoruz, ama bildiğimiz Nuh Tufanı için;

Din kitaplarında, arkeoloji kitaplarında veilk çağ söylencelerinde hayli malzeme var…

Bilindiği kadarı ile Nuh tufanı fiziki yok oluş ve dönüşümden ziyade, şimdi anlıyoruz kisosyal ve zihinsel evrilmedir.

Cemaatler milletler devletler ve kitlesel kurumlar, Nuh tufanı sonrası ortaya çıkmış olgulardır;

Hatta insan sosyolojisi bile tufan sonu tekâmül etmiştir.

Corona Virüsü bu çerçevede bir başlangıç, ‘Son Tufan’a bir önsöz gibi gözüküyor.

İşte bu son ‘Tufan’ı kültürel ‘nörobilim’* açıdan inceliyor Erdem Dağdemir:

“Yaşama, çalışma ve birbirimizle ilişki kurma tarzımızı kökten değiştiren bir devrimin başlarında bulunuyoruz.” Diye haklı olarak sert bir yargıda bulunuyor...

Bu salgınla birlikte yaşanan ölümler, kıtlık, ticari kayıplar, işgücü sıkıntısı gibi faktörlerin etkisi ile toplum kendini “öldürmeyen her acı güçlendirir” şiarıyla bir yenilemeye ve radikal bir dönüşüme tabi tutmuştur.

Salgın sonu neler olduğunu özet olarak hatırlatıyor Dağdemir:

-Fiziki sosyal bağlar koparak, insanlar eve kapandı.

Böylece teknolojinin sunduğu imkânlar ile sosyalleşme dijital alana kaydı.

-Kendine çok yakın insanlarla dahi arasına fiziki mesafe koydu,

-İhtiyaçlarını evinden teknolojik imkânlar ile çözdü,

Toplumun Eğitim mesaisinin nerdeyse tamamı dijital ortama aktarıldı.

-Toplu dini ritüellere ara verildi,

-Üretim kısmen durdu veya yavaşladı,

-Bilgi alma, eğlenme, kültürel ihtiyaçların tamamıdijital ortama kaydırıldı.

Bütün bu sonuçları doğuran sosyal depremin; İlk sanayi devriminden 1760-1840 itibaren günümüzde yeni başlayan 4. Sanayi devrimine kadar gelişen ve dönüşen kültürel-sosyal ve zihinsel evreleri, kronolojinin yeknesaklığına kaçmadan an itibariyle değerlendirip herkesin anlayabileceği tarzda izah ediliyor kitapta.

4. Sanayi devriminden mülhem, Kültür endüstrisi 4,0 dediği değişimi ise şöyle açıklıyor:

Değişimin sinyalleri çeyrek asırdır kendini göstermekte ve yavaş yavaş insanlara benimsetilmekteydi. Ancak suyun yavaşça ısıtılması ile oluşan mayışma ve uyuşukluk yüzünden farkındalık düşmekte, bilinç bulanıklaşmaktaydı.

İnsanlar ana yemeğin kendileri olduklarının farkına varmıyor, mutfakta olup biteni tencerenin içinden sadece izliyorlardı. Kültür endüstrisi ya da endüstriyel kültür, müzik sinema, edebiyat gibi her türden kültürel öğenin alınıp-satılabilir bir hale dönüştürüldüğü rasyonalizasyona dayalı bir kültürün inşa edildiği bir süreçtir. Dağdemir hacim olarak küçük fakat bu alanda yazılmış belki en kapsamlı ve muhtevalı eserinde elli civarında temel kaynaktan yararlanmış ve bunları kaynaklar bölümünde göstermiştir.

Temel yargılarda Google’ın mühendislik direktörü ve Singularity Üniversitesinin kurucusu Ray Kurzweil’ in görüşlerinden yararlanarak gelecek öngörüsünü şöyle sunuyor:

“Sonsuza kadar yaşama yada ölümsüzlük isteği insanlık tarihinden bu yana, mitlerde de gördüğümüz, konuşulan, yazılan, söylenen, en derin ve gizli isteklerden ve güdülerden bir tanesidir:

Bu istek temelde önce güce, sonra insanı tanrılaşma isteğine götürmektedir.

Tanrıya ulaşma ve Tanrı ile bir olma durumunu (iki iken bir olma) değil, öz benlik içerisinde, tanrı dışında tanrılaşma isteğinin bir dışa vurumudur.

Kurzweil’in apotheosisi, insanı önce makineler ile yarı tanrıya (simbiyoz yaşam süreci), daha sonra tanrıya dönüştürmesi sürecidir.

Yine Kurzweil’e in bir tesbitini naklediyor:

“2029 yılının, yapay zekânın Turing testini geçeceği ve insan zekâsına ulaşacağı yıl olduğunu düşünüyorum. 2045’i ise, etkileyici zekâmızı yarattığımız zekâ ile birleştirip bir milyar kat arttıracağımız ‘Tekilliğin’ yılı olarak görüyorum.”

Yapay zekânın, insan zekâsının ötesine geçerek, medeniyeti ve insan doğasını radikal bir biçimde değiştirilmesi olarak tanımlanıyor ‘tekillik’(singularity).

Nöro-teknoloji şirketlerinin beyin-bilgisayar arayüzleri üzerine çalışması ile sağlık alanındaki nörolojik problemler (Parkinson, epilepsi, felç vb.) bir bir çözülecektir...

Bir nevi makina ile insanın sentezi diye tarif edeceğimiz “transhümanizm –Posthuman”

evresine geçildiğinde, Alan Turing’e göre bu kaçınılmaz bir gerçekliktir ve artıık normal insana ihtiyaç kalmayacaktır.

Açıkçası yukarıda sözü edilen ‘Tekillik’ sonrasında insan ile makine ya da fiziksel olan ile sanal gerçeklik arasında ayrım olmayacaktır. Bugün üzerine çalışılan projeler; tekillik ve transhümanizm çağının projeleridir.

Beyin-Makine arayüzü ve simbiyoz yaşam üzerine çalışmalar, robotik çalışmalar, 5G teknolojisi üzerine çalışmalar, sosyal kredi sistemi, dijital para, blok zinciri, 3D print, Büyük veri, nesnelerin interneti, yapay zeka, makine öğrenmesi, sensörler, gen dizileme, kuantum bilgi işleme, yenilenebilir enerjiler…

Saymakla bitmeyen projeler insanın ve toplumların değişimi ve daha da önemlisi dönüşümü için çalışılmaktadır. Schwab’ın deyimiyle, Dördüncü sanayi devrimini önceki devrimlerden temelden farklı kılan işte bu teknolojilerin iç içe geçip kaynaşması ve fiziksel, dijital

biyolojik alanlarda karşılıklı etkileşimidir. İnsan için zamanın sonuna gelindi mi dersiniz

Bakın Rabindranath Tagore yıllar öncesinden durumu sezmiş görünüyor:

“...Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.

Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.

Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.”

Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Yukarıda tanıtmaya çalıştığım Erdem Dağdemir’in bu eseri günümüzde beyinleri meşgul eden endişeye sevk eden ve ülkemizin ve ya dünyanın gündemi için her kafadan bir ses çıkan Bu muazzam konuyu gayet özlü anlaşılır gerçekçi biçimde sade bir dille anlatmış.

Bence herkesin (Sıradan okuyucu öğrenci bilim insanı vs) okuması gereken, günü insanı ve geleceği anlamada rehber bir eser *Nörobilim: bellek, dil ve dikkat gibi yüksek fonksiyonların bilgisi ile ilgilenir. Bu nedenle bilişsel sinirbilimin bir bölümüdür.

Editör: TE Bilişim