Ankara, komşu şehirlerle olan sınırları içinde yeşilden mahrum kalmış, akarsuları olmayan bir şehrimizdir.

Ülkenin ikinci büyük kenti olan Ankara’nın, beş milyon nüfusuna nefes aldıracak çok fazla mesire yeri yoktur.

Geçmiş yıllarda bu işlevi gören Atatürk Orman Çiftliği, içinden, dışından, sağından, solundan

kırpıla kırpıla bu özelliğini kaybetmiştir.

***

Eskiden kentin çevresinde, şimdi ise içinde bulunan ODTÜ ormanları, tüzel kişi malı olup halka kapalıdır.

Şehir içindeki parklar, bahçeler, mesire yeri özelliği taşımıyor.

Bu özelliği taşıyan yerler, çok kalabalık oluyor ve huzur vermiyor.

En yakınında bulunan Gölbaşı Gölü ve Bayındır Barajı’nın çevresi yetersiz, daha uzağındaki Kurt Boğazı barajı namüsait, Beynam Ormanları daha da uzak ve susuzdur.

***

Yeterli sudan ve yeşilden mahrum böyle bir kentte, öyle güzel bir yer var ki, görseniz hem aklınız şaşar hem de canınız yanar: Kıbrısköy.

Kıbrısköy, şehrin hemen yanında, merkezden yirmi beş dakikada ulaşılacak bir yer.

Köyün hemen yanı başında, kilometrelerce uzanan, mükemmel bir mesire yeri, bir kanyon var.

Kanyon deyince bildiğiniz bazı çıplak, kuru, derin bir vadiler aklınıza gelmesin. Kanyonun her tarafı ağaçlarla, yeşilin bin bir çeşidiyle süslenmiş, kanyon, içinden akan su ile hayat bulmuştur.

Hayat ama nasıl bir hayat? Ölü bir hayat, yüreğinizi acıtacak bir hayat…

***

Neden ölü?

Kanyonun yer aldığı vadinin hemen üst tarafında taş ocakları bulunmaktadır.

Ocaklardan taş çıkarılırken ve çıkarılan taşlar kırılırken gökyüzünde bir beyaz toz bulutu oluşturmaktadır.

Bu tozun, tarlalardaki ekine, yörede yaygın olan arıcılığa ve köy içindeki evlere verdiği zarar bir yana, o güzelim vadiden akan suyu bulandırması, içilemez ve kullanılamaz hale getirmesi hiç affedilecek bir durum değildir.

Hem mesire hem yürüyüş için çok uygun olan vadinin cazibesini, bulanık akan bu dere alıp götürmektedir.

Eğer o taş ocakları olmasa ve ilgili belediye oraya bir el atsa, Ankara’nın yanı başında yalancı bir cennet olacak.

***

Kıbrısköy halkı yıllardır bir mücadele veriyor.

Bu mücadele sonunda mıcır taşıyan kamyonların köyün içinden geçmesini ve yeni ocaklar için ruhsat verilmesini engellemiş, ama mevcut ocakları kapattıracak güçleri olmamış.

Taş ocağı sahipleri nüfuzlarıyla karar mercilerini etkilemiş ve varlıklarını korumaya devam etmişler.

O karar mercileri yazık etmişler Kıbrısköy vadisine, yazık etmişler Kıbrısköy Kanyonu’na, yazık etmişler Kıbrısköy’e, yazık etmişler Ankara’ya, yazık etmişler yeşile hasret Ankara halkına.

***

Şimdi, bu güzellikten haberdar olmayan Ankaralılara bir görev düşüyor: Mücadeleyi küçük bir köyün insanına bırakmadan, iktidarları baskı altına alıp yasal yolları zorlayarak Kıbrısköy vadisini, kanyonunu kurtarmak.

Ankaralılara Allah kolaylık versin.