MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasının bir bölümünde sığınmacı sorununa değinen Bahçeli, "Türkiye'de mülteci veya göçmen değil geçici koruma statüsünde bulunan sığınmacılar vardır" dedi.

İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakılmasından, Merdan Yanardağ'ın tutuklanmasına, Fransa'daki olaylardan İsveç'in NATO'ya girme talebine kadar pek çok konuyu gündemine alan Bahçeli, "Allah tektir, ordusu da Türk'tür. Sistematik şekilde ilerletilen İslamofobi, insani ve vicdani ölçülerle bağdaşmamaktadır. İsveç’te cami önünde Kuran-ı Kerim yakılması hem inancımıza hakaret hem de insanlık değerlerine ihanettir. İsveç’in NATO’ya katılım müzakerelerinin yapıldığı tarihlerde, NATO zirvesinin toplanmasıyla ilgili gelişmelerin olduğu dönemde vuku bulan eylem kuşku vericidir. Kuran yakmak ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır. Kuran yakan kendini yakmıştır" açıklamasıyla da dikkat çekti.

"MHP İNSANLIĞIN  HUZURU PROJESİNİ HAZIRLAMIŞTIR"

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle: 

"Kuranı yakmak ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Şunu ikazla hatırlatırım ki Kuran kağıt parçası değil Allahın yeryüzüne gönderdiği nurudur. Tüm dünya ateşe verilse bile ilahi hükümlerin kül olması mümkün değildir. Kuran yakan kendini yakmış, cehennemin dibini boylamıştır.

MHP, insanlığın huzuru projesini hazırlamıştır. Sadece Türk insanı ile değil tüm insanlık ile paylaşma duyarlılığını göstermiştir. Huzur, insanın iç alemi ile dış alemi arasındaki tutarlı denge noktasını işaret etmektedir. Bir dava insanı her şeyden önce insandır, sonra ülkücüdür. İnsan olan haklı davası ile elbette davası ile aynı potada buluşacaktır. Her şeye gerçekçi bakan, dürüstlüğü ile adam olan, hayatın zorluğunu dağa tırmanır gibi tırmanan, göründüğü gibi davranan gönül ve sevda neferi insanlarla yolumuz bir ve aynıdır.

"BEBEK KATİLİNİ ÖVMEK SUÇTUR"

Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri devletin bağımsızlığına, insan haklarına eşit ve hukuk ilkelerine, millet egemenliğine aykırı olamaz. Suç işlenmesini teşvik edemez. 69. madde de bu esasları içerir. Aksi durumda temelli kapatılması açık belirtilmiştir. Suç ve suçluyu övmek siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Türk siyasetinde faal halinde olan her partinin birinci kaynağı Türk milletidir. Her parti Türkiye partisi olmak zorundadır. Suç ve suçluyu övmek hukukun konusudur.

Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenliğini gözetmeyen, terör örgütlerinin kullanımına girmekten gocunmayan partilere demokrasilerde yer olmamalı. Ülke sınırları içinde milli manevi noktada buluşmak siyasi namus görevidir. Mehmetçik'e kurşun sıkanları aklamak suçtur. Bebek katilini övmek, filozof mertebesine çıkarmak suçtur. Bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur. Anayasa mahkemesi, Kandil'in düzmece mahkemesi, zilletin mahkemesi değildir. Adalet suçluyu aklama gayesi güderse, ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir. Devlet giderse vatan batmış olacaktır. Partilerin katılsak da katılmasak da Türkiye'nin sınırları içinde her söz ve eylemine saygımız olacaktır. Dış teşnesine selam vermek, çıkar çevrelerinin oyuncağı haline gelmek hiçbir şey katmayacaktır. Mesele ne kadar oy aldığımız meselesi değil, mesele vatandır.

Rusya'da 23 Haziranda Wagnerin başına çektiği bir süre sonra ülke iç güvenliğini sağlamıştır. Biz her ülkenin toprak birlik bütünlüğüne saygı duyarız. Her ülkenin güven içinde var oluşu temel tezimiz tercihimizdir. Fransada protestolar Belçika ve İngiltereye bulaşmıştır. Dünyanın acil çözülmesi gereken göç sorunu Fransanın ana yatağı olmuştur. Uluslararası hukuk ayaklar altındayken insani değerler yok sayılmaktadır.

"TÜRKİYE'DE GEÇİCİ KONUMDA SIĞINMACILAR VARDIR"

Göç konusunu asıl bağlamından koparız. Biz kötülüğün sonuna kadar karşısındayız. Kanunsuz gösteriler, tasvip edilmemelidir. Göç sorununun idrakindeyiz. Anadolu coğrafyasındaki demografimizi düşünmek durumundayız. Hedef ve görüşlerimiz 2018 yılında hazırlanmış arge çalışmalarımızla hayata geçirdik. Herkes susuyorken göç konusu ile ilgileniyorduk. Bu konuda proje hazırlamak her babayiğidin harcı değildir.

Çalışmalarımızı kamu kurumları ile paylaştık. Türkiye'de geçici sığınmacı konumunda olan sığınmacılar vardır. 13 milyon olarak ifade etmek kuyruklu yalandır. Fransa'daki olayların Türkiye'ye sirayet etmesinden bahsedenlerin, Mudanya'daki olaylara karışanların ateşle oynadıklarını bildirmek istiyorum. Türkiye Fransa'ya benzemez. Onun bunun kirli elleri ile kaosa çekilemez. Devlet ve vatan üzerinde kazı yaptırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur. Hangi coğrafyada olursa olsun bu tür olaylar meşru hak arama aracı olmamalıdır

"TÜRKİYE, İSVEÇ'İN BU HALİYLE NATOYA GİRİŞİNE SIÇAK BAKMAMAKTADIR"

İsveç’in NATO’ya dahil olma süreci oldukça karmaşık ve gelgitlidir. Bu ülkenin üyelik durumu önce 6 Temmuz 2023 tarihinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanlarının katılacağı ve Brüksel’de yapılacak bir toplantıda görüşülecektir. Ardından 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkentinde toplanacak NATO Zirvesinde değerlendirilecektir.

İsveç hükümetinin, terörle mücadele yasasında yaptığı değişiklik 1 Haziran 2023 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, Türkiye’nin iadesini talep ettiği PKK’lı ve FETÖ’cü hainler henüz teslim edilmemiştir. Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına izin verilmesi de bir başka skandal olarak karşımızdadır. Litvanya Zirvesi’nde, NATO’nun Soğuk Savaş’tan buyana hazırladığı en kapsamlı bölgesel savunma planı da ele alınacaktır. Türkiye’nin bu planla ilgili hazırlanan haritalardaki bazı coğrafi tanım ve konumlar çerçevesinde itirazları vardır ve haklılığımız barizdir.

Ülkemizin İsveç hakkında vereceği kararın milli çıkar ve haklarımızla örtüşeceğinden emin olmakla birlikte; samimi, ikna edici söz ve adımlara karşı hükümetin alacağı pozisyonun yanında olacağımızın şüphesiz güvencesini şimdiden paylaşıyorum. Şu hususu da ifadeye mecburum ki, Türk milleti İsveç’in şu hal ve görünümüyle NATO’ya girişine sıcak ve sempatik bakmamaktadır. Geçen hafta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclis’inde Türkiye aleyhine kabul edilen çirkin ve FETÖ güzellemesi yapan rapor ise hükümsüzdür, hayasızdır, bizim nazarımızda da yok hükmündedir."

Editör: Yadigar Hanım