Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Bahçeli partisinin grup toplantısında çok konuşulacak sözlerle depremzedeleri eleştirdi. Depremin 9. gününde hala bölgeye gitmeyen Bahçeli, depremzedelere kızarak, "Devlet nerede diyenlerin kanı bozuktur. İşbirlikçi sefillerdir." dedi.

Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi nerede?" diye soranları ciddiye alıp cevap vermeyeceğini ama yine de bir hatırlatma yapmadan geçemeyeceğini belirten Bahçeli, "Biz her yerdeyiz...'Devlet nerede' diyenlere bir çift sözüm var; deprem bölgesinde her şey var sadece devlet yok diyen kanı bozuklar size söylüyorum: Devlet baktığınız ve bastığınız her yerde tüm heybetiyle tüm hassasiyetiyle vardır. Devlet yok diyen karakter yoksunları, işbirlikçi sefillerdir. Bunlar baksa da göremez, görse de itiraf edemez." dedi.

AHBAP VE BABALA'YA "AKBABA" DEDİ

"Şimdi vakit yollara düşme vaktidir. Milletimle tek yürek olacağım. Deprem bölgesine gitmek için uygun zamanı bekledim" diyerek, depremin 9. gününde bölgeye gideceğini açıklayan Bahçeli, deprem bölgesinde yardım kampanyası yapan ve kurtarma çalışmalarını sosyal medyadan organize eden Ahbap ve BaBaLa oluşumlarına de "akbabalar" diye tepki gösterdi.

Bahçeli, "Dünyanın neresinde olursa olsun bu çaptaki doğal afetle ve yıkıcı etkileriyle başa çıkmak kolay değildir. Devletin ve hükümetin hakkını teslim etmek lazımdır. Devleti bir kenara itip ahbap çavuş ilişkisi içinde yardım toplanması bizim nazarımızda yanlıştır, devletin yetişemediği ne vardır da Ahbapçılar ve Babalacılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır? Bu sahtekarların Türk televizyonlarında artık yer almaması lazımdır. Devleti acz içinde gösterircesine sosyal medyaya üşüşenler bindikleri dalı kestiklerini ne zaman anlayacaklardır? Yardım ve desteklerin AFAD aracılığıyla yapılması en doğru yoldur." diye konuştu.

Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

Enkazın üzerinde tepinen, feryadımızdan siyasi rant aşırmak için çırpınan utanmazlara her dönemde şahitlik ettik. 

İnsanlarımızın imdat çağrısı yaparken, afetzedeler can havliyle hayata tutunmaya çalışırken kazanç ve çıkar çetelesini tutan, vicdan ve  insanlık fukaralarını esefle, öfkeyle izledik.

Ne varsa yaşadık, görmemiz gereken her şeye şahit olduk. İyiliğe sessiz kalıp kötülüğe nefes alan çapulcuları, dişimize sıkarak tahammül sınırlarımızı zorlayarak takip ediyor, lazım gelen notlarımızı da alıyoruz.

Türkiyemiz devasa bir felaketin pençesindedir. Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz kuşkusuzdur. Ne var ki yaşadığımız deprem felaketi ne ilk ne de son olacaktır. Yerin altında zamanla biriken ardından kırılan fay hatlarının çatlaklarından yerin üstüne çıkan şiddet enerjisi  jeoloji gerçeği ile yaşamak, bunun da vahim sonuçlarını en aza indirmek durumundayız.

Kentleşme politikalarımızı gözden geçirip bina yapılarını, yerleşme stratejilerini, doğal afetlerin risk ve tehditlerini dikkate alarak yeni baştan değerlendirmeliyiz. Nitekim bunu hemen yapmalıyız. Şiddeti, ağır sonuçları, etkilediği alan ve nüfus itibariyle son yüzyıl içinde maruz kaldığımız en büyük deprem felaketi karşısında çetin bir sınavdan ve sınamadan geçiyoruz.

Bunu idrak etmeden atacağımız her adım, söyleyeceğimiz her söz boşluğa düşmeye mahkumdur. Türk milleti nice badireyi atlatmıştır. Allah yardım ettiği müddetçe bugünkü ağır sıkıntının üstesinden de gelmesini bilecektir.

Diyebiliriz ki yer kabuğu şekil değiştirmiştir. Sadece 30-40 saniyede gerçekleşen zelzele bölgede tarih boyunca yaşanan en yıkıcı sismik hareketlilik olarak kayıtlara geçmiştir.

Türkiyemiz Batı Anadolu, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay hatlarının üzerinde yer almaktadır. Bu coğrafi gerçeği değiştirme şansımız elbette yoktur. Yaşadığımız depremde en az 5 fay sekmentinin kırıldığı iddia edilmektedir.

Son yüzyıl içinde 1939 Erzincan depremi 7.9, 1999 Gölcük depremi 7.4, Pazarcık depremi 7.7 ve Elbistan depremi de 7.6 şiddetinde gerçekleşmiştir.

6 Şubat’ta meydana gelen ikiz depremler 110 bin kilometrekarelik bölgede 10 ilimizi, 113 ilçemizi, 6514 köyümüzü doğrudan doğruya ve yoğun şekilde vurmuştur.

Çok net olmasa da 66 bin binadan 12 bin 500’ü çökmüştür. Bu çöken binalarla ilgili 134 kişinin sorumluluğu tespit edilmiş, 3’ü tutuklanmış, 114’ü hakkında gözaltı kararı verilmiştir.

Neresinden bakarsak bakalım karşımızda belirginleşen tablo kahredici boyutlardadır. Bazı bilim insanlarına göre oldukça geniş bir alana yayılan ikiz depremler kanalıyla yer altından biriken 500- 600 yıllık stresler boşalmış, yer çekiminin iki katına eş değer bir enerji açığa çıkmıştır.

Bilim insanları bu ikiz depremin 500 atom bombası gücüne denk düştüğünü ileri sürmüştür. Her gün acılarımıza yenileri eklenmiştir. Şehirlerimiz harap olmuştur. Bu tip depremlerin diğer fay hatlarını harekete geçirip geçirmeyeceği mutlaka ele alınmalıdır. Depremle sarsılan 10 ilimizde hayat mücadelesi veren 13.5 milyon vatandaşımızı ciddi mağduriyetlere uğradığı ortadadır. Seferberlik ruhuyla harekete geçip milletvekillerimizden oluşan heyeti deprem bölgesine gönderdik. 

Türkiye’ye sonuna kadar sahip çıkacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız depremle yıkıma uğrayan illerimize intikal ederek incelemelerde bulundu. Vatandaşlarımızla buluştu, göz yaşlarını silmek için çabada bulundu. Bilhassa Cumhurbaşkanımızın deprem bölgesinde olmasından dolayı ben de gelişmeleri Ankara'dan takip ettim. Başkaları gibi şov peşinde değiliz, istismar yarışında değiliz.

MHP Genel Başkanı olarak depremden zarar görmüş illerimizi, vatandaşlarımızı ziyaret etmek amacıyla, kararı tatbik etmek için makul bir zaman kollamıştım. O zaman gelmiştir. Milletimle tek yürek olacağım, tek ses olacağım. Çalışmaların aksamasına fırsat vermeden illeri ziyaret edeceğim.

Devlet nerede diyenler kulağını açıp dinlesin, devlet depremzedeye ekmek dağıtan belediye başkanıdır. Devlet su dağıtan zabıtadır, AFAD görevlisidir…

Devleti bir kenara itip ahbap çavuş ilişkisi içinde yardım toplanması bizim nazarımızda yanlıştır, devletin yetişemediği ne vardır da Ahbapçılar ve Babalacılar kanat çırpmaktadır?"

Yardım ve desteklerin AFAD aracılığıyla yapılması en doğru ve sağlıklı yoldur. Kaldı ki beklentimiz ve çağrımız budur.

Editör: Yadigar Hanım