"Tamam evde oturuyordum, seni aradım. İş bulur musun diye sordum ve buldun. Eyvallah. Paraya ihtiyacım oldu aradım. Verdin, eyvallah. Ancak senden bir tek şey istedim ve yapmadın. Ayıp ama"

Daha detaylı dinleyemedim bu içler acısı telefon konuşmasını. Yolda yürürken, bu ve bunun gibi yüzlerce konuşmaya şahit oluyoruz. Biraz bencilleştik galiba, ya da hep bencildik ama sürekli değişen çevre ile, bu özelliğimizi makyajlıyorduk. 

Her alanda, bir hep banacılık görüyorum. Dinamik olması gereken kurumlar, koltukları bırakmamak için mücadele veren "EMEKLİLER LOKALİ" haline gelmiş. Binlerce dahi gencimiz, bilgisayardaki tek bilgisi, sosyal medyaya girmek ve saçma sapan bir Türkçe ile mesajlar atmak olan yaşlı kesimin baskısı ve koltuk ısrarı ile çürümeye yüz tutuyor. Beynen ve fiilen yaşlı bir ülke haline geldik. Teknoloji çağını, en iyi kullandıkları ofis aleti hesap makinesi olan 60 yaşın üstündeki yöneticilerle karşılıyoruz.

TBMM çatısı altında olan siyasi partiler tam bir felaket. Parti divanlarına bir bakın ne olur! 30 yaşlarında genç bulabilirseniz ne ala. Gençlik Politikaları Başkanlıkları, yaşları +40 olan kişilere teslim edilmiş durumda. Bu partilerle, teknoloji çağını yakalayacağız ha! Güldürmeyin beni n'olur!

Pandemi nedeniyle yeni gündemimiz "Sosyal Medya Canlı Yayınları". Kütüphane fonlu görüntüler veren, dostlar, ağabeyler ve ablalar sohbetler ediyorlar. Çok okuruz imajı veriyorlar yani. Alaylı olanlar bir ince küçümseniyor ama programlara alıyorlar sağolsunlar. Bu arada inanın, alaylı arkadaşların yorumlarını daha çok beğeniyorum. Buram buram piyasa kokuyor, realizm ışığı saçıyor. Bahsi geçen kütüphane fonlu dostlar, ağabeyler ve ablalar da, bu hep banacı gruptan. Hep banacılık dedik ya; işte bu hep banacılık hikayesi nedeniyle, hiç bir harekette birlik olunmuyor. Ben merkezli bir anlayış hakim insanımızda. 

Neyse, biz dönelim telefonda konuşan arkadaşa. Etrafımızı mı çok yoruyoruz, ya da insanlar, böyle vefasızlara mı daha çok yardımcı oluyor bilmiyorum ama rahatı çok seven bir toplum olduk. Üretebilecek güçte insanlar, iş yok diye evde oturuyorlar. Diğer taraftan 50 yaşını aşmış hanımefendiler, ekmek parası için bileklik yapıp satıyorlar. Evde oturayım, herkes bana baksın fikrini benimsemiş nice insanlar var hayatımızda. 25 milyon, diğer 60 milyona bakıyor desek abartı olmaz. 

Sonuç olarak; bencillik kanına işlemiş bir millet haline geldik. İnsanların, topluma faydaları, kişilikleri ve meslekleri ile değil, çıkarlarına düşen faydalarla değerlendirildiği kötü bir süreçten geçiyoruz. Gelecek bu açıdan çok karanlık sanki!