Halk fakirleşti, pahalılıktan bunaldı, işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı milletin canına tak etti. İlkokul, ortaokul öğrencileri çantalarına azık koyamaz duruma düştü. Gençler işsizlikten, hayat pahalılığından önlerini göremez oldu. Doktorlar birer birer ülkeyi terk etmekte, evlenen sayısından boşanmaların daha fazla olduğu bir devri yaşar olduk. Ev sahipleri kiracıları ile düşman hale geldi.

Ev sahipleri kira gelirini değil de faiz gelirini tercih etse, aldığı kiradan üç dört kat daha fazla gelir edecekken, hükümetin yüzde yirmi beşi ile karşı karşıya kalmış oldukları için, kiracılar ise gelir düşüklüğü, hayat pahalılığı içinde kiraların artışına yetişemedikleri için, kiracılar da, ev sahipleri de haklı.

Haklı olan hak arayacak yerde bulamıyor. Kiracı ev sahibini, ev sahibi kiracısını darp etmekte veya öldürmekte. Türk insanı birbirine düşman edilmekte. 2013 - 2022 yılları arasında Türkiye’de satılan toplam konut sayısı 9.5 yılda 12 milyon 804, bunlardan 314 bin 310 tanesi, yani satılan her bin evden 25’i yabancılar tarafından satın alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 17.12.2019 tarihinde Birleşmiş Milletler ofisinde, küresel mülteci forumunda yaptığı bir konuşmada, “Mülteciler için 40 milyar dolar harcadık” demiştir.

Bu rakam günümüzde 80 milyarı geçtiği tahmin edilmekte. 80 milyar dolara ortalama en az 2 milyon konut yapılabilmektedir. Yabancılara satılan ev sayısı ve mültecilere harcanan para ile yapılacak konut sayısı tahmini iki buçuk milyondur. Ülkemizdeki mülteci sayısını üçe bölsek, 15 milyon bölü üç eşittir 5 milyon, mültecilerin oturduğu konutu da ilave ederseniz tahmini yedi buçuk milyon konut yapar. Mülteciler, ülkemizdeki konut sıkıntısının başlıca sebebidir.

Mültecilere harcanan paraya devlet konut yapıp kiraya verse, bu kiradan gelecek gelir bu hesabın dışında. İşsizliğin, hayat pahalılığın, enflasyonun tek sebebi, arz ve taleptir. Mültecilerden ötürü konuta olan talebin fazlalığı, konut arzının yeterli olmaması, kiraları ve konut fiyatlarındaki artışın başlıca sebebidir.

Yine mültecilerin istihdama katılmaları, iş gücüne olan talebi azaltmış, bunun yanında sigortasız, vergisiz çalıştırıldıkları için işçi alımlarında mültecilerin tercih edilmesi Türk insanının işsiz kalmasına neden olmuş, bundan ötürü de işsizliğin sebeplerinin başında mültecilerin istihdama katılmaları gelmektedir.

Ülke nüfusuna en az 15 milyon mültecinin dahil edilmesi, piyasaya sürülen veya üretilen mal arzının ülke nüfusuna yetmediğini, yani mal arzının azlığı, mala olan talebi artırmış, o da fiyatların artmasına, hayatın pahalanmasına sebep olmuştur. Bunların yanında iktidarın metal yorgunluğu, meclisteki sandalye sayısının fazlalığı, buna bir de bu başkanlık denen otoriter yönetim biçimine geçilmesiyle iktidara sağladığı keyfilikler ve verdiği rahatlıkla, bunun sonucu hovardaca harcamalar, itibardan tasarruf edilmemesi gibi birçok nedenler halkı canından bezdirmiş, cennet vatanı insanımız için cehenneme çevirmiş, Türk Lirası’ndaki tarihi değer kaybı ile vatanımız yabancılar için cennet olmuştur.

AKP’nin bu kadar kötü yönetimine rağmen hâlâ iktidarda kalabilmesinin nedenlerinin başında ülkede muhalefet boşluğundan kaynaklanmaktadır. Demokratik ülkelerde muhalefetin güçlü oluşu iktidarı keyfiyetten uzaklaştırır. İktidarı daha verimli çalışmaya, daha başarılı olmaya sevk eder. Muhalefetin millet adına hesap sorabilir olması, elindeki denetim yetkisini iyi kullanması, iktidarın kendine çeki düzen vermesini sağlar.

Ülkede iktidarın başarısı muhalefetin başarısı ile doğru orantılıdır. İktidar partisi başarısız olmasına rağmen iktidarını sürdürebiliyorsa, bunun başlıca sorumlusu, muhalefetin sorumsuzluğu, muhalefetin iktidar olmak istememesi ve başarısızlığındandır. Ülkemizde AKP’nin 20 yıldır iktidar olmasının ve iktidarının sürdürebilmesindeki hikmet, AKP başarısı değil, muhalefetin başarısızlığıdır.

CHP KİMDEN YANA?

70 yıldır muhalefet olan CHP, ülkede ya muhalefet yapmayı öğrenemedi ya da iktidara gelmek istemiyor. Geçmişin analizini yapmadan son bir yılın analizini yapacak olursak, yukarıda bahsettiğim sebepler, bu sebeplerin yanında, adaletinden tut, ticaretine, ihale yolsuzluklarından, satılan fabrikalara, milleti gelecek endişesine sevk eden mülteci meselesine buna benzer binlerce olumsuzluklara rağmen iktidar el değiştirmiyor, muhalefet iktidara gelemiyorsa, bunda üç ana sebep aramak gerek.

Ya iktidar muhalefet olmak istemiyor, ya muhalefet muhalefet görevini yapamıyor ya da muhalefet iktidara çalışıyor. Halk muhalefeti iktidara getirmek istiyor ama muhalefet gerek söylemleriyle gerek eylemleriyle adeta iktidara gelmemek için ayak diretiyor. Bu düşüncemi gerek önceki yazılarımda gerek televizyon konuşmalarımda hep ifade ettim. Muhalefet isteyerek veya istemeyerek iktidara çalışmaktadır.

Bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum. Muhalefet altı masa etrafında toplandı, iki yılı aşkın bir süre çalışma yaptılar. Sonuç hüsran. Şimdi suçlu arama telaşına düştüler. Altılı masa halka rağmen halkın duygu düşüncelerini hiç dikkate almadan halkın isteğini göz ardı ederek, halka aday dayatmıştır. İktidarın ekmeğine yağ sürmüştür. İktidar hem kendi adayını hem de muhalefetin adayının belirleyicisi olmuştur.

Gerek iktidar partisi ve ortakları gerekse iktidarın kalemleri Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sürekli dillendirmişler ve aday olmasını istemişler, bu yönde kamu oyu oluşturma gayretine girmişlerdir. Seçmende ise bunun tam tersi bir düşünce hakimken, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını tasvip etmediklerini, aday olması halinde oy vermeyeceklerini açık açık dillendirmişler, altılı masa seçmene inat seçmene iktidarın istediği adayı dayatmış, iktidarın ekmeğine yağ sürmüştür. İsteyerek veya istemeyerek iktidara hizmet etmişlerdir.

Cumhur İttifakı başkan adayı Erdoğan altılı masayı özellikle de CHP’yi PKK’ya hizmet etmek, PKK destekçisi olmakla suçlayarak kendi yaptıkları çözüm sürecini unutmuş, seçim kazanmıştır.

CHP kurultayda eski ve yeni genel başkanlarının “Selam olsun Selahattin Demirtaş’a” demesine ne demeli?

Bu bir öngörüsüzlük değil mi?

Yurt dışına asker gönderilmesi için hazırlanan tezkereye ret oyu vermesine ne demeli?

Bugün mecliste grubu bulunan siyasi partilerin terörü kınayan bildiriye imza atmamaları, neyin nesidir?

CHP bunları seçmene nasıl izah edecektir?

Beni şahsen CHP’nin terör yanlısı olduğuna, teröre destek verdiğine inandıracak kimse yok. Mesele benim inanıp inanmamam değil.

Önemli olan seçmen gözünde sanki Erdoğan’ın “CHP PKK’ya hizmet ediyor” sözünü haklı çıkarmış olmuyor mu? Erdoğan her türlü olumsuzluğu oya çevirebilecek kabiliyet ve yeteneğe sahip olduğundan, her ne yaparsa seçmen gözünde hoş karşılanabiliyor. Muhalefetin doğru çıkışları bile yanlış gösterebilme marifeti var.

Devletin gücünü arkasına almış, her türlü devlet imkanlarını tüyü bitmedik yetimin hakkını bile oy için harcayabilen bir kimseye karşı muhalefet etmenin zorluğunu bilerek, muhalefet muhalefetini buna göre yapmalıdır. Yukarıda bahsettiğim ve benzeri öngörüsüzlükler yapmadan tabana inerek, tabanın sesine kulak tıkayarak değil kulak vererek muhalefet etmelidir.