CB Erdoğan Çin'de Yunanistan Başbakan'ı Çipras'la görüştü. Gazeteler görüşmeyi Erdoğan'dan Çipras'a zor soru başlığı ile verdiler. Cumhurbaşkanının sorusu Yunanistan'a kaçan darbeci askerlerin iadesi ile ilgiliydi. Erdoğan darbecilerin niçin iade edilmediğini sormuştu.

Türkiye 15 Temmuz'da hain ve karanlık bir darbe yaşadı. Sorumlularıyla yargı önünde hesaplaşmak hukuk devleti olmanın gereğidir.Lakin Çipras'la görüşürken asıl sorulması gereken soru 18 adanın işgalidir. Vatan toprağı üç beş hain darbeciden daha önemsiz değildir. Bugün adalara yayılanların yarın gözünü Anadolu topraklarına dikeceklerinden şüphe yok. On sekiz adanın işgali ile İzmir'in,Muğla'nın,Balıkesir'in işgali arasında hiç bir fark yoktur. Vatan toprakları önemli önemsiz ayırımına tabi tutulamaz.Çünkü her santimi milletin namusudur. Darbeciler milletin sillesini yiyip mağlup olmuşlardır. Bundan sonra da millet iradesine karşı yeni bir  denemeye girişmeleri imkansızdır.  Ama işgal edilen her ada yeni işgallerin habercisidir. Bunu sükut ile karşılamak bu toprakları ebediyen kaybetmektir.Çipras'a bunu sormamak bu emri vakiyi kabullenmek anlamına gelir. Türkiye ,18 adayı asıl bu görüşmenin bir numaralı gündem maddesi haline getirmeyerek kaybetmiştir.

EY AMERİKA!

ABD, YPG'ye destek olmaktan vaz geçmeyeceğini, Trump'ın silah yardımını onaylaması ile ortaya koydu. Hedef, Türkiye'den de bir parça kopararak Büyük Kürdistan'ı kurmak. Şimdi dikkatler 16 Mayıs'ta yapılacak Trump/Erdoğan zirvesine çevrildi. Yandaş medyanın olağanüstü önem atfettiği bu zirveden hiç bir şey çıkmayacağını baştan belirtelim. Trump, bu görüşmeye bir önem atfetse Erdoğan'ı bekler, silah yardımı ile ilgili kararını odan sonra  verirdi. Bu gerçeği yalan medyası da anladığı için yeni bir  kampanya başlattılar. Neymiş, Rakka alındıktan sonra YPG Rakka'dan çıkacakmış. Bunu hangi ABD'li yetkili söylüyor, cevap yok. Çünkü, kimsenin Türkiye'ye verdiği böyle bir söz yok. Rakka alındıktan sonra YPG oradan çıkacaksa bu gürültü,patırtı niye? Kendi askerimizi ölüme göndereceğimize bırakalım başkaları  gidip, bedel ödesin. Ama kendi söylediklerine kendileri de inanmadıkları için  peşinen tedbir alıyorlar.Trump/Erdoğan zirvesinden sonra istediğimizi aldık,Rakka alındıktan sonra YPG orayı terk edecek diye bağıracaklar.Amaç toplumsal tepkileri önlemek.Kaybettikçe zafer naraları atan bir medya ve siyaset biçimi başka bir ülkede var mıdır?

Gelinen nokta,Ey Almanya,Eyy Hollanda,Eyy AB,Eyyy Obama politikasının sonucudur. Esip gürleyen ama hiç bir yaptırım gücü olmayan bu temelsiz dış politika, Türkiye'nin hem itibarını hem caydırıcılığını yerle bir etmiştir. Tehdit eden ama icaplarını yerine getirmeyen acz içinde bir ülke... Oysa, büyük devletler büyük düşünür ama asla büyük laf etmezler. Milli hedeflerini bohçacı kadınlar gibi ortaya sermezler. Uzun vadeli amaçlarını kamufle ederler. Emellerini gerçekleştirecek güç ve kapasiteye ulaşıncaya kadar uluslararası toplumun dikkat ve tepkilerini üzerlerine çekmezler. Bir kaç yıldır Erdoğan yönetimi adeta sürüye kurt çağırıyor.Siz misiniz Osmanlıyız diyen, alın size Osmanlı. Aslında bu politikaları yürütenler de söylediklerinin siyasal gerçeklikle bağdaşmadığını biliyorlar. Ama İktidarda  kalma hırsı gözlerini kör ettiği için -yalnızlaşan bir ülkede- iktidarda kalamayacaklarını  bile göremiyorlar. Dünyayı karşısına alan,ulu orta beyanlarla düşman üreten bir iktidar asla tek başına iç dinamiklerle iktidarını sürdüremez.

YPG'nin Rakka'ya girdikten sonra çıkacağı koca bir yalandır.Kobani'de,Afrin'de,Kamışlı'da,Kerkük'te yaptıklarını orada da yapacaklardır. Türkiye akıl almaz bir siyasetle Esat'ı yıprattı,gücünü,enerjisini tüketti,şimdi parsasını YPG topluyor.Buna büyük politika diye alkış çalana yuh olsun...