Son yıllarda geçmişe küfür etmek moda oldu. Bugün artık tarih olmuş bazı şahsiyetlerinin yatak odalarına girilerek itibar suikastı yapılıyor.

Bu tarz tarihçiliğin televolecilikten farkı yoktur.

Tarihi şahsiyetler, –özel hayatlarına bakılarak –değil,devlet ve millet hayatında ifa ettikleri fonksiyona bakılarak değerlendirilirler.

Gerçek tarihçi,tarih yapanların nasıl yaşadıklarına bakmaz,ne yaptıklarına bakar.İş ve eylemleri ile ülkeye ne kazandırıp ne kaybettiklerini değerlendirir.

Tarihi yapan da insandır. Hiçbir insan hatadan masum değildir.Yanılmak,aldanmak,yanlış yapmak insan olmanın bir gereğidir.

Bugün hangi tarihi şahsiyete masumdur diyebiliriz? Böyle düşünmek sadece insan olarak yaratılmaya aykırı değil,mensubu olmakla iftihar ettiğimiz yüce İslam dinine de aykırıdır.

Önemli olan  ecdadın içinde bulunduğu şartlarda neyi amaçlayıp,neyi yapabildiğidir.

Her milletin,her tarihin hainleri vardır. Hainlik sadece eylemle ilgili bir durum değil, aynı zamanda niyetle,kastla ilgili bir durumdur.Yani hain, ülkesine,milletine zarar vermek maksadıyla yola çıkar. Ülkesine hizmeti hedeflemişken politikalarında isabet ettiremeyen insana hain denmez olsa olsa siyasi ufku eleştirilebilir.

İslam tecessüsü-gizli halleri,özel hayatları araştırmayı-men eder.

Bu yasak sadece hayatta olanlar için geçerli değildir,ölen,bu fani alemde konuşulanlara cevap verecek durumunda olmayanlara da şamildir.Ve tecessüsün en kötüsü budur. Çünkü beka alemine intikal etmiş olanlarla artık –helalleşme-imkanı yoktur. Söylediğiniz her söz Ulu Bir mahkemede- önünüze çıkarılır.

Fatih Sultan Mehmet hiç şüphesiz büyük bir komutan,büyük bir devlet adamı idi.Çağ açıp,çağ kapatan bir liderdi.Ama bugün –kardeş katline ferman vermesi- eleştirilmekte,ciddi tenkitlere neden olmaktadır. Bugünün mantığı ile bakarsanız bu eleştiriler anlamlıdır.Dünün mantığı ile bakarsanız bu eleştiriler anlamını kaybeder.

Aynı şey milli mücadeleyi yapan kadrolar için de geçerlidir. Bazen tarihin,sosyolojik şartların iradesi sizin iradenizi etkisiz hale getirir.Şartlar başka türlü davranmaya müsaade etmez. Cumhuriyeti kuranların bazı kararları böyle kararlardır.

Bazı yandaş tarihçiler,(daha doğrusu tarih politikacıları) yıllarca takrir-i sükunu,şeyh Sait İsyanından sonra yapılan uygulamaları eleştirdiler. Hatta CB sn Erdoğan Dersim İsyanından sonra –olanlarla –ilgili üzüntülerini dile getirdi. Bugün ilan edilen olağanüstü hal ile takrir-i sükun arasında ne fark var? Dünkü biraz daha ağır,bugünkü –günümüz dünyasının insan haklarına verdiği önem ve uluslararası denetim yüzünden-daha hafiftir. Dersim’in bombalanmasından şikayet edenler,Kürt tedibi yapıldı diye dönemin yöneticilerine sövenler, bugün Şırnak’da,Silopi’de,Diyarbakır Sur’da yapılanları alkışlıyor. O yanlış idiyse bu da yanlıştır.Bu doğru ise o da doğruydu.Dün de bugün de etnik bir tehdit vardı.Uygulamalar eleştirilebilir ama tedbir düşüncesi eleştirilemez.

Evet devlet zaman zaman –orantısız-güç kullanmış,bir çok masum insan gadre uğramıştır.Bunu tenkit etmek,devleti hukuka,adalete –çağırmak hepimizin görevidir.Çünkü hukukun askıya alındığı yerde herkes hedeftir ve hiç kimsenin güvenliği garantide değildir.Halbuki hukuk, fertlerin hayatını,malını,ırzını hem diğer fertlere, hem de devlete karşı garanti eder. İnsanı hem  insandan, hem devletten korur.

Tarihçi, kafasını tarihi şahsiyetlerin pantolonlarının içine sokmaz. Dikkatini,olaylara,şartlara,zihniyetlere,dönemin eğilimlerine verir.Dünün hangi politikasının bugün hangi yanlışlara,zaaflara sebep olduğunu objektif bir şekilde ortaya koyar. Ülkeyi yönetenlere  tarihi tecrübeden kaynaklanan –bir yol haritası-sunar.Tarihçilikle magazinciliği karıştırmaz. Toplumun bir kısmının –hassasiyetleri ile oynayarak-fitnecilik yapmaz.Bu tarih hataları,sevapları ile bizimdir. Onu yapanlar da bütün faziletleri ve insani zaafları ile bizimdir. Onları,hizmetlerini görmezden gelerek beşeri zaafları üzerinden linç etmeye çalışmak ahlaksızlıktır. Tarih, bir kavga aracı değil,yol göstericidir.Gerçek tarihçi,buna göre davranan insandır.