Konya’da 24 Kasım 2019 Öğretmenler Günü’nde yapılan törende salonda oturan bir muhâbiri, “Sen öğretmen misin birâder? Öğretmen gibi otur!” diye azarlayan Konya Vâlisi Cüneyit Orhan Toprak, gelen tepkiler üzerine, “Keşke törenden sonra söyleseydim. Keşke olmasaydı.” dedi.

Milletin gözü önünde “birâder” diyen vâlinin, törenden sonra ne diyeceğini gerçekten çok merak ettim.

İsmi bende kalsın, şu an görevde olan bir vâli, makâmına gelen bir vatandaşın akıl sağlığından şüphe edince emin olmak için tam kırk dakika dinlemiş. İşte gerçek mülkiyeli böyle olur.

Keşke 24 Kasım’da öğretmen azarlayan Konya Vâlisi Cüneyit Orhan Toprak da mülkiyeli olmanın hakkını böyle verebilseydi. Oturuşunu beğenmediği kişinin öğretmen olduğuna karar vermekte, bu kadar acele etmeseydi.

Keşke öğretmen zannettiği kişiye “birâder” diye hitab etmeseydi. Böyle konuşan vâlinin karşısında öyle otururlar.

Keşke azarlarken eline, parmağına dikkat etseydi.

Keşke daha sonra, “Nasılım?” diye salondan alkış istemeseydi.

Keşke azarladığı muhâbiri, o akşam makâmına kabul edip “Sana en ufak bir kırgınlığım yok. Olur böyle şeyler.” demek yerine, bütün öğretmenlerden özür dileseydi. Çünkü bu hatâlar zinciriyle törendeki, hattâ ülkedeki tüm öğretmenlerin kalbini kırdı.

Keşke muhâbirle öğretmeni birbirinden ayırabilseydi. Bu tür toplantılarda basın mensupları, hem hâl ve hareketleriyle hem de giyim kuşamlarıyla belli olurlar.

Şimdi bir yıl geriye, Konya’da Vâli Toprak’ın da katıldığı 10 Kasım törenine gidelim. Siren, İstiklâl Marşı başlamasına rağmen devam etti. Siren çalarken marş okunması, elbette hoş olmadı. Bilin bakalım göreve başlayalı henüz beş gün olan Vâli Bey ne yaptı?

Kameraların önünde söylene söylene arabasına giderken bu yanlışın sorumluları için, “Hepsini görevden alın!” tâlimatını verdi. Belki de böyle bir hatâyı affetmesi aleyhine olur diye düşünüp, Cüneyit isminin hakkını vermek, kedinin bacağını ilk günlerden ayırmak istedi.

Keşke o zaman da, “Olur böyle şeyler” deseydi.

Oh ne âla! Aşağıdakiler hatâ yapınca görevden al, kendin yapınca insanlık hâli!

Âdâb-ı muâşeret, herkese şâmildir. Muhâbirin vâli karşısında öyle oturması ne kadar yanlışsa; Vâli’nin de “birâder” diye azarlaması o kadar yanlıştır.

Ziyâ Paşa’nın bir beyitini biraz değiştirerek paylaşmak istiyorum:

Afv ile mübeşşer midir ashâb-ı merâtib

Âdâb-ı muâşeret âcize mi has demektir?

Not: Bir dizide görmüştüm. Hizmetçi, kazâyla kahveyi döktü. Üzülüp af dilediyse de hanımından tokat yedi. Aradan biraz vakit geçti. Hizmetçiye, “Git hanımdan özür dile, seni affedecek.” dediler. Gitti, özür diledi. Hanımı da elini uzatıp öptürdü. “Seni affettim.” dedi. Hizmetçi çok mutlu oldu. Vallâhi filim gibiyiz.