Sevgili okuyucularım. Böyle bir günde siyaset yapılır mı? Maalesef iktidar olsun muhalefet olsun siyaset yapıyorlar.

Türkiye’nin 10 ilini etkileyen ve 3 ilimizi adeta hayalet şehre dönüştüren depremin daha yaraları sarılmadan, henüz enkazlar kaldırılmadan siyasetçilerimizin ortalıkta arzı endam ettiklerini görüyoruz.

Olmadı. Yakışmadı. En azından böyle bir felaket karşısında olsun birlik ve beraberlik duygusunu yansıtamadılar. İktidar ceberut tavrını burada da gösterdi ve her şeyi ben yaparım diye deprem bölgesine gelen yardımlara el koyuyor ama dağıtıma gelince dağıtamıyor. Çünkü İçişleri Bakanı da açıkladı AFAD’ın 7.000 personeli var ancak bu kadar yapabiliyoruz diyordu. O zaman STK’ları rahat bırakacaksın, STK’ların dağıtacağı yardımlara el koymayacaksın.

İçişleri Bakanı böyle bir itirafta bulunurken, elini tutan mı vardı. 7 değil 17 hatta 27 bin personel istihdam etseydiniz. Öngörüsüzlük işte böyle bir şey olmalı. 1999 depreminden sonra hemen her gün konuşulan ve beklenilen İstanbul depremi için hangi öngörüleri var kimse bilmiyor. Ön hazırlık yapılmadığı gibi bu iktidar döneminde İstanbul’da yıllar önce deprem toplanma alanları olarak açıklanan alanları da AVM veya konut için kapattılar. Bu konuda herkes konuşuyor ama bir arpa boyu yol alınmadığını görüyoruz.

Son deprem olayında binaların yıkılmasında ihmali ve sorumluluğu olanların tespit edildiği veya edilmeye devam ettiğini haberlerden takip ediyoruz. Sorumlulardan bir kısmının yurt dışına kaçarken yakalandığı ve tutuklandığını haberlerde izliyoruz. Bakın göreceksiniz. 99 depreminden sonra günah keçisi ilan edilen Veli Göçer gibi birkaç müteahhit gözaltına alınır ve bir süre sonra hepside paçayı kurtaracaklardır. Düşünsenize 99 depreminden sorumlu içeride kaç kişi var. Ben söyleyeyim hiç. Burada da aynı sonucun olacağını tahmin etmek kehanet olmasa gerektir.

Bu hengame içinde İktidar mensupları gerek verdikleri demeçlerle ve röportajlarla selden kütük kapma yarışında başı çekiyor. Dolayısı ile muhalefette bir refleks olarak karşı bir atakla iktidarı köşeye sıkıştırma ve bu olaydan bir sonuç elde etme yarışındalar. Bunu da söylemek durumundayım. Düz mantıkla onlara hak vermemek elde değil. Bu arada iktidar seçimleri ertelemek adına nabız yoklama yoluna girmiş görünüyor. Hiçbir görevi olmayan geçmişte çok üst düzey görevlerde bulunmuş kişileri konuşturarak bu nabız yoklamasını yapmaya başladılar. Eski TBMM Başkanı, Ak Parti kurucularından ve eski Başbakan Yardımcılarından Bülent Arınç ilk yoklamayı yaptı bile. Ancak iktidar, muhalefetten gelen sert açıklamalar karşısında efendim Bülent Arınç’ın görüşleri kendi görüşüdür, iktidarı bağlamaz ve bizim görüşümüz değildir bağlamında açıklamalarda bulundular.

Doğrudur. Bülent Arınç şu an için iktidarda bir görevi yok ama özgül ağırlığı bir hayli fazla olan bir siyasetçidir. Onun ağzından çıkacak bir söze çok dikkat edilir ve edilmektedir. Dolayısı ile iktidar Bülent Arınç vasıtası ile ilk sondayı vurmuş durumda. Bakalım nasıl bir sonuç ortaya çıkacak.

Deprem siyaseti yapan iktidar 1999 deprem sonrasını unutmamalıdır. Üçlü koalisyonu 2002 seçimlerinde sandığın dibine gömen 99 deprem felaketi ve sonuçlarından kaynaklanan ekonomik darboğazdır. Son deprem öncesi zaten ekonomik olarak Türkiye bir felaketi yaşıyordu. Bu deprem felaketi de tuzu biberi oldu. Türkiye için hayırlısı ne ise o olsun diye temenni etmekten başka yapacak bir şey de yok gibi. Bakalım Mevlam neyler? Neylerse güzel eyler.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE