Ataerkil idik şimdi evlaterkil olduk. Biz evlatlarımıza kul köle olurken, onları hayata dair farkına varmadan köleleştiriyoruz. Akşam balkondayım öylesine izliyorum. Bu balkon beni çok düşündürüyor. Neyi, nerede, niçin, neden yanlış veya doğru yapıyoruz diye sorgulattırıp duruyor. İki kardeş çocuk: Apartmandan çöp toplamış atıyorlar. Öylesine hoşuma gitti ki gülümseyerek onları izledim. Tatbiki onların benim kafamda dolaşanlardan haberi bile yok. Büyüğünün yaşı 10 civarında, küçüğü 7_8. Şimdi aman çocuk işçiler diye kıyamet koparmayın. Bu çocuklar öyle neşeli çöpleri atıyorlardı ki görülmesi gerekirdi. Her defasında, çöpü atıp oynaya zıplaya, dans ederek döndüler. Haa bu çocuklardan biri kardeşini cadde geçerek okuldan alıp geliyor. Fırından ekmek alıp, bakkaldan da alışveriş yapıyorlar. Ayyy yazık deneyin. Bu ve bunun gibi çocuklar çöpü atıp, ekmeği alarak ailedeki dayanışmayı öğreniyor, iş bölümünde büyüklerine yardım ederek emeğin, dayanışmanın bilincine varıyorlar. Aynı zamanda paranın ederini öğreniyorlar. Okuldan kardeşini alarak kardeşler arasındaki ömür boyu sürecek kopmaz bağı oluşturuyorlar. Sokakta oynayıp elleri yüzleri toz oluyor ama bütün güzellikleri yaşayıp, hem zihinleri dinleniyor hem de enerjilerini akıtıyorlar. Anaları babaları ellerinden tutmuyor, oyun oynarken başlarında beklemiyor, düşmesin diye gerilmiyorlar. Aman dizi kanamasın demeden özgürce çocukluklarının doya doya çocukluklarını yaşamasına izin veriyorlar. Sanki benim çocukluğumdaki gibi. Hür ve özgüvenli büyüyorlar. Yani hayatla başa çıkmayı öğrenip, ders alıyorlar. En baştan ve en önemli eğitimi ailesiyle birlikte yaşayarak alıyorlar. Olmazsa olmaz hayat dersini en yerinde, ailesinden alıyorlar. (Her aile tabi ki farlıdır.) Şimdi diyeceksiniz ki devir o devir mi? Evet hayat okulu aileden başlar. Devrin de sunumunu biz oluşturuyoruz. İleride bu çocuklar yalnız başlarına kalınca ayakta durup hayatla nasıl baş edeceğimi şimdiden öğrenmiş olmuyorlar mı? Şimdinin dünya trendi ben olmak. Bunun yerine biz olmayı her konuda temelden alıp topluma yayılmasını sağlayacaktır. Toplum bilincini oluşturacaklar. Kendine, ailesine, ülkeye ve milletine de sahip çıkacaklardır. Evet, çocuklarımızın geleceği için mutlaka evde işlerimize ortak edip uygunsa iş yerlerimize de işin ucundan tutturmamız gerekir düşüncesinde de ısrarlıyım. Bu çocuklar iki dersi bir arada alınca kazanamayacakları okul kalmayacak ve de başarıya engel tanımayacaklardır. El bebe, gül bebe özel okul veda özel derslerle sadece okul odaklı eğitimden geçenler ise hayattan biraz kopuk gelecekte de her zaman destek arayan birey olmuyorlar mı? Günlük teknolojiyi kullanırken gelenek ve göreneklerimizle dünyaya tutunabilmeyi öğretmemiz ön koşul olmalı düşüncesindeyim. Robotik, paraya ve bencilliğe odaklı nesil yerine insan olmanın nimetleriyle yetiştirmeyiz. Zehir gibi zekâlarıyla bazen iki yumurta kırmayıp aç alabiliyorlar. Aç yatan komşusundan haberdar bile olmuyorlar. Öyle ki tuvalet kâğıdı olmayınca kıçını yıkamayı akıl edemeyen yıkayamayan bireyler oluyorlar. Hayat sadece, kitaplardan harflerle, sayılarla sığmıyor. Tabi ki okullarda mutlaka gerekli. Ama en önemlisi hayatı, hayatın içinden öğrenmek gerekmez mi? Öyle koruyucu ve okula yönelik kotluyoruz ki evlatlarımızı, onlar mutlu olsun da, mutlu olduğu şeyi yapsın her şey onların için diyoruz. Çoğunlukla kendimizi bile unutuyoruz. Çevremizden de etkileşiyoruz. Onlar için yol olduğumuzu sanırken asıl onların hayat yoluna taş dizmiş olmuyor muyuz? Onları pamuklara sarıp bulutlara yerleştiriyoruz, gerçek hayatta zorluklarla karşılaşınca ilk esintide bulutların altından kayıp giderler. Onları öyle ben odaklı yetiştiriyoruz ki kendilerinden öncelikli hiç bir şey olmuyor. Çocuk sahibi olunca bakmaya dahi büyüklerinden bekleyip sorumluluk duygusunu en aza indiriyorlar. Sevmelik çocuk yapıyorlar. Kendi çocuğuna tahammül olmayan sorumluluk alamayan bir tekno nesille içiciyiz. Bencilleştirdik. Sonrada ruh yapısı bozuk, toplumda saldıracak şey, suçlu arayan bireylerle doluyorlar. (İstisnalar tabi ki çok) Bırakalım da kendi ayakları üzerinde hayatın adımlarını adımlasınlar. Adımlarken zaten gerektiğinde de yol göstermek bizim asli görevimiz olur.

Onlara biz kıyamazken hayat üzerlerinden geçecek. Geçiyor. Maddi olanaklarımız çok da iyi olsa çocuklarımızı mutlaka aile içi katkıya dâhil etmeliyiz. Biz etmezsek onlar hayatı ezilerek ve umutsuzluk içinde eksik kalmaya mahkûm olacaklardır… Kalın Sağlıcakla__Bizliği öğretin__m’ce

meryem durak-2