İSTANBUL, (DHA) - Gizli kalp hastalığının her yaş grubu ve iki cinsiyette de görülebileceğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, “Sessiz iskemi, yaşlı hastalar ve sanılanın aksine erkeklerde daha sık görülür. Bununla beraber sessiz iskemi görülen kadın hastalarda kardiyovasküler ölüm oranı erkeklere göre daha fazladır. Sessiz iskemi, sağlıklı bireylerde de görülebilmekle beraber; diyabetik hastalarda, yaşlılarda, eski kalp krizi veya bypass hikâyesi olanlarda, cerrahi yapılan yaşlı hastalarda, yoğun bakımda kalp hastalığı dışında takip edilen kritik hastalarda daha fazla görülür” dedi.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, 10-16 Nisan Kalp Sağlığı Haftası dolayısıyla gizli kalp hastalığı (sessiz iskemi) hakkında açıklamalarda bulundu.

Gizli kalp hastalığının ne olduğuna değinen Doç. Dr. Aksu, “Gizli kalp hastalığı; klinik olarak kalp rahatsızlığı göstergeleri olan göğüs ağrısı ve diğer eşdeğeri yakınmalar (nefes darlığı, terleme, bulantı gibi) olmaksızın, hastada objektif miyokard iskemisi bulgularının varlığı olarak tanımlanabilir. Miyokard iskemisi, kalbi besleyen damarlarda akımın azalması sonucu, kalp kasının yeterli oksijen alamaması olarak tanımlanabilir” diye konuştu.

Sessiz iskemiden farklı mekanizmaların sorumlu tutulduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Aksu, bu unsurları şu şekilde sıraladı:

“İskemik atakların daha az ciddiyet ve surede olması,

Ağrı eşiğinin yüksek olması,

Genel olarak ağrılı uyaran algılamasında problem bulunması,

Yüksek beta endorfin düzeyleri,

Antiinflamatuar sitokinlerin fazla üretimi ve bunların ağrı ileti yolağını engellemesi,

Nöral ileti yollarında bozukluk olması,

Ağrı eşiğine ulaşmadan iskeminin sonlanması gibi faktörler sebepler arasında gösterilebilir.”

“DİYABETİK HASTALARDA VE YAŞLILARDA DAHA SIK GÖRÜLEBİLİR”

Gizli kalp hastalığının her yaş grubu ve iki cinsiyette de görülebileceğini dile getiren Doç. Dr. Aksu, ““ABD’de NIH’de (National Library Of Medicine) 2023’ün ocak ayında yayınlanan Sessiz Miyokardiyal İskemi adlı bir tıbbi araştırmaya göre, yaşlı hastalar ve sanılanın aksine erkeklerde daha sık görülür. Bununla beraber sessiz iskemi görülen kadın hastalarda kardiyovasküler ölüm oranı erkeklere göre daha fazladır. Sessiz iskemi, tamamen sağlıklı bireylerde de görülebilmekle beraber; diyabetik hastalarda, yaşlılarda, eski kalp krizi veya bypass hikâyesi olanlarda, elektif cerrahi yapılan yaşlı hastalarda, yoğun bakımda kalp hastalığı dışında takip edilen kritik hastalarda daha fazla görülür. Yine kalp nakli yapılmış ve vaskülopatisi olan hastalarda iskemiler sessiz seyretmektedir” şeklinde konuştu.

“FARK EDİLMESİ ZORDUR”

Gizli kalp hastalığının herhangi bir belirti göstermediğini söyleyen Doç. Dr. Aksu, “Tabii ki yakınma olmadığı için fark edilmesi zordur. Hastanın öncesinde kalp rahatsızlığı varsa ve düzenli kontrollere gidiyorsa tespit edilebilir (EKG değişiklikleri, efor testi, ekokardiyografi, holter monitorizasyonu ile). Ancak hasta düzenli kontrollerine gitmiyor ya da öncesinde kalp rahatsızlığı öyküsü yoksa, hiçbir şikâyeti olmadığı için doktora başvurmaz ve dolayısıyla fark edilmesi zordur” ifadelerini kullandı.

“KALP YETERSİZLİĞİ DOĞURABİLİR”

Doğabilecek sonuçlardan ve kalp krizi riskinden bahseden Doç. Dr. Aksu, şu bilgileri paylaştı:

“Hasta, uyarıcı mekanizma olan ağrısı olmadığı için zamanında gerekli tedaviyi alamaz, bu yüzden kalp krizi, kalp yetersizliği, ani ölüm gibi sonuçlar doğurabilir. Sessiz iskemi farklı başlıklar altında incelenebilir. Bazı hastalarda kalp krizi dâhil tüm iskemiler sessiz olabileceği gibi bazı hastalarda kalp krizi ağrılıyken sonrasında sessiz iskemiler görülebilir. Dolayısıyla kalp krizi riski, hastanın bilinen kalp rahatsızlığı varlığı, eski kalp krizi öyküsü, kalp damar hastalığı risk faktörleri varlığı, iskeminin ciddiyeti ve süresine göre farklılık gösterir. Örneğin; sessiz iskemisi olan kalp hastalarında, olmayanlara göre kardiyak olay görülme oranı 2-4 kat artmıştır.”

“STENT TEDAVİSİ TERCİH EDİLEBİLİR”

Tedavi yollarını anlatan Doç. Dr. Aksu, “Sessiz iskemi varlığında amaç iskeminin ortadan kaldırılması ve bu iskeminin kalp kasına verdiği zararı minimalize etmektir. Medikal tedavi düzenlenir, risk faktörlerine yönelik tedavi verilir ve önlemler alınır, iskeminin ciddiyetine göre gerekli görüldüğü takdirde hastaya koroner anjiyografi (KAG) yapılıp damar hastalığının uygunluğuna göre stent tedavisi ya da ‘ACBG’ dediğimiz kalp ameliyatı uygulanır. Hastaya yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Diyet, egzersiz, sigaranın bırakılması, kilo kontrolü, stres seviyesinin azaltılması gerekebilir.

“KALP HASTALIKLARININ GÖRÜLME ORANI ARTIYOR”

Kalp hastalarının ülkemizde de görülme oranının arttığının altını çizen Doç. Dr. Aksu, “Genç nüfusun ülkemizde de artık azalmaya başlaması, gelişen tanı ve tedavi yöntemleri ile yaşlı nüfusun artması bu duruma zemin hazırlamaktadır. Tanı konulan hastaların artması, yaşam tarzı değişiklikleri ile hareketsiz yaşamın ve obezitenin de artması, kalp damar hastalıkları görülme oranlarını artırmaktadır. Yine artık çocukluk çağında tedavisi yapılan doğumsal kalp hastalıkları ile beraber erişkin yaşa ulaşan doğumsal kalp hastalıkları görülme oranı da artmaktadır” dedi.

“DÜZENLİ KONTROLLER HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”

Ağrının aslında mükemmel işleyen vücudumuz için önemli bir uyarıcı mekanizma olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Aksu, “Ancak ağrı olmasa dahi; kişide özellikle kalp damar hastalığı hikâyesi varsa doktorunun önerilerine uymalı ve şikâyeti olmasa dahi düzenli kontrollerini yaptırmalıdır. Yine 1. derece yakınlarda kadınlarda 65, erkeklerde 55 yaş öncesi kalp damar hastalığı hikâyesi varsa, sigara, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi gibi kalp damar hastalığı risk faktörleri varsa, hiçbir risk faktörü yoksa bile düzenli spora başlamayı planlayanlar, 40 yaş üstü erkekler, menopoza giren kadınlar, kilolu ya da hareketsiz yaşam tarzı olanlar şikâyetleri olmasa dahi bir kardiyoloğa mutlaka görünmelidir. Gizli kalp, ciddi bir sağlık problemidir ve erken tespiti pek çok kardiyak olayı ve ani ölümü engelleyebilir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

 

Kaynak: dha