Saçma bir soru sorduğumu düşündünüz ya da yanlış yazdığımı, belki başlığı tekrar okuyanlar oldu. Göktürkçe neden seçmeli ders olmalıdır, şeklinde yazacağımı sandınız bir an ancak böyle düşünmüyorum. Göktürkçe kesinlikle seçmeli ders olmamalıdır! 

Türk’ ün atasının bengü taşlara kazıdığı damgaları Türk çocuklarına öğretmekten daha doğal ve zorunlu ne olabilir? Dolayısıyla Göktürkçe’ nin seçmeli ders olması, Türklüğe bir hakarettir. Okullarımızda Göktürkçe öğretilmemesi, ikinci hakarettir. Açıkça söyleyeyim: Ben kendi çocuğumu Seçmeli Göktürkçe dersine falan göndermem.

Tarih sadece olaylar silsilesi değildir. Tanımı içerisindeki dinamiklere göre tarihi masaya yatırırsak zannımca eksik iş yapmış oluruz. Tarih bir bütündür. Türk tarihini sadece İslam’ ı kabulden, Anadolu’ ya geldikten sonra ve Osmanlı’ dan ya da Cumhuriyet’ in ilanından sonrası şeklinde parça parça veya çeşitli dinî ve ideolojik sebeplerle bir kısmını atarak ele alabilir miyiz? Tabi ki asla ve hayır! Böyle yapanın hem Türklükle hem İslam’ la hem de geçmişimizle meselesi var demektir. Nasıl ki tarih sadece belli dönemleri içermeyen süreçlerse İslam’ dan önceki Orta Asya yaşamımız da bizim tarihimizin bir parçasıdır. 

Tarih yöntemimiz dışlamaya ayrıştırmaya değil bütünü görmeye dayanmalıdır. Yarım yamalak tarih olmaz. Orta Asya’ yı kabul etmeyip sadece Anadolu tarihimizi bize geçmişimiz diye yutturamazsınız. Yine aynı şekilde sadece Orta Asya tarihini düşleyip İslam’ dan sonraki maziyi de es geçemeyiz. Bu hususta anlaştıysak tarihin kültür öğesine de sahip olduğunu bilmeliyiz. Türkler tarih boyunca barbarca yaşamış bir millet değiller ki tarihimizin kültür öğelerini dışlayalım! Bir insan; atasının yazısını tarih öğesi olarak nasıl değerlendirmez, aklım almıyor! Tarihte aldığımız ağır yenilgileri, büyük acıları, maruz kaldığımız soykırımları ve benzer olayları çocuklarımıza tarihimizde yaşandığı için anlatacağız ama has Türk yazısı olan Göktürkçeyi öğretmeyeceğiz. Türk’ ün atasının yazısını ders olarak okutmak talebi kadar komik ne olabilir? 

Belki kiminiz, Osmanlıca ve Arapça’ nın son dönemde çok sükse yapması veya Yaşayan Dil ve Lehçeler’ in seçmeli ders olarak okutulması sebebiyle bu yazıyı yazdığımı düşündünüz. Emin olun, bu türde gerekçelerle yazmadım bu yazıyı. Tamamen bir ayıbı ortaya koymak için kaleme aldım metni. Zaten Göktürkçe’ yi ne Osmanlıca’ nın ne Arapça’ nın ne de başka bir dilin yerine koyabiliriz. Göktürk damgaları, Türk’ ün öz yazısıdır; Göktürkçe, şu an konuştuğumuz Türkiye Türkçe’ sinin atasıdır. O yüzden tekrar söylüyorum: Göktürkçe’ nin seçmeli ders olarak okutulması da okutulmaması da büyük ayıptır. Bakanlık, derhal gerekli düzenlemeyle Göktürkçe’ yi ortaokul ve ortaöğretime ders olarak koymalıdır. Talim ve Terbiye Kurulu da 80 Sayılı Karar’ ını bu minvalde güncellemelidir.

Çoğu arkadaşımız ‘‘Çocuklara Göktürkçe öğreteceğiz de neyi okuyacaklar?’’ diye sorabilir. Evet, gayet yerinde bir eleştiridir. Ancak ben de şunu soruyorum: ‘‘Biz Latin alfabesi kullanıyoruz, peki Türkiye’ de okuma oranının dünyada siyahla gösterilen en düşük seviyede olduğunu nasıl açıklarsınız? Osmanlıca bizim on asır kullandığımız alfabeydi, peki eski harfleri öğrenen hangi öğrencimiz arşivleri didik didik etti?’’ 

Halen daha tarihî kaynaklarımızın birçoğu yabancıların yazdığı eserlerden oluşmuyor mu? Bu millet, tarihini asırlarca Hammer’ den öğrendi; yalan mı? Sadece bir eğitim-öğretim yılına konulacak tek derste Göktürkçe öğretilmesini istemek, gayet yerinde ve doğal bir taleptir. Türk’ üz; tabi ki milliyetimizin gerektirdiklerini yapmak, Türk çocuklarına atasının kültürünü anlatmak, 40 çeriyle Çin sarayını basan Kürşat’ ın yazısını öğretmek kadar manevî ve tabiî bir hakkımız olamaz.

Göktürk yazısının en ölümsüz eseri Orhun Abideleri’ ni elinde demiriyle tokıyan Yolluğ Tiğin’ i ve bengü taşlarda Türk’ ü anlatan milliyetimizin tüm kahramanlarını saygıyla anıyor, Türk’ ün Ergenekon’ dan çıkışı 21 Mart Nevrûz Bayramı’ nda Göktürkçe’ ye dair bir Türk’ e yakışan gerçek düzenlemeler yapılacağından şüphe duymuyorum.


Yücel ÖNDER