MHP'li Aycan: "İdamı isteyen tek partiyiz"

MHP Milletvekili Sefer Aycan, İHA muhabirine kadın cinayetleri ve çocuk istismarları konusunda değerlendirmede bulundu. Kadın cinayetlerinin her geçen gün arttığına dikkat çeken Aycan, "Kadın cinayetleri en büyük sorunumuz. Sık karşılaştığımız bir durum. Bir tane dahi kadın cinayeti olmasını istemiyoruz. Bir bile fazla. Bu olayların birden fazla olması vahim bir durum. Ağustos ayı içerisinde 50 tane kadın cinayeti oldu. Maalesef geçen yıl rakamlarına baktığımızda 1000 kadın cinayeti var. Kadınlar eski eşi, eski nişanlısı veya beraber yaşadığı kişiler tarafından öldürülmüş" dedi.
Kadın cinayetlerinin yanında çocuk istismar olaylarının da artış gösterdiği belirten Aycan, "Bir diğer olay çocuk istismarları. Maalesef çocuk yaşta kızlarımız cinsel saldırılara uğruyor. Özellikle bu olaylar Güneydoğu'da çok fazla oluyor. Şanlıurfa'da 8 aylık süre içerisinde kayıtlara geçen 400 tane çocuk istismarı vakası var. Bunun maalesef 25 tanesi hamile kalmış. Bu rakamlar azalıyor olsa, bu rakamlarım gelecekte kaybolacağını düşünsek, geleceğe daha emin bakarız. Fakat korkum o ki, gittikçe artıyor. Azalma emareleri göstermiyor" diye konuştu.

MHP Milletvekili Sefer Aycan

"Eğlencede bile cinayet işliyoruz"

İdamın kaldırılmasına tek karşı olan partinin MHP olduğunu söyleyen Aycan, şöyle devam etti:

"Cinayetler ilginç bir şekilde ülkemizde artıyor. Sokakta bakıyorsunuz trafikte kızıyor, adam çıkartıyor yol verme meselesinden dolayı kavga ediyor ve maalesef cinayet işliyor. Eğlencemizde bile cinayet işliyoruz. Bunun için sorunları açığa çıkartalım, konuşalım, nedenlerini düşünelim ve bunlara çözüm getirelim. Ancak bu şekilde azaltabilir, önüne geçebiliriz. Bu olayları nasıl durduracağız. İdam belki son çere. Ama bazılarının söylemi idamla da durduramıyorsunuz. MHP bilindiği üzere idamın kaldırılmasına tek karşı olan, bugünde bazı suçlarda idamı isteyen tek partiyiz. Tabi hangi konularda idam istiyoruz. Terör suçlarına idam olsun istiyoruz. Kadın, çocuk cinayeti işleyen bunu bilerek planlayan kişilere, yada birden fazla cinayet işlemiş kişilere idam bir engelleme, bir caydırıcı, önleyici olabilir mi? Düşünülmesi gereken konulardan biridir. Cinayet cinayettir. Hiç kabul edilebilecek, savunacak bir tarafı yok. Ama bunları konuşmadan çözemeyiz. Caydırıcı ceza olması bir çaredir. Çok daha önemlisi kendi anlayışımızı, birbirimize karşı duyarlılığımızı, öz saygımızı ve karşımızdaki insana saygıyı tolere etmeyi de öğrenmemiz lazım. Buda kültürümüzle alakalı bir şey. Provoke etmemiz lazım, abartmamız lazım. Öyle bir mesaj vermemiz lazım. Aileden gelen bir takım yanlışlarımız var. Erkek çocuklarını şiddete meyilli yetiştiriyoruz galiba. Yani erkek çocuğu yapar, döver, kavga eden çocuğu seven bir baba bence gelecekte suç işlemeye meyilli insan yetiştiriyor demektir. Kavga eden veya başkasına zarar veren çocuğumuzu, o yaşlarda müdahale etmemiz lazım. Tersine bunu pohpohlayan, büyük bir başarı gibi değerlendiren babanın çocuğuna zarar veriyor."

"Silah taşımayı yasaklamalıyız"

Özellikle hastanelerde savunmasız sağlık personellerine yapılan fiziki şiddetin çok büyük bir sorun teşkil ettiğini dile getiren Aycan, "Hastanelerimizde sağlık personeline şiddet var. Çok büyük bir sorun. Bununla ilgili kanun teklifi hazırladım. Tabi ki, cezaların artırılmasını istedik caydırıcı olsun diye. Bunu yapan insan, biraz düşünsün bunun bedelini ödesin. Bu insanlar bedel ödemediği gibi hatta zevkine en kolay hedef olan sağlık personeline yöneliyor. Acil bölümlerine baktığınız zaman evi barkı olmayan insanlar orada. Gelip orada sarhoşu, ayyaşı, madde kullananı sağlık personeli olan savunmamız insanlara saldırıyor. Sürekli yanında bıçak taşıyan insanlar var. Bu durumu ben meclis gündemini de getirdim. Silah taşımayı yasaklamamız lazım. Neden bir insan silah taşır? Görevli olan polis veya asker dışında belinde silahla dolaşmasına anlam veremiyorum. En küçük bir olayda silah kullanan bir toplum haine geldik. Neşemiz olan düğünlerimizde silah kullanıyoruz. Bunun anlamdı nedir? Bağ evlerinde insanlar silah kullanıyor. Ne anlamı var, neyin gösterisini yapıyoruz? Ondan sonra en küçük tartışmadan birbirini öldüren, katleden bir toplum haline geldik. Nasıl biz kardeşiz, toplumuz, nasıl milli değerleri yüksek bir ülkeyiz anlamıyorum. İnsana saygısı olmayan, tahammülü olmayan bir kitleyiz. Bunun vebalini nasıl ödeyeceğiz" dedi.

İDAM NASIL KALDIRILDI?

Türkiye’de idam cezası en son 1984 yılında uygulandı. 9 Ağustos 2002 tarih ve 4771 sayılı kanun ile (Avrupa Birliği 3. Uyum Paketi) idam cezası barış zamanında kaldırıldı. Hemen arkasından Türkiye Kasım 2003’te 6 nolu ek protokolü onayladı. 14 Temmuz 2004 tarih ve 5218 sayılı kanunla Türkiye idam cezasını her koşulda mutlak olarak kaldırdı. Arkasından Şubat 2006’da 13 sayılı ek protokolü onayladı.

Türkiye’de idam cezasının kaldırılmasının Abdullah Öcalan davası ile yakın ilişkisi vardı. Öcalan’a verilen idam cezası Yargıtay tarafından 29 Haziran 1999’da onaylanmasıyla kesinleşti. Ancak Başbakanlık kararı TBMM’ye göndermediğinden, kararın uygulanması için gereken kanun çıkmadı.

Dolayısıyla uygulama ertelenmiş oldu. Bu arada Öcalan’ın avukatları 16 Şubat 1999’da AİHM'ye başvurdu.

Kasım 1999’da AİHM’nin 1. Dairesi ihtiyati tedbir kararı verdi. Kararda, AİHM’nin davayı inceleyebilmesini sağlayabilmek amacıyla idam cezasının uygulanmaması öngörülüyordu. Türkiye karara uymayı kabul etti.

AİHM’nin Büyük Dairesi 12 Mayıs 2005’te kararını açıkladığında Türkiye idam cezasını kaldırmış, 6 nolu protokolü onaylamış, 13 nolu protokolü ise imzalamıştı.
İdam dosyası Başbakanlık’ta 2 yıl bekletildi

57’inci Hükümette MHP milletvekili olan Avukat Edip Özbaş da Terörist başının idam dosyası, 57’inci Hükümet(in koalisyon ortağı olan üç siyasi parti liderinin 10 Ocak 2000 tarihinde imzaladığı kararla, AİHM’nin infaz ile ilgili ihtiyati tedbir kararı gerekçe gösterilerek iki yıl boyunca Başbakanlık’ta bekletildiği itirafını yapmıştı. O dönem, henüz değişiklik yapılmadığından idam cezası TCK’da vardı. Apo idamdan kurtarılmamıştı ama dosyası da bir türlü Meclis’e yollanmamıştı. Bu nedenle bir Meclis soruşturma önergesi hazırladım. Başta Tansu Çiller olmak üzere diğer muhalif partiler de bana destek vereceklerini beyan ettiler. Şahsen MHP’den en az 70 arkadaşımın imzalayacağını düşünüyordum önergeyi. Bu hem eski Başbakan Bülent Ecevit’in Yüce Divan’a sevkini hem de terörist başının idamını sağlayacak bir girişimdi.

 Bu Meclis soruşturma önergesinden MHP Yetkililerinin haberi var mıydı?

Edip Özbaş: Önergeyi gizli hazırladığımı sanıyordum ancak imzaya açmadan önce Devlet Bahçeli’nin haberi olmuştu. Çin seyahatine çıkmadan önce, bir milletvekilini benim evime göndererek, “İyi gelişmeler olacak. Önergeyi sakın imzaya açmasın” diye uyarıyordu. Önergemi imzaya açtığım saatlerde, Devlet Bahçeli de Çin Seddi’nden bir beyanat vermeye başlıyordu. Benim hazırladığım önergenin içeriğini okuyarak, “Öcalan’ın idam dosyası derhal Meclis’e sevk edilecek” diyordu. Bu açıklama koalisyon ortağı olan Ecevit ya da Yılmaz’ı uyarmak değil, tam tersine benim hazırladığım önergenin önünü kesmeyi amaçlıyordu.

Çünkü Bahçeli’nin açıklamasının ardından önergeye imza atacağını söyleyen diğer siyasi parti liderleri, “Bahçeli ile Edip Özbaş aynı paralelde. Bu önerge Bahçeli’nin bir siyasi manevrası olabilir mi?” diyerek önergeme imza atmaktan çekiniyordu. Çiller benim MHP’den istifa ederek DYP’ye geçmem durumumda imza atacaklarını söylerken, Abdullah Gül de “yürütme kurulunda görüşmeden imza atamayız” diyordu.  Böylece soruşturma önergesine imza toplanamıyordu.
57’inci hükümet zamanında AB’ye ve diğer küresel kuşatmalara mukavemet gösteremeyen MHP, tam aksine AB uyum yasaları, ikiz yasalar adı altında pek çok adım atıyor ve merdivenin ilk üç basamağını çıkmış oluyordu. 9’uncu uyum paketine kadar olan diğer adımları da daha sonraki hükümetler atıyordu. MHP, şu anda karşı çıktığı ve onursuz davranış olarak nitelendirdiği, AB’nin talimatıyla TBMM gündemine taşınan ve idamın önündeki engelleri kaldıran Uyum Yasalarının altına imza atıyordu.

Yani, TBMM’de sadece şov mu yapıldı?

Edip Özbaş: 03 Kasım 2002 seçimlerinin öncesinde, Bahçeli Şevket Bülent Yahnici’ye Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na hitaben bir dilekçe yazdırıyordu. Dilekçede, Ecevit’in kanunu ihlal ettiği ve yargılanması gerektiği talep ediliyordu. Ancak önergeye kesinlikle imza atmayan bir hukukçu, bir Başbakan’ın Savcılık marifetiyle yargılanamayacağını elbette biliyordu. MHP ve Bahçeli, kendi yanlışlarını örtebilmek için şov yapıyordu.

İdam cezası 2002 Ağustos’unda, imzalanan AB 3’üncü uyum paketi ile kaldırılıyordu. O günlerde TBMM Genel Kurulunda neler yaşanıyordu?

Edip Özbaş: İdam cezası 2002 Ağustos’unda, imzalanan AB 3’üncü uyum paketi ile kaldırıldı. 8 Ağustos’taki TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamada güya idama karşı çıkan ve şov yapan MHP, aslında idamın kaldırılması için uğraştı. Şöyle ki Genel Kurul’daki oylamadan hemen önce Adalet Komisyonu’nda bir görüşme yapıldı. Komisyonda DYP Milletvekili Sevgi Esen bir önerge vererek,“idam kaldırılsın ama bu hükümde Öcalan istisna tutulsun” teklifini yaptı. MHP, bu önergenin sunulduğu Adalet Komisyonu toplantısına kendi üyelerinin katılmaması yönünde karar aldı. Dolayısıyla önerge kabul edilmedi. 

Editör: TE Bilişim