Ümit Özdağ  basın toplantısında "PKK-PYD bölgesine yapılacak askeri operasyonun gerekçelerinden birisi olarak oluşturulacak bölgeye Türkiye’den bir veya iki milyon Suriyeli sığınmacıyı taşıma projesi gösteriliyor. Diğer bir ifade ile önce askeri harekat sonra TOKİ harekatı planlanıyor. Erdoğan, Suriyeli sığınmacılar politikasının halk tarafından büyük tepki aldığını görüyor. AKP Suriyeli sığınmacılar politikasından dolayı sürekli oy kaybediyor. Erdoğan ise Suriyeli sığınmacıları, Suriye ile kapsamlı bir anlaşma yaparak geri yollamak yerine algı operasyonları ile durumu idare etmeye çalışıyor." dedi.

Özdağ açıklamaısna şöyle devam etti "Durum Türkiye için çok ağır bir tehdit iken ve her geçen gün tehdidin ağırlığı artmakta iken Erdoğan yönetiminin ‘Suriyeli Sığınmacı Sorunu’nu çözme niyeti olmadığı Türkiye’yi tehlikeye atacak şekilde zaman öldürdüğü anlaşılıyor. Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşma bu durumu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Suriye’ye yapılması planlanan askeri operasyon öncesinde Erdoğan yönetimi yanlısı propaganda mekanizmasının algı operasyonları bunu göstermektedir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Suriyeli sığınmacıları güvenli bölge diye adlandırılan bölgeye taşıma niyeti olduğunu açıklamıştır. Erdoğan, "Niyetimiz, ilk etapta 30 kilometre derinliğinde ve 480 kilometre uzunluğunda bir barış koridoru tesis ederek uluslararası toplumun desteğiyle burada 2 milyon Suriyelinin iskanını sağlamaktır" açıklamasını yapmıştır. Erdoğan’ın planı Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırında oluşturulacak güvenli bölgede 1 milyon Suriyeli nüfusun yerleştirileceği 5 bin nüfuslu 140 adet köy ile 30 bin nüfuslu 10 ilçeden oluşan yerleşim alanı oluşturulmasını öngörmektedir.

Köylerin her birinde 350 metrekare parsel büyüklüğüne oturan 100 metrekare 3+1 ev ile ahırdan oluşan bin konut, 2 cami, 16 derslikli 2 okul, 1 gençlik merkezi ve kapalı spor salonu ile yönetim merkezi olacakmış. Köylerde her haneye arazinin büyüklüğüne göre 1 dönüm tarım yapılabilecek arazi verilmesi planlanıyormuş.

İlçelerin her birinde ortalama 100 metrekare 3+1 ve 2+1 konutlardan oluşan 6 bin konut, 1 merkez cami, 10 mahalle camii, 16 derslikli 8 okul, 1 lise, 2 kapalı spor salonu, 5 gençlik merkezi, 1 küçük stat, 4 mahalle ölçekli futbol sahası, sosyal tesisler ile 8 ilçede 10 yataklı, 2 ilçede 200 yataklı hastane, küçük sanayi sitesi, üniversite öngörülüyor. Özetle, her bir köyde bin konut, 140 köyde 140 bin konut. Her bir ilçede 6 bin konut, 10 ilçede 60 bin konut olmak üzere toplam 200 bin konut inşa edilecekmiş.

2 milyon kişilik yerleşimin inşaat maliyeti yaklaşık 302 milyar TL tutuyor. Bugünkü kurdan 53 milyar Dolardan bahsediyoruz. Bu parayı yabancı fonlar verecekmiş.

Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de sunduğu proje Saray’ın Suriye ve Suriyeli sığınmacılar politikasındaki hataları sürdürmek konusunda ısrarcı olduğunu göstermektedir. Bu proje bir çok açıdan çökmeye mahkum olduğu gibi ufak bir ihtimal olmakla beraber kısmen gerçekleşmesi durumunda bile büyük riskler içermektedir."

ÇOK ÇARPICI 9 MADDE

İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ 9 madde ile durumu özetledi.

1)Böyle bir proje için gereken parayı uluslararası fonlardan bulmak mümkün görünmemektedir. Erdoğan, Güvenli Bölge TOKİ Harekatı diye adlandırabileceğimiz bu projenin finansmanı için bir bağışçılar toplantısı önermiştir. Benzer toplantılar daha önce Afganistan ve Irak için yapılmış; fakat başarısız olmuştur.

2)Böyle bir projenin gerçekleşmesi için iki yol vardır. Birinci yol, ABD ile ortak güvenli bölgeyi oluşturup, ortak inşaat projesini gerçekleştirmek. ABD halen bu noktadan çok uzak duruyor.

rağmen askeri operasyon ile güvenli bölgede hakimiyet kurarak bölgede yerleşim sürecini başlatmak. Bu durumda bağışçılar toplantısı bile düzenlemek imkansız hale gelecektir.

4)Erdoğan bu adımı ile Suriyelilerin ülkelerine dönmesi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken yeni bir şart koymaktadır. O da Suriyelilere yeni yerleşim yerlerinin yapılması, iş ve aş ortamı sağlanması şartıdır. Türk milleti yıllarca milyonlarca Suriyeliye on milyarlarca dolar harcadıktan sonra bir de Suriye’de ev, iş, aş temin etmekle yükümlü olamaz. Bu Suriyelilerin geri dönmesini imkansız hale getirecektir. Türkiye’de şehitlerimizin ailelerine ve gazilerimize sağlamadığımı ev ve iş imkanlarını veya muhtaç vatandaşlarımız için bu tür projeleri hayata geçirmeyen, gittikçe artan işsizler için istihdam yaratamayan bir yönetimin bunu başka bir ülkenin vatandaşları için yapmayı istemesi inanılır gibi değildir.

5)2 milyon Suriyeli Türkiye ile PKK arasında tampon bölge olacağı açık olan bir bölgede yaşamak istemeyeceklerdir.

6)Bahsedilen bölge 2 milyon Suriyelinin yerleşseler dahi ekonomik olarak varlıklarını devam ettirmelerini sağlayacak altyapıdan her anlamda yoksundur. Bunun anlamı Türk ekonomisinin üzerinde asalak varlıklarını sürdürmeleridir.

7)Her an çatışma riski olan tampon bölgeye gelse gelse sadece İdlib’deki selefi cihatçılar ve aileleri gelir. Bu durumda da Türkiye’nin güneyinde bir Peşaver’i kendi eli ile sınırının sadece bir bölgesinde iken bütün bölgesine yaymış olur.

8)Erdoğan’ın güvenli bölgede kalıcı bir Arap nüfusu inşa etme projesi dahi bu tampon bölgenin altındaki bölgenin PKK kontrolünde kalacağını kabullendiği anlamına gelmektedir.

Suriye egemenliğindeki bir toprak parçası üzerinde bu tür bir projeyi uygulamak Suriye’nin bölünmesine hizmet etmektir.

kabul edilemez Suriye ve Suriyeli sığınmacılar politikası bir yandan kendisini iktidardan ayrılmaya diğer yandan ise Türkiye’nin geleceğini ağır bir tehdit altına almaya devam etmektedir. Yapılması gereken Suriyelilere yeni yerleşim alanları inşa etmek değil, Suriyeli sığınmacıların evlerine dönmelerini sağlayacak bir dış politika izlemektir. Yapılması gereken PKK-PYD bölgesini tamamen tasfiye edecek bir diplomatik-politik ve askeri strateji geliştirip uygulamaktır. Erdoğan Yönetimi ne yazık ki bu noktadan çok uzaktır.

Editör: TE Bilişim