Yenikapı’da gerçekleştirilen teravihte 3 kişinin alnının secdeye değeceği yerde “özel” seccadeler göze çarpıyor. Bu “VIP secde” ayrıcalığına sahip 3 isimden biri AKP Reisi. Demek ki neymiş: Müminler kardeşmiş; ama bazıları daha kardeşmiş!..

Herkes Ekrem İmamoğlu’nun Ordu-Giresun Havalimanı’nda valiliğin tasarrufuyla VIP’ten geçirilmemesini, sonrasında da küfürlü söz sarf etti mi etmedi mi, bunu tartışa dursun, bir başka VIP (krizi değilse de) hadisesi hepimizin gözleri önünden sessiz sedasız geçip gidiverdi.

İtiraf edeyim, değerli okurum Gökmen Ercan olmasa ben de bu üzerinde durulması gereken hadiseyi es geçmiştim. Sağ olsun o, bir önceki “Yeni Türkiye’de Dinî Hiyerarşi ve Dinbaz Sıkışıklık” başlıklı yazımın ardından gönderdiği e-postada, o yazı için T24’te kullanılmış kapak görselindeki detayı yazıyla da bağlantılı çerçevede önüme koyarak buna dikkatimi çekti. “Nasıl atladınız” demeye getiren tatlı bir sitemlenme eşliğinde!..

Söz konusu görselde AKP’li Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla önceki hafta Yenikapı’da gerçekleştirilen meşhur teravih temaşasında (resmî adı, “Enderun Teravihi”) ön safta sadece 3 kişinin alnının secdeye değeceği yerde “özel” seccadeler göze çarpıyor.

Hemen tahmin edilebileceği üzere bu “VIP secde” ayrıcalığına sahip 3 isimden biri AKP Reisi.

Diğeri Diyanet reisi ve üçüncüsü de TBMM Reisi…

Secdede “riyaset iltiması” ile karşı karşıyayız!

Demek ki neymiş: Müminler kardeşmiş; ama bazıları daha kardeşmiş!..

Demek ki neymiş: Mülk Allah’ın, insanlar da ona kulmuş; ama bazıları daha kulmuş!..

Ve demek ki neymiş:

Müslümanlar, şu yalan dünyada zengin-fakir, havâss-avam, eşraf-guraba diye ayrışsalar da “âbidlik”, yani Allah’a kulluk ve ibadette eşitmiş…

Ama bazıları daha eşitmiş!..

Üstünlük şaşaada değil takvada

Okurum Gökmen Ercan’ın bu noktaya dikkatimi çeken e-posta notunda kaydettiklerini aktarmak da boynumun borcu burada:

“Belki de o kadar kanıksanmış ki toplu namazda sadece 3 kişinin, herkesin secde ettiği yere değil, VIP seccadeye secde ettiği gözlerden kaçmış. Namazda herkesin eşit olduğu ve herkesten üstün bir yaratıcı olduğu, namazla bu bilgiyle herkesin bunun farkına varacağı ve herkesin bu vesileyle eşitlendiği fikri de rafa kaldırılmış oluyor.”

Evet, AKP’nin devri iktidarında bu fikir, yani Allah indinde müminler eşittir, üstünlük şaşaada değil takvadadır anlayışı rafa kaldırılmış oluyor.

AKP’nin devri iktidarında “tevazu” / “ihbât” / “huşû”, yani topluca ve kısaca alçakgönüllülük rafa kaldırılmış oluyor.

AKP’nin devri iktidarında “ihlâs” rafa kaldırılmış oluyor.

İhlâs, eyleme-ibadete Allah’tan başka şahitlik istememektir.

İhlâs, en ön safta, ortada, ayrıcalıklı secdeye vararak namaz kılmaktan kaçınmadır.

İhlâs, ibadette, Hakk’a yönelişte “VIP koltuğu”na oturmamaya dikkat etmek, özen göstermektir.

Dinde aristokratlaşmanın adı: AKP

“İhlâssız dindarlık”tır dinbazlık... Ve bu, hep vurguladığımız üzere, AKP’nin alâmetifarikası.

Her ne kadar ağızlardan “Bir olacağız, iri, diri olacağız” lafzı düşmese de uygulamada AKP, dinde farklılaşmanın, tabakalaşmanın, sınıflaşmanın, ayrıcalıklılaşmanın, aristokratlaşmanın adı.

İhlâsın değil “nefs”in İslam’a istinâdgâh (dayanak) yapılmasının adı.

“A-Ke-Pe”, bir “Vi-Ay-Pi Müslümanlığı”nın adı.

Bunun en bariz örneği, bütün toplumun gözünün içine sokula sokula gerçekleştirilen “Enderun Teravihi” ve işte bu “temaşa”nın merkezî motifi olarak beliren 3 kişilik “VIP seccadesi”

Hâlbuki “takva”ya eşlik edecek şekilde ihlâs, eğer İslam adına ortaya çıkıyorsanız, hassasiyetle gözetmeniz gereken bir kıstas.

Neden cemaatin ortasında ihtişamla “tefrik edilmek” yerine onun arasına karışıp görünmez olmayı tercih etmiyorsunuz?!

Buyurun o zaman şu kıssaya:

Şeyhin biri, hep mescidin birinci safında namaz kılarmış. Bir gün bir engel dolayısıyla gecikmiş de arka saflarda namaz kılmak zorunda kalmış. Daha sonrasında da bir süre mescitte görünmez olmuş. Sebebini soranlara da şöyle demiş:

“Şu kadar yıl namaz kıldım. Bunları ihlâs ile kıldığımı sanıyordum. Bir kez geç kalıp arka safta namaz kılınca kalbimde bir gariplik hissettim. Anladım ki ömrüm boyunca hep insanlara ‘göstermek’ için namaz kılmışım. O kıldığım namazları kazâ ettim” (Prof. Dr. Süleyman Ateş, İslam Tasavvufu, s. 250).

Kıssadan hisse, sizin olsun!..

"Vay o namaz kılanların haline ki!.."

Acaba İslam Peygamberi, bizim şu âhir zaman “Enderun teravihi”nde farklılık, ayrıcalık, statü ve itibar nişanesi olarak beliren türden “3’lü seccade” üzerinde ibadet etmeyi kabul ve tasvip eder miydi?..

Bunu bilemiyoruz.

Ama meclislerde baş tarafa geçmediğini, insanlara kendini göstermek için konuşmadığını biliyoruz (S. Ateş, aynı eser, s. 351).

Namazda sakalıyla oynayan birini görünce, “Bunun kalbi huşû etseydi, uzuvları da huşû ederdi” dediğini de biliyoruz (s. 359).

Nihayet, “Allah, entarisinin eteğini böbürlenerek yerde sürütüp gezen kimseye bakmaz” dediğini biliyoruz.

Peki, Allah, namazda seccadesiyle cemaatten ayırt edilen kimselere bakar mıydı? Ne dersiniz?!..

Abidlerin hali buysa ne yapalım, son sözü “Mabud”a bırakmaktan başka:

“Vay o namaz kılanların haline ki onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar gösteriş yaparlar” (Mâûn Sûresi: 4-6).

Editör: TE Bilişim