Tarihe bakmak bugünü anlamamıza yardımcı olur. Tarihsiz bir toplum hafızasız bir toplumdur. Hafızası olmayan bir toplum doğru ilişkiler kuramaz. Oradan oraya savrulur.

Sadece bir tarihe sahip olmak yetmez, önemli olan onu anlamak günümüz ilişkilerine ayna tutacak çıkarımlarda bulunmaktır. Çünkü, hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler değişse de ilişkilerimize yön veren duygular, dürtüler değişmiyor. Dünün insanı ne hissediyorsa bugünün insanı da aynısını hissediyor.

Günümüz siyasi kavgalarının çoğunun düne dayanan kökleri vardır. Özellikle din- devlet ilişkilerinde Emevi döneminin etkileri büyüktür. Muaviye, elindeki maddi imkanları iyi kullanarak kendisine göre daha haklı mevkide bulunan Hz.Ali'ye karşı hilafet mücadelesini kazanmıştır. Özellikle saygın, itibarlı sahabe çocuklarını para ve makamla yanına alarak kitleleri onların üzerinden etkilemeye çalışmış bunu da başarmıştır.

Kerbela olayı bugün bile İslam dünyasının kanayan bir yarasıdır. Peygamber efendimizin en sevgili torunu Hz.Hüseyin Kerbela'da hunharca katledilmiştir. Onu şehit edenler o kadar ileri gitmişlerdir ki mallarını yağmalarken kadınların üzerindeki giyecekleri bile almışlardır.

Kerbela olayının günümüze ayna tutan belki de en önemli yanlarından biri Hz.Hüseyin'in üzerine gönderilen komutanın kimliğidir. Hz.Hüseyin meselesi ile ilgili Basra valisi Ubeydullah Bin Ziyad görevlendirilmiş, o da komutan olarak Rey valisi Ömer Bin Sa'd'ı atamıştır. Ömer önce bu görevi kabul etmemiş, ancak valilikten alınacağı söylenince düşünmek için süre istemiş sonunda valiliği böyle bir cürme ortak olmaya tercih etmiştir. Bu, makam sevgisinin insana neler yaptırabileceğinin önemli bir örneğidir: Valiliği kaybetmektense Hz.Hüseyin'in kanına girmeyi kabul etmek...

Ama asıl önemlisi Ubeydullah Bin Ziyad'ın Ömer'i bu görev için niçin seçtiğidir. Ömer Bin Sa'd, Hz.Hüseyin gibi Kureyştendir. Ubeydullah, bir Kureyşliye karşı başka bir Kureyşliyi çıkararak öncelikle Kureyşten gelecek tepkileri azaltmayı düşünmüştür. İkincisi Ömer'de Hz.Peygamber'in akrabasıdır. Peygamber torununa karşı bir Peygamber akrabası çıkarılarak akrabalar içinde bile Yezit'ten yana olanlar olduğu gösterilmek istenmiştir. Üçüncüsü ve en önemlisi de Ömer, cennetle müjdelendiği kabul edilen on sahabiden biri olan ve dolayısıyla büyük itibarı bulunan Sa'd Bin Ebi Vakkas'ın oğlu olmasıdır. Bu da toplum nazarında Hz.Hüseyin'e denk olmasa da dini itibar açısından yüksekte olan birinin oğlu ile denklik yönünden gelebilecek tepkileri önlemek içindir.

Bu tercihin günümüz şartlarına tercümesi, İslamcıya karşı İslamcıyı, Milliyetçiliğe karşı milliyetçiyi çıkarmaktır. Tasfiye edilecek bir hareket en kolay yine onun içinden çıkan ve toplum nazarında aynı imajı taşıyan biri tarafından yapılır. İslamcıyı İslamcı ile ezmek çok fazla tepkiye neden olmaz, milliyetçiliği milliyetçi görünenle tasfiye etmek kimseyi çok fazla rahatsız etmez. Tabi solculuk da en kolay solcu ile tasfiye edilir. Emevilerin uyguladığı bu yöntem, günümüz siyasetinde de ufak tefek farklarla taklit ediliyor. Şunu bilelim, Emevi tarihi İslam tarihi değildir, Kureyş'in Ümeyye ailesine mensup Arapların tarihidir. Ve İslam siyasetine örnek teşkil edecek hiç bir yanı yoktur.