İSTANBUL'DA İLK BALO, KADINLAR VE CUMHURİYET

Sene 1828 tahtta 2. Mahmut var, Osmanlı’nın ömrünü uzatan yenilikçi padişahlarımızdan. Yeni Çeri Ocağı kapatılmış (vaka-i hayriye), kıyafet devrimi yapılmış. Modernize bir ordu var artık, sarıklar çıkarılmış fesler giyilmiş, binişler çıkarılmış pantolon ve ceket giyilmiş, sakallar kısaltılmış, Osmanlıda Tanzimat’ın ayak sesleri duyuluyor çok değil 10 yıl sonra ilan ediliyor zaten.

1829 Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı barış istiyor, İngiltere’nin de çabaları ile 14 Eylülde Edirne anlaşması imzalanıyor. Savaş bitmiş, İngiliz Hükümeti ise barışı kutlamak istiyor. Dönemin Osmanlı büyükelçisi Sir Robert Gordon barış şerefine bir balo düzenliyor. Osmanlı tarihinde bir ilk, üst düzey devlet adamları bu baloya katılıyor.

Balo ise İngilizlere ait olan Blonde firkateyninde yapılıyor. Bunun sebebi; o dönemde devam eden yeniliklere muhalif olanların, dedikodularına meydan vermemek tabii. Padişahta katılmıyor bu baloya Osmanlı paşaları katılıyor, dönemin en güçlü paşalarından Koca Hüsrev Mehmet Paşa devletin ikinci adamı da devleti temsilen burada.

Şuan düşündüğümüzde bize sıradan gelecek bir balo ortamı, müzik, içki, kadınlar ve erkeklerin bir arada eğlenmesi o zamanlar böyle bir durum ile ilk defa karşılaşan Osmanlı paşalarına çok ilginç geliyor. Öyle ki İngilizlerin eşleri ile birlikte vals yaptığını gören bir paşanın “Elli yedi sene yaşadım, böylesine ilk defa şahit oluyorum. Bu balo dedikleri şeyi gördüm ya, artık vallahi gözüm açık gitmem. Maşallah!” dediği biliniyor.

Paşalarımızdan biri İngiliz devlet adamlarının hanımlarını rakkase zannediyor, elçiye ‘’bunlar benim konağımda da oynar mı?’’ diye soruyor, elçi paşaya hanımların eşleri olduğunu bu dansın Avrupa da bir adet olduğunu söylese de paşadan ‘’pek inanmadık ama hadi öyle olsun’’ cevabını alıyor. İngilizlerin hanımları kendine saklamak istediğini düşünüyor.

Hüsrev Paşa genç bir İngiliz hanıma aşk şiirleri okumaya başlıyor, anlatımının yetmediği yerde şiiri elleri ile ifade etmeye çalışıyor, bu durumdan rahatsız olan kadın İngiliz elçisi ile görüşüyor, elçi ise Hüsrev Paşa’yı nazikçe uyarmak durumunda kalıyor.

Bugün düşününce trajikomik bir hadise. Modernleşme çabası içinde bir toplum ve bir balo ile sınavı.. Bazen bazı felaketlerin sonucunda olumlu gelişmeler yaşanır. Birinci Dünya Savaşındaki hezimetten sonra Kurtuluş Savaşı sonucu kurulan Türkiye Cumhuriyeti; Türk milletinin Osmanlının çöküş döneminde yaşadığı hezimetin bir lütfu olarak görülmelidir.

Öyle ki Türk milleti dans eden kadının rakkase sanıldığı bir anlayıştan, kadının seçme seçilme hakkına sahip olduğu bir topluma 94 yılda geçiş sağladı. İngiliz kadınları ‘’Britanyalı kadınlar, Türk kadınlarından daha mı değersiz?’’ yazılı pankartlar ile seçme seçilme haklarını talep ettiler.

Unutulmamalı ki Türk milleti dans eden kadınları rakkase sandığı dönemler geçirmiş olsa da, Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardı. Tarihte kurulan Türk devletlerinde Hakanların yanında Hatunların olduğunu, kadının hayatın her alanında hak ve söz sahibi olduğunu biliyoruz.

Bugün kadının mülk olarak görüldüğü toplumların kültürümüze entegre edilemeyeceği, bunun bizleri nasıl etkileyeceği açıkça görülmektedir. Kültürümüzü, devletimizi, milletimizi korumak bizi ırkçı yapmaz. Ancak aksi davranışların gelecek nesillerimize ihanet sayılacağı açıktır.

Selin Doğan

Editör: TE Bilişim