KAN DONDURAN LEKE

Siz de bilirsiniz ki ülkücülere bu güne kadar çok hakaret edildi. Başbuğ zamanında da edildi. Başbuğdan sonra da edildi; ama Başbuğ zamanında edilen hakaretlerin hepsinin cevabı verildi. Kimisi sözünü geri alıp özür dilemek zorunda kaldı kimisi de hak ettiği şekilde ödedi.

Ama ülkücülere başbuğdan sonra yapılan hakaretlerin hepsi karşılıksız kaldı. Kaldığı içinde önüne gelen hakaret etmede bir beis görmedi. Görmedikleri içinde hakaretlerin ardı arkası kesilmedi. 
Şerefli hiçbir insan kendisine hakaret ettirmez. Şerefli hiçbir harekette ettirmemeliydi. Ama kapı bir kez açılmıştı yol olması mukadderdi. Oldu. Şerefine sahip çıkamayanlar hiçbir şeylerine sahip çıkamazlar. Bunu bizden önce bizi yönetenlerin bilmesi gerekirdi. Ama ne yazık ki pek önemsemediler. Rahşan’la sineye çekilen hakaretler AKP ve BDP ile tam yol devam etti.

Kafatasçılığımızdan faşistliğimize, katilliğimizden morg bekçiliğimize, hayvanlığımızdan kandan beslenmemize kadar bir dizi hakareti sindirte sindirte yedirttiler bize. Yıllarca Yiğidin namerde, bozkurdun çakala boğdurtuluşunu izledi bütün Türkiye.

Yetmedi ayaklar altına aldılar. Yetmedi imanımıza bile dil uzattılar ‘’Fatiha bile bilmez bunlar’’ diye. Sineye çektikçe, sindikçe geldiler üzerimize. Kırmızı çizgilerimiz Türkiye’nin kırmızı çizgileri gibi çiğnendikçe çiğnendi bozkurtların hiç bir kıymet-i harbiyesi kalmadı neredeyse memlekette.

Oysa Türkiye demokratik bir ülke ve ülkücülerinde demokratik hakları vardı. Ülkücüler ayağa bir kalksa herkes kıçının üstüne oturacaktı. Olmadı. Burada kastettiğimiz bir sokak kabadayılığı değil elbette. TC, andımız. Türk milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması, demokrasi, cumhuriyet değerleri, Irak, Suriye ve daha pek çok meselede İlmi, fikri ve milli refleksler Türk milliyetçilerine yakışır bir şekilde girmeliydi devreye.

Ama bütün bunların anlaşılır bir tarafı vardı. Çünkü bu hakaretleri yapanlar nihayetinde siyasi rakiplerimiz muarızlarımızdı. Övecek takdir edecek değillerdi.

Kan donduran tarihin en namussuz en şerefsiz en alçak hakareti: Bunların hepsinden çetin, bunların hepsinden aşağılık ve bunların hepsinden başkaydı.

Ülkücülerin çilesi daha bitmemişti. 
Yıllar sonra bir MHP genel başkan yardımcısı çıkacak ve utanmadan ülkücülerin anasına dil uzatacaktı.

İşte ülkücülerin nevrini döndüren ülkücüleri can evinden vuran asıl hakaret asıl terbiyesizlik buydu. Suçlu sadece sayın genel başkan yardımcısı değildi en az onun kadar ona yol verenlerde suçluydu.
Çünkü onca problemden ve onca sorundan sonra hangi akla hizmetse, birde durduk yerde nesebi sahih, nesebi gayri sahih ülkücüler peydah edilmişti.

Ülkücülerin bu kadar ağır bir ithama uğraması dost düşman tarihinde ilkti. Hadiseye ister tartışma, ister Peydahlayan genel başkan yardımcısı, isterse sonuç bakımından bakın, neresinden bakarsanız bakın her yönüyle bir fecaatti.

Aslında arkasından nelerin doğacağı hesap edilmeden sorumsuzca sarf edilen bir biri ardınca gelen hakaret ve konuşmalardan sonra, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Ama ne yalan söyleyeyim bu kadarını asla beklemiyordum. Hainlik, ajanlık, paralellik hepsi, her şey bir yana namus başkaydı.

Ne olursa olsun Anamıza namusumuza uzanacak kadar alçalamazlardı. Yanılmışız. Makam ve mevki de gözleri o kadar dönmüş ki iş namusa kadar uzandı.

Nereden bakarsak bakalım nereden gelirse gelsin maddelerinden biri ahlakçılık, biri şahsiyetçilik olan harekette bu söylenenlerin de bu yaşananlarında hiç biri yakışmadı ülkücülere.

’Size mi söylendi? Niye üstünüze alınıyorsunuz? Paralel misinize? ’’Gelince. Bana göre buna söylenecek tek söz el insaf bence. Bu güne kadar yeterince alay ettiniz bundan sonra bari olsun artık alay etmeyin ülkücülerle. Söz özelde bir yerlere olsa da genelde bal gibi bütün muhaliflere. Paralel safsatasını bu harekete sokmak bile yeterince komik ve yeterince rezilce.

İddia ettiklerinizi önce en üst makamlara kilit noktalara getiriyor, sonrada sorumlu ülkücülermiş gibi feveran ediyorsunuz. Bir bakıyorsunuz a! Genel başkan yardımcısı CİA. Bir bakıyorsunuz milletvekili KGB! Bir bakıyorsunuz meclis başkan vekili paralel! Oncuları, buncuları, saymıyorum. El insaf ülkücülere idam cezası veren DSP’li Hakim bile üç yıl genel sekreter oldu bu partide.

Parti parti değil, yol geçen hanı sanki. Dizi filim gibi! Herkes merakla bekliyor. Gelecek bölümde ne olacak, gelecek bölümde sıra kimde diye? Şükür bu işlerin kompetanı İngilizler, daha çıkmadı meydana. Yetki sizde, mühür sizde, vebal sizde. Ülkücüler bir birini yiyor. Söyler misiniz bu rezalet! Bu gidiş nereye?

Artık iftiralardan ve ülkücülerin kafasını karıştırmaktan, ülkücülerin umudunu yok etmekten ülkücüleri korkutup makam ve mevki devşirmekten vazgeçin. Yapamamak ayıp değil, yapamadığı halde diretmek ayıptır. Artık bunu idrak edin.

Ülkücüler sadece sizin elinizin altındakiler değil. Fikri hür vicdanı hür okumuş yazmış aklı başında bir değil beş Türkiye yönetecek yüz binlerce ülkücü var memlekette. Çok azınız istisna otursanız tarih, otursanız felsefe, otursanız sosyoloji, otursanız din, otursanız, ahlak, otursanız ülkücülük, otursanız Türk milliyetçiliği dersi verir size

18 yıllık karanlık döneminize bir not daha düştük sayenizde. Ne diyelim kaderde bu da varmış. Bundan sonra kongreyi yaptırsanız ne yazar yaptırmasanız ne yazar. Genel başkan kalsanız ne yazar kalmasanız ne yazar ülkücü hareketin tarihindeki bu en büyük, bu en alçak, bu en terbiyesiz leke size yeter de artar bile. Unutmayın ülkücülerin namusunu koruyamayanlar bu milletin namusunu hiç koruyamazlar.