Asya’nın Kalbi Kazakistan

Tarih boyunca bölgede anahtar rolü bulunan Kazakistan, bağımsızlığını kazanınca Rusya, Çin ve Orta Asya arasında mevcut jeopolitik konumu ve zengin doğal kaynakları sebebiyle “Avrasya’nın Kalbi” tanımlamasına muhatap oldu. Rusya’nın güneye ve doğuya ulaşabileceği tek güzergâh olduğundan ve Çin’le Batı   arasındaki tek geçiş yolu olduğundan, yadsınamaz bir önem taşımaktadır.  Rusya, güneyden gelebilecek tehditleri kendi topraklarına gelmeden önce,  Kazakistan bozkırlarında bertaraf etmeye çalışacaktır. Kazakistan, 11 Eylül terör saldırılarından sonra Afganistan’ı işgal eden ve bölgeye konuşlanan ABD açısından da ehemmiyetliydi. ABD’nin yirmi yıllık işgalden sonra Afganistan’dan çekilmesi, uzun süre çok taraflı baskı altında kalan bölgenin rahatlamasına yol açtı. ABD’nin,  11 Eylül sonrasında Afganistan’a müdahale etmesi, Rusya’nın dış politika ve güvenlik doktrininde geleneksel çizginin sınırlarını oldukça zorlayacak gelişmelere yol açtı.  Kazakistan, Amerika’nın Afganistan’a yönelik harekata girişeceğinin anlaşılmasının ardından ABD’ye destek vereceğini bildiren ilk ülkeler arasında yer aldı.  11 Eylül’ün ardından, bölgede Rusya’nın mutlak üstünlüğünün kırılması sonrasında, Kazakistan,  bölgeye konuşlanan ABD ile ilişkilerini geliştirdi. Bölge Amerika, Çin ve Rusya’nın çekişme ve çatışma alanı haline geldi.

Bölge ülkeleri, üç büyük güçle yürüttükleri “fillerle dansta’’ zaman zaman kazançlı gözükseler de bu ülkelerin nihai kaderinin, Çin, Rusya ve ABD’nin bölge üzerindeki anlaşmalarına ya da çekişmelerine bağlı olacağını gözden uzak tutmamak gerekiyor. Bölge üzerindeki baskıları azaltmak ve bölge ülkelerinin birliğini tesis etmek için,  federasyon teşkil etmek gerekiyor. Nazarbayev’in çağrısında ifade ettiği gibi Türk Birliği’ne ihtiyaç var. Nazarbayev, bölgenin kaynaşması için ekonomik alanda sırasıyla şu adımların atılması gerektiğini belirtti: “ Ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi; Orta Asya Kalkınma Bankası’nın statüsünün yükseltilmesi; çok taraflı gümrük birliğinin kurulması; ortak tarım pazarının oluşturulması; ortak vergi ve dış ekonomik politika yürütülmesi, ortak taşımacılık sisteminin kurulması; uluslararası şirketler kurulması ve  desteklenmesi ve böylece Ortak Pazar’ın kurulması; nihayet gelecekte ortak  para birimine ve kambiyo sistemine geçilmesi.

 Kazakistan-Türkiye İlişkileri

İlk yıllardan itibaren Türk iş adamları Kazakistan’la yakından ilgilenerek, hemen hemen her sektörde faaliyet gösterdiler.  Türk iş adamlarınca gerçekleştirilen yatırımlar genelde orta ve küçük ölçekli olup daha çok ticaret, telekomünikasyon, otel işletmeciliği, tarımsal üretim, süper market işletmeciliği, matbaacılık, petrol ürünleri, gıda, demir-çelik, bakır, tekstil ve hizmet sektörlerindedir. Diğer yabancı yatırımcılar, petrol rezervleri ispatlandıktan ve istikrarlı bir ekonomik büyüme sağlandıktan sonra ülkeye ilgi duymaya başlasalar da Türk iş adamları bağımsızlığın ilk yılarından itibaren yatırım yapmaya başladılar. Kazakistan ekonomisinin gelişmesi için emek verdiler.  Türkiye’nin ihracatı ağırlıklı olarak sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. Kazakistan ise Türkiye’ye ağırlıklı olarak maden ve hububat ihraç etmektedir. Türkiye ve Kazakistan arasındaki dış ticaret hacmi nispeten istikrarlı olarak artış göstermektedir.  Türkiye ; Çin, İtalya, Rusya, Hollanda ve Özbekistan’dan sonra Kazakistan’ın en çok ihracat yaptığı altıncı ülkedir. İthalatta ise Rusya, Çin, G. Kore, Almanya ve ABD’den sonra altıncıdır. 2020 rakamlarını esas alındığında, Rusya’nın Kazakistan’a yaptığı ihracat Türkiye’nin ihracatının on dört katından fazladır. Buda Türk-Kazak ekonomik   ilişkilerinin zayıf ve yetersiz olduğunu göstermektedir. Başta Kazakistan olmak üzere bölge ülkelerinin sanayileşme düzeylerini yeterli seviyeye getirememiş olmaları ve bu nedenle tüketim mallarını hala Rusya’dan alıyor olmaları büyük eksikliktir. Oysa Türkiye’nin geldiği teknolojik seviye ve sanayileşme derecesinden Türk devletleri istifade etmelidir. Örneğin dünyanın en gelişmiş cam üreticilerinden biri olan Paşabahçe’nin, Orta Asya’da hiç cam fabrikasının olmadığı düşünüldüğünde, bölgeye yapacağı yatırım milyarlarca doların bölgede kalmasına yol açacaktır. Ayrıca bu tesis, bölgeye yakın olan İran, Afganistan, Pakistan, Moğolistan gibi ülkelere ve Doğu Türkistan’a ihracat yaparak gelir getirecek ve istihdam yaratacaktır. Mesela Türkiye dünyanın en büyük ve kaliteli seramik üreticilerindendir. Orta Asya ülkeleri ise ithalatçıdır. Bu alanda yapılacak yatırımlar bölgeye çok faydalı olur. Bu tür yatırımlar hem bölge ekonomisine katkıda bulunacak hem de Türk devletlerinin ekonomik entegrasyonunu sağlayacaktır. Yine Türkiye’nin en büyük bankalarının bölgede faaliyet göstermesi,  şubeler açması ve bölgedeki bankalarla evlilikler yapması finansal açıdan çok önemlidir. Türk devletlerine yapılacak yatırımları finanse edecek Türk Yatırım Bankası, devletler arasındaki ticari ilişkileri finanse edecek Türk Eximbank’ı, şirketler arasındaki ticari alacakların tahsil riskini minimize edecek Türk Sigorta Kurumu, ortak Türk Standartları Kurumu, Türk Üniversiteler Birliği en kısa sürede hayata geçirilmelidir.  Türk Devletleri arasında gümrük birliği şarttır. Türk ülkelerinde üretilen tüm mallara ‘ TÜRK ÜRÜNÜ’ logosu vurulmalıdır. Sürekli hale getirilecek kampanyalarla Türk halklarının, Türk ürünlerini ithal muadillerine tercih etmesi sağlanmalıdır.

Kazakistan başta olmak üzere Türk Cumhuriyetleriyle olan kültürel ilişkiler mevcut durumdan çok daha ilerilere taşınabilir. Ülkeler arasında önce vize uygulamasının kaldırılması,  sonra kimlikle gidiş gelişlerin başlaması, ilişkileri sıkılaştırır. Türk Dünyası Eurovision’u, Olimpiyatları, spor müsabakaları, festivalleri, film yarışmaları ve kurultayları düzenlenmelidir. Türk ülkelerine hitap edecek, Türk kimliğini vurgulayacak ortak tarihi filmler ve diziler çekilmelidir. Üniversiteler arasında ilişkiler ve iş birlikleri arttırılmalıdır. 

Kazak sermayesi, Türkiye’ye yatırım olarak çekilebilir. Bu ve benzeri girişimler ülkelerin birbirleriyle olan bağlarını daha da güçlendirir. Türkiye bölge ülkeleriyle ilgili ekonomik, ticari ve kültürel hedeflerini, bu hedeflere gidecek yolları belirlemeli ve vakit geçirmeden uygulamalıdır. Yapılacak iş birlikleri, yatırım ve ticaret tüm taraflar için avantajlı olmalıdır. Türkler birbirlerine pozitif ayrımcılık uygulamalıdır.