7 HAZİRAN, GÖRÜNEN KÖY...

 Pazartesi Yeni bir Türkiye ile karşılaşacağız.

Anketler, meydanların dili AKP’nin tek parti iktidarının sona ereceğini söylüyor. Bütün mesele 7 Haziran’dan sonra ne olacağı…

Belli ki HDP barajı aşacak.

Çünkü gizli bir el, seçim sathına girilir girilmez AKP’nin gitmesi için HDP’nin baraj aşmasının şart olduğu yönünde bir algı oluşturdu. Medya’nın hemen her kanadında mevzilenmiş uzantılar, HDP güzellemeleri yapmaya başladılar. 30 yıldır akan kan, paramparça edilen bebekler, çocuklar, yakılan- yıkılar hanlar, hanümanlar unutuldu. Hafıza siliciler devreye girerek toplumsal belleği sıfırladılar. HDP’yi o kan seylaplarında hiç payı olmayan bir parti gibi sahneye sürdüler… Bunda çözüm yalanı ile askerin –polisin elini,kolunu bağlayarak örgütsel faaliyetlerin önünü açan iktidarın da büyük payı var.

HDP’nin alacağı oyların en az yarısı iktidardan kurtulmak için HDP tuzağına düşenlerin oyları olacak. Asıl soru, HDP ile iktidardan kurtulmanın mümkün olup olmayacağı…

Demirtaş, AKP ile hiçbir anlaşmalarının olmadığını söylüyor. TV programlarında AKP ile koallisyon yapmayacaklarının altını çizdi. Sorun şu ki, HDP’de Demirtaş son sözü söyleyen adam değil. Gerçek karar organı Kandil ile İmralı…

Apo daha önce AKP ile bir çok konuda anlaştı. Kendi beyanına göre çözüm süreci onun eseri,yol haritasını o çiziyor. Yine kendi beyanına göre Erdoğan’a kumpası önleyen adam. Üstelik Erdoğan’ın başkanlığına sıcak bakabileceklerine dair HDP heyetine söylediği sözler de var. Bu durumda Demirtaş’ın AKP’ye destek vermeyiz sözünün HDP’nin yönetim mekanizması bakımından hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Önemli olan İmralı ile Kandil’in ne söyleyeceği…

AKP/HDP iş birliğini uçuk bulanlar olabilir. Ama zaten 2.5 yıldır çözüm sürecinde iki parti iş birliği yapmıyor mu? Aynı şey Kandil ile İmralı için de geçerli. 2.5 yıldır Erdoğan’ın İmralı veya Kandil için söylediği tek bir kem söz yok. Seçim sürecinin başında bir iki çıkış yapıp daha sonra suskunluğu tercih etti.

Ülkeyi yönetenlerin bazıları geçtiğimiz dönemde ağır suçlara karıştılar. 17/25 Aralık’ta uç veren yolsuzluklar aysbergin sadece görünen kısmıydı. Daha sonra suçlarını başka suçlar işleyerek örttüler. Sıkıştıkları yerlerde günahlarını paralele bağladılar. Seçim süresince gösterdikleri panik hesap verme korkusunun bir dışa vurumuydu. Anayasayı, yasaları bir tarafa bırakıp, devletin tüm imkanlarını seferber etmeleri onun içindi. Ama muvaffak olamadılar, olamayacakları anlaşılıyor.

Bir tarafta hesap verme korkusu çeken, mahpushane kabusları gören iktidar mensupları, öte tarafta hapisten kurtulmak için fırsat kollayan Öcalan… İki tarafın kaderi bir yerde kesişiyor.

Birbirlerini kurtarmak için pekala şerefli(!?) bir iş birliğine gidebilirler. Gerçekte birbirlerini kurtarırlarken, bir de ülkeyi terörden kurtarmanın şerefine nail olurlar… Başkanlık sistemi ile Özerklikte arada işin mezesi olur…

Bu ihtimal hiç de yabana atılacak bir ihtimal değil. AKP’den kurtulmak için HDP tuzağına düşenler yarın bambaşka bir manzara ile karşılaşabilirler. Oysa HDP’yi yükseltmek yerine MHP veya milli ittifakı yükselterek aynı neticeyi almak hem mümkün hem de daha makul bir yoldu. Bu tercih edilmedi… 7 Haziran’da şapkadan tavşan çıkacağını bekleyenler bambaşka bir tabloyla karşılaşabilirler. Bizden söylemesi… Ülkeyi batırmak isteyenler, ülkenin kurtuluşu olamazlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi