BARIŞ TUZAĞI

 PKK bölgede paralel bir devlet inşa ederken sesi çıkmayanlar, operasyonlar başlar başlamaz barış teraneleri atmaya başladılar. Maksadın barış olmadığı açık. Devlete silah bırak diyemedikleri için bunu dolaylı yollardan söylüyorlar.

Bütün siyasal sistemlerde zor kullanma hakkı devlete aittir.Devlete silah bırak,teröristlerle masaya otur denilemez.Çünkü, zaten devletin temel işlevlerinden biri vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamaktır.Silahı da her zaman elinde olmak zorundadır. Bu şartlarda silahın bırakılması Silvan'da,Yüksekova'da,Cizre'de hatta Diyarbakır'da hendeklerle kapatılan mahallelerin terör örgütüne terk edilmesi demektir. Yani barış istiyoruz diye sokağa çıkanlar, aslında bırakın o bölgeler terör örgütüne kalsın demek istiyorlar.

Daha hala bu ihanet oyununu teşhis edemeyen,bunu samimi bir barış çağrısı gibi görenler var... Ayrışmayı barış kisvesi altına gizlemenin elbette sebepleri var. Bölge halkı terör örgütünün faaliyetlerinden,baskılarından yılmış,yorulmuş durumda. Barışı,huzuru en çok onlar istiyor.Ticaret yapamayan,huzur içinde işine gidemeyen,çocuğunu okula gönderemeyen bir toplum düşünün. HDP onların barış özlemlerini istismar ediyor. Bir taraftan terör örgütünün sözcülüğünü yaparken, diğer taraftan güya barış istiyor gibi yaparak akan kanın sorumluluğunu devlete yıkıyor.

Türkiye barış tuzağına bir defa düştü,ikinci defa düşmesi intihar olur.Barış, bir örgütün faaliyetlerine göz yumarak,paralel bir yapılanma kurmasını görmezden gelerek olmaz. Bunun yolu, eline silah alanları alamaz hale getirmek,en küçük kalkışmaya misliyle mukabelede bulunmaktır. Bugün HDP dışında bir partinin Cizre,Silvan,Yüksekova,Hakkari gibi yerlerde çıkıp açık açık propaganda yapması,seçim çalışması yapması imkansızdır. Hatta bazı bölgelerde parti teşkilatı açmaları bile mümkün değildir. Vatandaşı gezmek isteyen adayların arkasına militanlar takılmakta, küfürle hakaretle çalışma yapmaları engellenmektedir.Batı'da hiçte tasvip etmediğimiz bazı HDP binalarının kundaklanmasını eleştirenler ne yazık ki Güneydoğu'da daha vahim olan bu durumu görmezden geliyorlar. Düne kadar iktidar partisinin lideri muhalefeti Elazığ'ın ötesine gidemiyorlar diye eleştiriyordu,şimdi iktidar da bölgede çalışma yapamaz hale gelmiştir. Çok değil 3 yıl önce İçişleri baklanı İdris Naim Şahin Hakkari ziyaretinde saldırıya uğramış, güvenlik güçleri zar zor bir dükkana alarak kurtarmışlardı. Bu dolaylı işgal sürerken barış istemek, mevcut durumun muhafazasıı istemektir.

Ülkeyi bu hale iktidarın milliyetsiz politikaları ile Erdoğan'ın başkan olma hırsı getirdi. Oslo'da İmralı'da verilen sözler terör örgütüne müthiş bir ivme kazandırdı. Hala da terörle mücadele de tam bir kararlılıktan söz edilemez.Asker alanda mücadele ederken, iktidar Öcalan'ı yedekte tutmaya devam ediyor.Terör kaynağı belediyelerle ilgili tek bir soruşturma açılmıyor.Halka PKK/HDP ihanetini anlatacak kanallar oluşturulmuyor.Terörle mücadelede tecrübeli kadrolar iş başına getirilmiyor.Terör mücadelesi ile doğrudan ilişkili Suriye'deki durumla ilgili yeni politikalar oluşturulmuyor.İktidar ülke düşmanlarının peşine düşeceğine,siyasi hasımları ile uğraşıyor. Gerçekler gizli kalsın diye muhalif basını susturmaya çalışıyor. Asıl tehdit ötelendikçe ödeyeceğimiz bedel her gün biraz daha ağırlaşıyor.

Bu belaları milletin başına mevcut iktidar sardı.Hala da saltanatlarının devamını milletin bekasının önünde tutuyorlar. Bu kafa ve bu siyasi kadro ile terör mücadelesini amacına ulaştırmak çok zor.Dün PKK'ye Özerklik(Toprak) sözü verenlerin yarın aynı sözü vermeyeceklerini kim garanti edebilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi