
BARIŞA SON VEREN BARIŞ
Barıştan,kardeşlikten rahatsız olmak için insanlığın dışında bir yere savrulmak lazım. Acı,sıkıntı,kavga kime ait olursa olsun mutlaka şu veya bu oranda topluma sirayet eder. İletişim teknolojilerinin olağanüstü geliştiği bir çağda hiç bir problem dar bir çevrede kalmıyor.Medya iyiyi de kötüyü de taşıyan,yayan bir canavara dönüşmüş durumda.İletişim çağı biraz da her şeyin herkesi ilgilendirdiği çağdır. Geçmişte insanlar ancak kendi dar çevresinde olup bitenlerden haberdar oluyor,bir kaç kişiyi geçmeyen bir dünyada yaşıyordu. Bugün Televizyonlar,gazeteler bu dünyayı büyütmüş,küresel ölçeğe çıkarmıştır. Dünyanın en ücra köşesinde ki her hangi bir kişi, oturduğu yerden dünyayı takip edebilmekte, sanal bir dünyanın parçası olabilmektedir. Onun için artık her kavga, her toplumsal gerilim her politik hamle herkesin hayatını etkilemektedir. Olayların etki sınırları değişmiş,tahmin edilemeyecek kadar büyümüştür.Böyle bir dünyada yanı başımızda meydana gelen bir kavganın bizi etkilememesi mümkün değildir.Bana dokunmayan yılan devri gerilerde kalmıştır. Artık yılanlar insanları değil toplumları sokmaktadır. Dolayısıyla savaşlar düne nazaran daha çok tahrip edicidir.Atılan bombalar,sıkılan kurşunlar bazılarının bedenini, bazılarının ruhunu hedef almaktadır.Ölenlerin bedenleri üzerinden onların peşinde yürüyen,ağlayan,bağıran,çağıran,öfkelenen insanların ruhları vurulmaktadır.Bu kadar tahrip edici bir savaşı kimse istemez. Onun için sulhta her zaman hayır vardır.
Lakin, Da¬vid From¬kin'e ait, barışa son veren barış diye bir tabir var. Bugünkü konjüktörde çözüm sürecine çok uyan bir tanım.Üç yıl önce masaya oturulduğunda bazıları bunu bir barış adımı olarak yorumlasa da büyük bir boğuşmanın en önemli adımı o gün atıldı.Sınırları iyi çizilmemiş, şartları konulmamış,toplumun denetiminden kaçırılmış hiç bir mutabakat savaşa son vermez,tam aksine savaşın çapını daha da büyütür.İmralı-Kandil-Oslo üçgeninde kurulan masa barışa değil,ayrışmaya,farklılaşmaya kısacası daha büyük bir savaşın başlamasına hizmet etti. Üstelik ortada terör örgütünün bir barış iradesi de yoktu. Ortada böyle bir irade yokken masayı kimin devirdiğini tartışmak abestir.
Yoktu, çünkü PKK ilk günden itibaren operasyonların durmasını bir fırsat olarak gördü,örgütsel faaliyetlerini artırdı.
Yoktu,çünkü PKK öldürmeye devam etti, onlarca korucu,asker,sivil vatandaşı katletti.
Yoktu,çünkü kendinden olmayanları baskı altına alarak bölgeyi terk etmeye zorladı.
Yoktu,çünkü,militan devşirmeye,mahkemeler kurmaya, vergi toplamaya devam etti.
Yoktu,çünkü,kendini silah bırakmaya değil daha büyük ve yaygın bir savaşa hazırladı.
Yoktu,çünkü her gün talep listesini biraz daha kabartarak hiç bir devletin kabul edemeyeceği şartlar ileri sürdü.
Yoktu,çünkü demokratik Cumhuriyet talebiyle başlayan isteklerini,Birleşik Kürdistan talep edecek kadar ileri götürdü. PKK bu masayı sadece daha rahat faaliyet göstermek için kullandı. Böyle bir masanın olmadığı en son Kobani eylemlerinde tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasına rağmen yine de görmezden gelindi. Olmayan bir masayı kimin devirdiğini tartışmak anlamsızdır.. Bütün bunlar olurken ne HDP ne Demirtaş en küçük bir tepki göstermedi.Ta.. TSK'nın operasyonları başlayıncaya kadar. TSK operasyonlara başlayınca, birden bire herkes barış havarisi kesildi. İki terörist grup çatışıyormuş gibi taraflara silah bırakma çağrısı yaptılar.Bir defa daha terör örgütü ile devlete aynı gözle baktıklarını gösterdiler. PKK için masa yoktu,iktidar üç yıl o masada tek başına oturdu. Çoktan kalkması gereken o masadan niçin şimdi kalktığını da zaman içinde öğreneceğiz. Kalkması bir zorunluluktu,zamanlaması ise manidardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.