
BU DEFA KASETÇİLER KAZANAMADI!
Siyasetçinin ahlakı, siyaset etme biçimine de yansır. Siyasi rekabetin gittikçe irtifa kaybetmesinin sebebini bu gerçekte aramak gerekir.
Türkiye 1946 dan beri çok partili sistemle yönetiliyor. Bu süre zarfında sayısız seçim geçirdi. Zaman, zaman çok sert mücadelelere tanık olduk. Ama hiçbir dönemde siyasetin seviyesi bu kadar düşmedi. İktidarda kalmak için her yol mübah görülmedi.
Meral Akşener hakkında ileri sürülen çirkin iddiaları da bu bağlamda değerlendirmek lazım. Seviyenin kaybolduğu yerde politik mücadele bir kara çalma biçimine dönüşüyor
. Akşener son günlerde son derece sarsıcı eleştiriler yapıyor, hedefini bulan mesajlar veriyordu. Bunun bazı yerleri rahatsız ettiğine şüphe yok. Etkisizleştirmek için bilinen yöntemi deneyerek belden aşağı vurmaya başladılar. Bu, fikri, ahlaki iflasın ilanından başka bir şey değildir.
Ahlaki ve hukuki denetimin güçlü olduğu toplumlarda kimse bu tür çirkinliklere cüret edemez. Hesap verme endişesi bazı sınırların aşılmasına engel olur. 17/25 Aralık’tan sonra ahlak da hukuk da yerle bir edildi. Yalan, iftira, entrika güce yaslananların siyaset biçimi haline geldi.
MHP’ye geçen seçimde de benzeri bir tuzak kurulmuştu. O dönem ciddi tepkiler verilemedi. Kasetçilerin üzerine gidilerek hesabı sorulamadı. Siyasi iradenin yakasına yapışılamadı. Çünkü devletin bütün istihbarat mekanizmalarını elinde bulunduran bir gücün bu kumpasın arkasındakileri bilmemesi mümkün değildi. Dün internet ortamında meçhul odakların yaptığını bugün TV ekranlarında adı sanı belli kişi veya kişiler yapıyor. Bu pervasızlık biraz da dünkü tepkisizliğin bir neticesidir.
Aslında Akşener’e atılan iftiranın hayırlı bir tarafı da oldu. En azından düne kadar bel altı vuruşların adresi hakkında tereddüdü olanların tereddütleri izale oldu. Ona buna kasetçi diyenler suçüstü yakalandılar. Adresin, MHP’nin yükselişinden rahatsız olan, Milliyetçi oyları maniple etmek isteyenler olduğu anlaşıldı.
İslam’ın temel düsturlarından biri, özel hayatın dokunulmazlığı ve günahın teşhir edilmemesidir. Teşhir, ilahi iradeye meydan okuma anlamı taşır. Onun için günahın kendisinden daha ağır bir cürümdür. Namuslu, iffetli bir kadına iftira ise cinayettir. Şimdi sözün sahibinin kıvırmasının, çark etmesinin hiçbir anlamı yok. Hukuk da maşeri vicdan da gereğini yapmalı, bu tiplerin TV ekranlarında toplumu çürütmesine izin verilmemelidir.
MHP’ye kurulan tuzak bu defa geri tepti. Bunda Akşener’in her kendine güvenen insan gibi gösterdiği tepkinin ve AKP’ siyasetine toplumun duyduğu tiksintinin büyük tesiri var. Tiksinti diyorum çünkü toplum gittikçe artan bir oranda geçmişte ve günümüzde yaşanan ahlak dışı olayların sorumlusu olarak AKP’yi görüyor. Hiçbir dönemde siyaset, özel hayatlara bu kadar odaklanmadı. Hiçbir dönemde siyaset bu kadar acımasız, bu kadar seviyesiz olmadı. Hiçbir dönemde seçim kazanmak için insanların şeref ve haysiyetleri ile bu ölçüde oynanmadı.
Bu siyaset tarzının pazarı giderek daralıyor. Günü geldiğinde muarızlarını teşhir ederek, güya ona buna ahlak satanların teşhir ettiklerinden daha bayağı olduklarını toplum görecektir.
Başta ne demiştik; siyasetçinin ahlakı siyaset etme biçimine de yansır. Olup biten budur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.