
ÇÖZÜM SÜRECİNDE YAPILAN HATALAR
Çözüm süreci başladığından beri PKK’nın taleplerinde hiç eksilme olmadı. Yapılan onca düzenleme, onca demokratik açılıma rağmen talep listesi her gün biraz daha kabardı. İlk düğme yanlış iliklendiği için sonrakiler de yanlış gitti. Süreç her geçen dakika PKK’yı güçlendirmeye, terörist imajından kurtularak milli bir savunma ordusu kisvesine bürünmesine yol açtı.
Bunun çeşitli sebepleri var, en başta PKK’nın doğrudan muhatap alınması hataydı. Bir örgütle masaya oturmak onun o an terörist kimliğinden sıyrılması demektir. Sizin muhatap aldığınızı başkaları da muhatap almaya başlarlar. Örgüt uluslararası etkiye daha açık hale gelir. Dönüşü olmayan bir yola girilmiş olur.
İkinci hata, silah bırakma taahhüdü ile kifayet edilip, örgütün öteki örgütsel faaliyetlerine razı olunmasıydı. Bu tip süreçlerde sadece silah bırakmanın yahut öldürme eylemlerine son vermenin pazarlığı yapılmaz. Topyekün örgütsel faaliyetlerin bırakılması konuşulur. Örgüte öldürmekten vaz geçme karşılığı birlik,beraberlik fikrini öldürme imkanı tanındı. Örgütsel faaliyetlere daha yoğun olarak devam etme fırsatı verildi.
Üçüncü hata, iktidarın gittikçe kendini bu sürece mahkum hale getirmesiydi. Öyle bir görüntü ile PKK’nın cüret ve cesareti artırıldı. En abuk talepleri yapar hale getirildi. İsteklerine hiçbir sınır çizmemeye başladı. Bu noktaya gelinmesinde iktidarın her şeyin konuşulmasına izin veren, sürecin sınırlarını çizmeyen tavrı etkili oldu. Hala da iktidarın topluma deklare ettiği bir müzakere sınırı yok. Müzakere edilemeyeceklerle ilgili bir listesi yok. Bu belirsizlik örgütün iştahını kabartan, moral motivasyonunu artıran bir etki yarattı. Örgütle silah bırakma konuşulacakken, Türkiye’nin kaderi,toprağı,egemenliği konuşulmaya başlandı.
Dördüncüsü, seçilen akil adamların bazılarının kimliğiydi. Nerede PKK yandaşı,kripto örgütçü,devlet ve milletle problemli kişi varsa akil adam ilan edildi. Dostça ikazlara rağmen onlarca cinayete karışmış bir kişinin bile akil adam yapılmasından kaçınılmadı. Bu kişiler gittikleri yerde PKK’nın taleplerini meşrulaştırmaya çalıştılar. TV ekranlarında PKK’nın bir terör örgütü değil, milli bir mücadele ordusu olduğunu söylediler. Kürtlerin Kuvayı Milliyesi olarak takdim ettiler. Yapılan onca düzenlemeyi görmezden gelerek tabanda ciddi bir açlık yarattılar. Konuştuklarıyla, anlattıkları ile bölge halkını tatmin edilemez hale getirdiler. Bütün bunlar olurken iktidar bu sinsi faaliyeti seyretmekle yetindi. Kendi seçtiği insanlara karşı kendini savunamadı.
Beşinci bir hata, Güneydoğu’ya bizi dinlemeyin Apo’yu dinleyin mesajı ile gidilmesiydi. Her Nevruz bölge halkına Apo’nun mesajları götürülerek, batıda başka, doğuda başka bir otoritenin olduğu bizzat iktidar tarafından teyit edildi. İktidar adeta bölgeden el çekip yerine Apo’yu ikame ettiğini ilan etti. Böylece uzun yıllardır bölgede ikili bir otorite oluşturmak isteyen PKK’nın ekmeğine yağ sürüldü.
Altıncısı, bu sürece PKK’nın daha çok mahkum olduğunun idrak edilememesiydi. PKK’nın arada bir iktidarın gözünü korkutarak sürecin devamını sağlamak amacıyla yaptığı mevzi eylemler doğru okunamadı. Oy kaybetme telaşı vatan kaybetme kaygısının önüne geçti. Her eylemde iktidar biraz daha hamurlaştı, biraz daha taviz vermek durumunda kaldı. Oysa bu sürece mahkum olan uzamasını isteyen PKK idi. Zira eylemsizlik sürecinde bölgenin her yerine nüfuz etme imkanı yakaladı. Yeni mevziler elde etti.Yirmi yıldır yüzde 6’nın üzerine çıkaramadığı oyunu yüzde 10’lara çıkarma şansı elde etti. Bölgede özerklik alacağına dair bir algı oluşturdu. İktidarın demokratikleşme olarak gördüğü süreci ayrışma,özerkleşme ve özgürleşme olarak takdim etti. Bu yönde bir algı oluşturdu.
Şimdi arabanın duvara çarptığını artık bu şekilde gitmeyeceğini herkes görüyor. CB’nın Kürt sorunu bitti beyanı seçime dönük bir atraksiyon değilse bu bitişin,politik iflasın bir itirafıdır. Öcalan şimdi de Hakikatleri Araştırma Komisyonu istiyor. Bunu müstakil bir yazımda değerlendireceğim. Hakikatleri Araştırma Komisyonu önce Şili’de sonra da Güney Afrika’da denendi. Güney Afrika’da Kardinal Tutu başkanlığındaki Komisyon, yüzlerce mağdur ve onları mağdur edenleri dinledi. Hıristiyanlıktaki günah çıkarma işleminin tiyatral ortamda bir tekrarı olan komisyonlarda suçlularla, ölenlerin yakınları, kurbanları karşı karşıya getirildi. Amaç siyahların gazını alarak daha büyük toplumsal patlamaların önüne geçmekti. Apo’nun amacı da ,bir anlamda bu komisyon aracılığıyla PKK’nın eylemlerini, cinayetlerini devletin üzerine yıkmak. Bölgeye dönüp,” bakın biz Hakikatleri Araştırma Komisyonu istedik, hakikatlerin ortaya çıkmasından korktukları için kaçtılar” demek. Bu tip bir komisyon Türk milletinin kültürel kodlarına aykırıdır. Kilisedeki günah çıkarmanın toplumsal zemine taşınması anlamına gelen bu uygulama, yeni nefretlere sebep olmaktan başka işe yaramaz. Aslında, iktidarın çok güvendiği Apo, adım adım kendi hedeflerini gerçekleştiriyor. Bunu yaparken de tepe tepe devlet gücünü kullanıyor. Bu dakikaya kadar iktidar süreçten umduğu hiçbir şeyi alamadı. Artık alamayacağı da anlaşılıyor. Hatalardan ders alındı mı, gözlemci heyet yönündeki ısrara, süreci devam ettirme iradesine bakıldığında, hiç ders alınmadığı görülüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.