DERSANELER VE FİTNE KAZANI

 

Hasan celal güzel sabahtaki yazısında fitne kazanını kaynatmayın diyor. Doğru, fitne katilden beterdir ve toplumları ifsat eden, kan ve göz yaşına boğan bir hastalıktır; kaynatmamak gerekir.

Bugün dersanelere sahip çıkıyormuş gibi yapanların bir kısmının –hükümetle cemaat- arasındaki ihtilafı derinleştirmek için böyle yaptıkları da bir gerçektir. Lakin fitneye sebebiyet vermemek iki taraflı bir mükellefiyettir.Bir tarafa sus, başın alınırken bile sesini çıkarma yoksa fitneci olursun demek fitneyi değil, haklı talepleri bastırmaya hizmet eder.

Cemaatin hükümete destek olması, geçmişte önemli dönemeçlerin aşılmasında yaptığı misilsiz katkı elbette –cemaat mensupları- tarafından bir hayal kırıklığı olarak dile getirilecektir. Ama bunların hiç biri toplumsal ihtiyaçların önüne geçemez.Siyaset realitelere bakar,işlevini kaybetmiş müesseseleri vefa duygusuyla yaşatma cihetine gitmez. Çünkü, bu bir cemaati korurken, toplumun diğer kesimlerine ve geleceğine zarar vermek olur.

O zaman meselenin önce böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olup olmadığı noktasında tartışılması gerekir. Bugün üniversiteye girme sistemi bir yarış üzerine kurulmuştur.Bir yere girebilmek için yapılan sınavlardan başarıyla geçmek gerekiyor.Ortada bir talep olmasa arz da olmaz.Okullarda verilen eğitimi öğrenci ve aileleri yeterli görseydi zaten kimse dersanelere yönelmeye gerek görmezdi.Öyleyse eğitimin kalitesini yükselterek bu ihtiyacı ortadan kaldırmak gerekir. Bir şey ihtiyaçsa yasaklarla ortadan kaldırılamaz.Bunu dersaneleri kapatmak isteyenlerin de çok iyi bildiğini sanıyorum.

Mesele dersane değil,cemaat son yıllarda iktidara tutunarak,onun imkanlarından yararlanarak çok büyüdü. O kadar büyüdü ki, birilerinin bize  rakip olabilirler vehmini kışkırttı.Kitleleşen hareketlerin sonunda cemaat sınırlarını aşarak siyasallaşması Sosyolojik bir gerçektir. Bunun en bariz örneği Mısır’da İhvan,Tunus’da Nahda’dır. Gerçi Nahda 1981 de zaten siyasi bir parti olarak kurulmuştu.Alternatif bir iktidar odağı olma korkusu, cemaatin daha fazla kitleleşmeden yolunun kesilmesini gerektirmiştir. Hikayenin özeti budur.(Prensip olarak cemaaatlerin siyasallaşmasına karşıyım.Cemaat mantığının devlete taşınması devleti cemaatleştirir,bir kliğin devleti haline getirir.) Dersaneler, cemaatin toplumla kendi kimliği ile en geniş ve yaygın ilişkiyi kurduğu zemindir. Bunu gazete veya  televizyonlarla yapabilmek mümkün değil. Medya herkese hitap eden herkesin hassasiyetine göre dizayn edilen bir alan. Bugün bir zaman gazetesi sadece cemaatin rengini değil, her rengi taşıyor. Hatta cemaatten çok başkalarının rengini taşıyor.Mesela  zamanın bazı yazarlarının güneydoğu politikası BDP nin güneydoğu politikasıyla paralel.Bu da benim gibi bir çok milliyetçiyi rahatsız ediyor. Dolayısıyla, medya üzerinden dindarlık yapmak, kitleleri etkileyebilmek o kadar kolay değil. Çünkü medya cemaatin kimliğini değil,piyasa şarlarının kimliğini taşıyor.Oysa dersaneler birebir ilişkiye imkan veren, eleman devşirmeye en müsait zeminler. Bu zemin giderse cemaatin gençlik kaynağı kuruyacak..Büyüme istidadı ortadan kalkacak.Dersanelerden başlayan budama, dalga, dalga öteki alanlara da yayılacak.Nitekim,  başlatılan linç kampanyası bu fitne kazanının nasıl ve nerede kaynatıldığını gösteriyor.Bu mesele olmasaydı kimse bu ülkede bu kadar tetikçinin olduğunu anlayamayacaktı. Meğer ne kadar da brütüs varmış. Düne kadar, vekil olmak veya bir yerlere gelmek için cemaatin eşiğinde yatanlar şimdi cemaate saplanacak hançeri tutmak için yarışıyorlar.Eminim şartlar değişse aynı hançeri başbakan'a saplamak için yarışacaklar.Bu güzel bir manzara değil.Cemaatin hizmetini sadece dersane düzeyinde düşünmemek lazım. Bu ülkeye yetiştirdiği ahlaklı, namuslu,nesilleri düşünmek lazım.Dindar,mütedeyyin ailelerinin çocuklarının üniversite yolunu çoğunlukla bu dersaneler açtı. Bugün Ergenekon’la savaşıyormuş gibi topyekün bir taarruz başlatmak, savaşan taraflardan çok Türkiye’ye zarar verir.

Hasan Celal’in  yazısının  sonunda alternatif yok tespiti de yanlış. Bir partinin alternatifi bir başka partidir. Alternatif yok demek siyasetin bittiğini, yolun sonuna geldiğini söylemektir. Her parti bir iktidar adayı ve alternatifidir. Böyle bir  kanı yaratmak toplumu tek partili bir düzenine mahkum etmektir. Asıl tehlikeli olan budur.Alternatif yoksa farklı düşünen, farklı hassasiyetlere sahip insanlar ne yapacaktır? Bu onlara sokağa çıkın demektir.İktidarı tahkim etmek için söylenen bu sözler aslında hem iktidara, hem demokrasiye zarar verir.Alternatifsizlik empozesi muhalefeti siyaset dışı yollarla muhalefet yapmaya iter.Ülke meseleleri böyle tartışılmaz.Siyaseti, toplumsal meseleleri savaş cepheleri kurarak tartışıyoruz.Aynı kaynaktan beslenenler bu kadar acımasız olurlarsa başkalarına ne diyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi