DİKTATÖRLER YALNIZ ÖLÜR

 Evren öldü,böylece bir devir kapandı. Bugünden itibaren çok şey yazılıp çizilecektir. Bir ölünün arkasından kahramanlık taslamak çok doğru bir tavır değil. Esas olan darbelerden ve onu yapanların akıbetinden dersler çıkarmaktır.

Türkiye darbe ortamına durup dururken gelmedi. Meseleyi sadece askerin ihtirasları ile izah etmek bizi yanlış sonuçlara götürür. O günün sosyal,siyasi,ekonomik hatta iç ve dış şartlarının birlikte değerlendirilmesi gerekir. Evren’e küfretmenin kolaycılığına kapılmak bizi esas meseleden uzaklaştırır. Şartları oluşmadan hiçbir muhteris darbe yapamaz. Bazen o şartlar kendiliğinden oluşur bazen muhterisler tarafından bizzat oluşturulur.

12 Eylül darbesinde her ikisinin de olduğunu söyleyebiliriz.

Evren ve arkadaşları kan gölüne dönen sokaklara müdahale etmediler. Şartların olgunlaşmasını bekleyerek dökülen kana ortak oldular. Ellerindeki gücü asayişi, kamu düzenini sağlamak için kullanmak yerine darbe için beklettiler. Dolayısıyla bu anlamda sorumlulukları büyüktür.

Ama devrim kanla yazılır diyerek kanlı bir devrim macerasına kalkışanları da unutmamalıyız. Bugün 12 Eylül terörünün neredeyse bütün sorumluluğu Ülkücülerin üstüne yıkılmak isteniyor. Oysa Ülkücüler devrim yapmak için yola çıkmadılar, yapılacak olan şeyin farkına varıp ülke değerlerini savunmak zorunda bırakıldılar.

12 Eylül terörünün mahiyetini anlamak için Dev-Sol’,Dev-Yol’,DHKP-C’ , TİKKO ve TKPML gibi Marksist örgütlerin iddianamelerine bakmak kafidir. Bugün oluşturulmaya çalışılan devrimci romantizmi ile dün yaşananların hiçbir ilgisi yoktur.

Darbelerin en çok eleştirilen yönü hukukun rafa kaldırılması, keyfiliğin galebe çalmasıdır. 12 Eylül onca zulme,işkenceye,haksızlığa neden olmasaydı belki bugün daha makul daha serinkanlı değerlendirmeler yapılabilirdi. Darbe iradesi kendi koyduğu hukuku bile çiğnedi. İnsanların ruhunda derin tortular bıraktı. On binlerce insanın işkenceden geçmesi,delilsiz ispatsız suçlamalarla mahkum edilmesi, devlete ve adalete olan güveni sarstı. Bir çok insanın kafasındaki ordu ve devlet algısı ağır yara aldı.

Daha önemlisi tarafsızlık adına işlenen cinayetti. Hiçbir ülkenin yargısı, idaresi tarafsız olmaz. İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasında tarafsız olunmaz. Doğru ile yanlışı aynı kefeye koymak yanlışı ödüllendirmek doğruyu cezalandırmaktır. Darbenin bu kör mantığı milli reflekslerin körelmesine, bu ülkenin direnme iradesinin örselenmesine neden oldu. Bugün en haklı meselelerde bile takınılan çekimser tavrın arkasında o gün yapılan yanlışlar vardır.

Darbecileri yargılamak elbette önemli iştir. Ama darbeleri önlemenin tek yolu değildir. Asıl olan sosyal,siyasi,ekonomik, iç ve dış sebepleri ortadan kaldırmaktır. Sebepleri ortada durdukça darbecileri yargılayarak darbeleri önlemek mümkün olmayacaktır. Bunun yolu siyaset kurumunun çözüm üreten vasfını kaybetmemesinden geçmektedir. Problem üreten,ülkenin menfaatlerini kişisel hırs ve emellerine feda eden bir siyaset, darbelerin en önemli yardımcısıdır.

Evren yargılanarak öldü. Aldığı müebbet hapis cezasının son yıllarını kabus içinde geçirmesine neden olduğunu düşünüyorum. Bir dönemin en kudretli simasının bu dünyadan göçüp giderken içine düştüğü acziyet herkese ders olmalıdır. Güç sarhoşluğu ile hukuku, yasayı askıya alanlar iktidarlarını kaybettiklerinde etraflarında kimseyi bulamazlar. İnsanlar her şeyi unutur, haksızlığı,zulmü, aşağılanmayı unutmazlar.Evren’in arkasından yazılanlar darbecilerin yalnızlığını,kimsesizliğini tablolaştıran bir ibret vesikasıdır. Diktatörler hangi gücü kontrol ederlerse etsinler sonunda yalnız ölürler. Hayatı bir gün ölecek olmanın şuuruyla dengelemeyenlerin sonu sanık sandalyesi ve yalnızlıktır. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi