
DİL ÜZERİNDEN AYRIŞTIRMA
Şivan Perver,Kürtçenin resmi dil olması istikametindeki talebine, başbakan’ın “vakti var” diye cevap verdiğini söylüyor.
Doğru mu, yalan mı tartışmasına girmek geldiğimiz noktada abestir.Çünkü haber basına düştüğünden beri hükümet cenahından bir yalanlama gelmedi.Olayların akışına bakıldığında bu taahhüdün yapılmış olma ihtimali çok büyük.
Kimsenin dilini konuşmasına,yazmasına müdahale edilemez. Zaten edilmiyor da. Ama iş resmi dile geldiği zaman durum farklılaşıyor. Bugün milliyetçiliklerin çoğu dil üzerinden yapılıyor. Sınırlar dağlara, ormanlara, nehirlere göre değil, dillere göre çiziliyor.Devletleşmeye giden yol, dil farklılığı üzerinden yürütülüyor.
Kuzey Irak’da Araplarla bölge halkı arasında entegrasyona mani olan, en önemli unsur dil farklılığıdır. İngilizler birinci dünya savaşında bölgeyi işgal eder etmez Kürtleri Türklere karşı kullanmak için Kürtçenin okullarda okutulmasını eğitim dili olarak kullanılmasını sağlamışlardır. 1920 lerden beri bölge şartlara göre bazen az bazen çok sayıda okulla kendi dilinde eğitim yapmıştır. Yapılan araştırmalar, aynı dili konuşanlar arasında entegrasyonun çok kolay olduğunu, farklı dilleri konuşanlar arasında ise bunun çok zor olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bütünleşme idealini taşıyanlar için farklı dil toplulukları oluşturmak orta vadede tam tersi sonuçlara sebep olur.
Bugün BASK ve Katalan toplumları ile İspanyolları ayıran en önemli fark dil farkıdır. Ayrışma dil üzerinden derinleştirilmiştir. Fransız bütünleşmesi ise Fransızca üzerinden sağlanmıştır.Toplumları millet yapmada dilin çok büyük işlevi vardır. Belli çevrelerin Kürtçeyi eğitim dili yapma ısrarlarının arkasında da bu vardır.
İnsanların rahat, huzur içinde yaşamalarını temin etmek devletin görevidir. Ama aynı zamanda bütünlük içinde olmalarını sağlama,bunun tedbirlerini alma da devletin bir başka görevidir. Dünyada yaşayan 6000 dil var. Bunların bir kısmı çok küçük gruplar tarafından konuşulan,can çekişmekte olan diller. Ulus devletlere göre kurulan bugünkü dünya düzeninde her dile bir devlet vermek hem teorik hem de pratik olarak imkansız. Böyle bir şey dünyayı kaosa sürüklemekle eş anlamlıdır.Buna lehçe ve ağız farkları da eklendiğinde ortaya on binleri aşan rakamlar çıkar.
İnsan hakları sadece bu tür taleplerin önünü açmakla temin edilmez. İçinde toprak ve devletleşme talebini taşıyan hiçbir iddiayı uluslar arası antlaşmalar korumamıştır.Ortak dilini kaybeden toplumlar birbirleriyle konuşamaz hale gelince duygudaşlığı ve bir arada yaşama iradesini de kaybederler.Dili farklılaştırmak, yabancılaştırma hamlelerinin en önemlisidir. İsteyen istediği dili konaşabilmeli lakin resmi dil, eğitim dili tek olmalıdır.Osmanlı’da ki uygulamalar o günkü dünyanın şartlarının bir gereğiydi, bugün çok farklı bir dünyada yaşıyoruz. O zaman toplumlar din temelinde tanımlanıyor, farklılıklar bu zeminde ele alınıyordu, bugün dil ve etnik temelde tanımlanıyor. Tarihi akışı tersine çevirmek mümkün olmadığına göre bugünün dünyasının icaplarına göre davranmak zorundayız. Dünün mantalitesi bugünün problemlerini kavramaya da, çözmeye de yetmez. Sadece çözülmeyi hızlandırır. Osmanlı’da herkes kendi diliyle eğitim yapıyordu, bu Osmanlı’yı parçalanmaktan kurtardı mı ki bugün onu taklit edelim?Yeni Osmanlı hikayeleri yeni parçalanışlara, savruluşlara zemin hazırlamaktan başka işe yaramaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.