ERKEN SEÇİMİN SORUMLUSU...

 İktidar seçimin maliyetini MHP'ye yıkarak milliyetçi oylar üzerinden bir kampanya yürütüyor. Bu maksatla MHP'nin dört maddelik koalisyon şartını uzlaşmadan kaçmak olarak takdim etti. Görünüşe göre kampanya bazı kesimleri etkiledi de. Hem Bahçeli'nin katıldığı TV programlarında, hem de seçim bölgelerine giden adaylar en çok "niçin hükümet kurmadınız," sorusuyla karşılaştılar. Seçime bir haftadan az bir zaman kalmasına rağmen MHP hala koalisyonu engelleyen taraf olmadığına toplumu ikna edemedi.

7 Haziran'dan sonraki sürecin doğru yönetilememesi MHP'yi erken seçimin sorumlusu yapmaz. Saray'a yakın kalemler,daha seçim gecesinden başlayarak erken seçimin gerekliliğini dillendirmeye başladılar. En açık itirafı Bülent Arınç yaptı. "Koalisyonu MHP değil,bizimkiler engelledi," dedi. Ancak üzerinde asıl durulması gereken, MHP'nin koalisyon şartlarının birer engel gibi görülmesidir. Hangi toplum hırsızlığın,yolsuzluğun hesabının sorulmasını bir koalisyon engeli olarak görür? Toplumun iç edilen, zimmete geçirilen parasının peşine düşen bir partiye bunu niye istiyorsun diye sorulmaz, Tam tersine bunu kabul etmeyen partiye niçin kabul etmedin diye sorulur.

MHP'nin taleplerinden biri de çözüm sürecinin çöp tenekesine atılmasıydı. Bu ülkede yaşadığımız şartlarda buna hayır diyebilecek biri var mıdır? Şehirlerin ne hale geldiği ortada. İki ayda yüz seksen civarında şehit verildi. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere sürecin sorumluları tek tek TV ekranlarına çıkarak,aldatılmışız diyerek günah çıkarmaya çalışıyorlar. AKP buna bile hayır dedi. Sağlıklı bir toplum ,buna nasıl hayır diyerek hükümeti kurmaktan kaçınırsın sorusunu AKP'ye sorardı.Eğer, PKK Devrimci Halk Savaşı aşamasına geçtiğini ilan edip,şehir eylemlerine başlamasaydı,bir çok kişi aylardır yazmamıza rağmen bölgedeki durumun vahametini göremeyecek,ihanet süreci aynı şekilde devam edip gidecekti. Şimdi bu soruyu MHP'ye mi sormak lazım? Çözüm sürecinin bitmesini istemek, ülkenin bölünmesine karşı çıkmaktır. Bir partinin bundan dolayı muaheze edilmesi o parti için değil, o toplum için bir ayıptır.

MHP'nin Cumhurbaşkanının Anayasal sınırlar içinde kalması talebi de doğru bir taleptir. Cumhurbaşkanlığı makamı ülkenin birliğini temsil eder.Ayrımcılığın,ötekileştirmenin odağı olamaz. Evren'in Milliyetçi Demokrasi partisini işaret etmesi dışında Cumhuriyet tarihinde hangi Cumhurbaşkanı il il dolaşıp bir partiye oy istemiştir? Hangi Cumhurbaşkanı makamını bu kadar partileştirip toplumun bir kısmından uzaklaştırmıştır? MHP, o makamın toplumun tamamını kuşatmasını istedi,bunun neresi yanlış? Doğru olan, niye hükümet kurmadın sorusunu MHP veya CHP'ye değil,AKP'ye sormaktır. Ülkenin bölünmesini istemeyen, tüyü bitmemiş yetimin hakkının sorulmasını isteyen bir partiye bunları niye istedin diye sorulmaz, doğru olan AKP'ye bunları niye kabul etmedin,niçin hükümetin kurulmasına mani oldun diye sormaktır.

ARINÇ'IN AÇIKLAMALARI

Arınç'ın bir TV kanalında yaptığı açıklamalar büyük yankı uyandırdı. Bazı köşe yazarları bunu bir vicdanın haykırışı olarak niteledi.Siyasetçileri bir TV programına bakarak değerlendirmek bize mahsus bir garabet. Bir insanın hayatından bir kesit alarak hüküm vermek doğru sonuçlara götürmez.Tam aksine yanlış sonuçlara götürür. Arınç, o programdaki Arınç'tan ibaret değil.Akçalı,rüşvetli işlere karışmadığı,zaman zaman vicdani çıkışlar yaptığı doğru, ama bu yeter mi? Baştan sona yalanlarla örülmüş çözüm sürecinin en önemli ayaklarından biri Arınç'tı. Apo'ya dizdiği övgülerin kayıtları arşivlerde duruyor.Erdoğan'ın cemaatle kavgasında bir denge unsuru olabilirdi, ondan beklenen de buydu,olmadı. Yaptığı açıklama bu kavgada hala taraf olduğunu gösteriyor.Kurunun yanında yaşta yandı beyanının çok büyük bir önemi yok,cemaati gruplara ayırarak yaptığı değerlendirme,toptan suçlamanın doğurduğu tepkilerden çıkardığı derslerden-kaynaklanıyor.Erdoğan'a yaptığı göndermeler,havuz medyasından şikayetler hep aşağılanmaktan,küçük düşürülmekten kaynaklanan tepkiler... Bunları bir fazilet arayışı veya vicdan muhasebesi olarak nitelendirmek çok zor. Şarta,bene,egoya bağlı doğruluk olmaz,doğruluk şartsız,beklentisiz,hesapsızdır. Konuşulacak o kadar çok şey varki,böyle milim,milim,santim santim olunca söylenenler,söylenmeyenlerin söylenmemesi için sanki bir karşılık beklentisine dönüşüyor.Vicdan muhasebesi farklı bir şeydir, dışlanmanın,aşağılanmanın tepkisi farklı bir şey...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi