ESKİ JEOPOLİTİK'E DÖNÜŞ

Türkiye ile Rusya arasındaki söz düellosu devam ediyor. Putin, kavgayı Erdoğan ve ailesi ile sınırlı  tutarak kendince tutarlı bir politika izlemeye çalışıyor. Bu sayede hem Türkiye'deki politik ayrışmadan yararlanacağını,hem de Erdoğan'ı itibarsızlaştıracağını umuyor olmalı.

Daha önce böyle bir krizin savaşa neden olmayacağını yazmıştım. Ukrayna/Kırım savaşı münasebetiyle Batı ile münasebetleri gerilen Rusya'nın şimdilik yeni bir cephe açması akılcı değil. Putin attığı her adımı dikkatle atan, Rusya'nın emperyal amaçlarına göre hareket eden bir lider. Şimdilik savaşı diplomatik düzlemde sürdürmeyi tercih edecektir.Ama bunun şimdilik olduğunu unutmamalıyız. Konjüktör değiştiğinde bunu aynı zamanda kendine karşı bir saldırı gibi gören Putin'in başka intikam araçlarını devreye sokacağından şüphe edilmemelidir. Bu tip liderler, devleti kendi nefisleriyle özdeşleştirdikleri için her karşı hamleyi kendi kimlik ve kişiliklerine dönük bir saldırı olarak görürler. Nitekim,Putin'in açıklamaları düşürülen uçağı nasıl kişiselleştirdiği görülüyor. Bunu siyasi kariyerine atılmış bir çizik olarak değerlendirdiği belli. Bu hamlenin cevapsız kalması halinde Rusya'nın dokunulmazlığına dair inancın sarsılacağının farkında. Onun için Türkiye'nin özür dilemesinde ısrar ediyor. Türkiye özür dilerse, hem mütecaviz hem de özür dilenen olarak Rusya'nın itibar ve dokunulmazlığı korunmuş,kendisi de tatmin edilmiş olacak.

Sovyetlerin dağılmasından sonra Berzinsky'nin ifadesiyle Türkiye'nin jeopolitik konumu ikinci plana düşmüş, batı için yeni öncelikli alanlar ortaya çıkmıştı. Kafkasya,Ortadoğu,Afganistan hatta Ukrayna Batı'nın önem kazanan yeni jeopolitik alanlarını oluşturuyordu. Afganistan'da Çine karşı,Ukrayna ve Kafkasya'da Rusya'ya karşı bir bariyer oluşturulması düşünülmüş, Ortadoğu ise hem enerji kaynakları hem de İsrail'in güvenliği için yeni bir yapılanmaya gidilmişti. Bütün bunlar hesaplanırken, Putin Rusya'sının devreye gireceği düşünülmemişti. Afganistan başarısızlığından sonra Rusya'nın Gürcistan ve Ukrayna'ya müdahalesi bütün hesapları alt üst etti. Son Suriye girişimi ise Batı'yı IŞİD'le Rusya arasında bir tercih şaşkınlığı içinde bıraktı. IŞİD 'mi,Rusya mı sorusu hala Batı' dünyası için muğlaklığını koruyor.

Ancak üst üste yaşanan olaylardan sonra tek kutuplu dünyanın sonuna gelindiği,Rusya'nın Sovyetlerin mirasçısı olarak emperyal amaçlar beslediği ve etki alanını gün geçtikçe genişlettiği ortaya çıktı. Bu aynı zamanda soğuk savaş dönemindeki jeopolitiğe dönüştür.Türkiye'nin batı dünyası için yeniden öne çıkması,Rusya'nın yayılmacı politikalarına karşı bir sınır çizgisi haline gelmesidir. Bu, soğuk savaş politikalarının yakın zamanda güncelleneceği anlamına geliyor.

Rusya ile yaşanan kriz Türkiye'nin önceliklerini ve dış politikasını da etkileyecektir.Rusya ile yaşanan gerilimden sonra AB kapılarının aşındırılması, bir süreden beri CB Erdoğan tarafından dile getirilen Şangay Örgütüne katılma hayalinden gerçeğe dönüşün ifadesidir.Rusya ile yalnız kalmanın mahsurlarını bilen iktidar rotayı yeniden AB üyeliğine çevirmiş,yeni başlıkların açılması kararlaştırılmıştır.Tarihinin en büyük göç dalgası ile karşı karşıya kalan batı için Türkiye'yi yedekte tutmak şimdilik tercih edilebilir bir durumdur.Geçmişte AB'yi demokratikleşme için bir dış dinamik olarak kullanan iktidar için ise AB ile yeni bağlar kurmak, Rusya ve totaliterleşme eleştirilerine karşı bir savunma biçimidir. AB'nin Rusya'ya karşı Türkiye'nin ne kadar arkasında olacağı şüpheli de olsa gevşemiş ittifakları canlandırmak doğru bir yoldur.Çünkü; Rusya'yı durduracak olan diplomatik ataklardan ziyade güç ve kararlılıktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi