
İKTİDARIN ÖZELEŞTİRİYE İHTİYACI VAR.
Cemaat –hükümet gerilimi bugünle sınırlı kalmayacak özellikler taşıyor.Meselenin yarınlara yansıyacak, bütün İslami hareketlerin geleceğini etkileyecek bir boyutu var.Bugüne kadar ortaya konulan argümanlar, belli bir güce erişen hareketlerin meşruiyet zeminini kaybettiği sonucunu doğuruyor.İktidarları etkileyecek,kamuoyunu yönlendirecek bir gücünüz olmadığı müddetçe meşrusunuz, aksi takdirde paralel devlet.
Müesses nizam, –örgütlü- bir İslami hareket istemiyor.Dindarlara siyasette biçilen en yüksek rol,iktidarlara kayıtsız şartsız destek olmaları,onların doğru/yanlış hiçbir politikalarına takoz olmamalarıdır.
Cemaat, İslami guruplar içinde en örgütlü ve planlı çalışan gurup.Bir ahlak hareketi olmanın ötesinde, siyasi hedefleri de olan bir yapı. Bu hedefler arsında siyaset yapmak şimdilik yoksa da, siyaset kurumunu etkilemek isteyen bir yüzlerinin olduğu muhakkak. Elli altmış yıldır kadro yetiştiren bir hareketin bir şekilde bu kadrolarını değerlendirmesi lazım. Bunun için de iktidarlara yakın durmak, onlarla çatışmaktan kaçınmak gerekiyor. Cemaat bugüne kadar bu yolda yürüdü.Böylece dipten gelen kadrolarını değerlendirme imkanı buldu.Ancak sistemin çizdiği bir sınır vardı,cemaat kadro yoğunluğu bakımından o sınırı aşınca kaleminin kırılmasına karar verildi.
İktidar belki bir süre daha cemaati idare edebilirdi.Fakat bu üç maymunu oynamak ve iktidarın ahlaki sınırları zorlayan her icraatına onay vermekle olabilecek bir şeydi.Cemaatten böyle bir yatkınlık imajı alınamayınca 17 Aralık operasyonu bahane edilerek en az iki yıl önce başlatılmış bir tasfiye operasyonu hızlandırıldı. Cemaate vurulan sillenin sebebi budur. Bu aynı zamanda, bundan sonra dindar guruplar için sınırın nerede başlayıp, nerede bittiğini gösteren bir göstergedir de.
Diğer taraftan,tasfiyelere meşruiyet kazandırmak, toplumda oluşabilecek tereddütleri izale etmek için yapılan yayınların çoğu gerçeği yansıtmıyor.Komplo ve ABD- İsrail teorilerinin çoğu, milli duyarlılıkları harekete geçirerek iktidarın toplum tarafından sahiplenilmesini sağlamak için birer mühendislik faaliyetinden ibaret.Bir suçluyu aklamak, bir başkasını suçlamakla mümkün olan bir şey değil.Bütün yargı ve emniyet teşkilatı toptan feshedilse bile bu 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan çirkinlikleri örtmeye yetmeyecek.Aslında bu kadar abartmaya, bir suçu örtmeye çalışırken, bu kadar teşhir etmeye gerek yoktu.Herkes suç işleyebilir.Modern hukukta suçun şahsiliği ilkesi esastır. Birkaç bakan veya çocuğunun rüşvet isnadıyla karşı karşıya olması, bir hükümetin tamamını ilzam etmez.Suçlu,suçu işleyendir,onun ailesine, cemaatine, partisine teşmil edilemez.İddialar hangi isimleri hedef alıyorsa, sadece onları bağlardı.Ama öyle bir reaksiyon gösterildi ki, hükümet kendini hiç gereği yokken iddiaların muhatabı haline getirdi.Bugüne kadar kimse doğrudan Başbakan’ı bu işlerin içine dahil edecek iddialarda bulunmadı. Bilal Erdoğan ile ilgili iddiaların ise ne kadarının yakıştırma ne kadarının gerçek olduğunu kimse bilmiyor.Bu tip suçlama ve isnatlardan kurtulmanın yolu,yargıdan kaçmak değil, Yargının önünü açmaktır. Çünkü yargı sadece adliye binalarında kurulan mahkemelerden ibaret değil,bir de maşeri vicdanın yaptığı yargılama var.Birinden kaçmak çoğu zaman ötekinden mahkum olmaya sebep olabilir. Yargı erkini böyle bir parti organı haline getirmeye çalışmak yerine, daha kestirme ve toplum vicdanını tatmin edecek daha etkili bir yol bulunabilirdi. Mesela Bilal Erdoğan’ın başında bulunduğu vakfa yapılan bağışların bir listesi yayınlanarak,iddiaların aksine, devletten ihale almış tek bir iş adamının bağış yapmadığı belgelenebilirdi.Bu yapılmadıkça –iddialar- cevabını bulmamış sorular olarak kalmaya, maşeri vicdanı kemirmeye devam edecektir.2011 e kadar Hükümet iyi işler yaptı,istikrarı korudu, enflasyonu düşürdü,piyasalara belli bir güvenin gelmesine neden oldu. 2011 den sonra art arda yanlışlar yapılmaya başlandı, açılım,KCK’lıların affı,Öcalan’ın siyasi bir figür haline getirilmesi,hemen her grup ve cemaati aşağılayan tavırlar,başbakanın nefsine göre bir Türkiye kurma çabaları,rüşvet ve yolsuzluğun üzerine gitmek yerine kapatma gayretleri, tasfiyeler,Suriye politikası, bu yanlışların bazıları olarak sayılabilir.Bir iktidar özgüvenini kaybettikçe sağı solu suçlamaya başlar,şimdi de böyle bir süreçten geçiyoruz. Umarım bu hercümerç içinde hükümet,belki bir makam çalarım düşüncesiyle dalkavukluk yarışına girenlerin pohpohlamalarına aldanmaz, bir nefis muhakemesi yaparak siyasetini de duruşunu da revize eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.