
KİME OY VERİLMELİ?
Oslo'nun,17/25 Aralık'ın hesabı sorulmasın diye seçime gidiyoruz.İktidardan düşmüş bir AKP'nin bütünlüğünü koruma şansı yok. Muhalefet partileri seçim kampanyalarında yolsuzlukla mücadele sözü vermişlerdi. Muhtemel bir soruşturmanın kim veya kimlere uzanacağı belliydi.Onun için AKP bütün gücünü ülkeyi seçime götürmek için kullandı.Koalisyon görüşmeleri boyunca topluma bir tiyatro seyrettirdi. Seçimin de,istikrarsızlığın da sorumlusu AKP.Yolsuzlukların hesabını sormak yerine kaosu tercih etti.Elindeki propaganda imkanları ile sorumluluğu diğer partilere yıkabileceğini düşündündü,bunda kısmen de başarılı oldu.
İktidar partisinin yanlış politikalarının biriktirdiği dev gibi sorunlar kapıda bekliyor.Ne Suriye meselesinde ne de terör meselesinde AKP'nin nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor. Suriye politikası, Esed'in gitmesine indirgenecek kadar basitleştirildi. Kimse gitse ne kazanırız, kalsa ne kayabedirizin derdinde değil. CB Erdoğan gitsin dediğine göre gitmeli, önemli olan Erdoğan'ın tatmin edilmesi... Suriye parçalanırmış, kuzeyinde yeni bir terör devleti kurulurmuş,etnik ve mezhep eksenli parçalanmanın tozu dumanı Türkiye'ye sıçrarmış, kimsenin umurunda değil.
Milli menfaatlerin bir kişinin egosuna kurban edildiği bir süreç aşıyoruz. Son bir kaç yıldır iktidarın hiç bir tasarrufunda ülke ve millet menfaatlerini öne alma kaygısı yok.Gücün büyüleyici etkisi, yönetme şehveti doğru yanlış ayrımını ortadan kaldırdı.Ne olursa olsun iktidarda kalalım düşüncesi bütün ölçüleri yok etti.
Çözüm süreci boyunca PKK'nın alan hakimiyeti kurmasına göz yumdular.Her gün paralel safsatalarıyla cemaati işaret etmelerine rağmen, gerçek paralel bizzat iktidarın müzaharetiyle Güneydoğu'da kuruldu.Paralel mahkemeleri,her gün yol kesen YPG militanlarını,şehirlere dolan silahlı dağ kadrolarını pişkin pişkin seyrettiler. PKK bölgede ne kadar güçlü olursa -başkanlık-sistemine geçiş o kadar kolay olur diye düşündüler.Hesapları Özerklikle Başkanlık sistemini takas etmekti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymayınca -kendi elleriyle büyüttükleri- PKK ile karşı karşıya geldiler.
AKP iktidarı devraldığında terör bitmişti. Öcalan hapiste iş birliği çağrıları yapıyor,demokratik Cumhuriyetten başka talebimiz yok diyordu.Türk tarihinin kanuniyetlerini,geleneklerini bir tarafa bırakarak yerde can çekişen PKK'nın elinden tutup ayağa kaldırdılar.Ölüye suni teneffüs yaparak dirilttiler. Örgüt, karşısında -milli refleksleri olmayan-bir iktidar görünce, istediklerini alacağı zehabına kapıldı,Demokratik Cumhuriyetten,Demokratik Özerkliğe,çözüm sürecinde de Kürdistan'ın inşası aşamasına geçti. Bugün dökülen her damla kandan PKK/HDP ne kadar sorumluysa iktidar da o kadar sorumludur. Üç yıl içinde müthiş bir duygusal kopuş yaşandı,oyunu milli bütünlüğe kullanan yüzde altmışlık kitle eriyip gitti.
İktidar şimdi sebep olduğu vahim sonuçları gizlemek için millilik ve yerlilik üzerinden -şehit cenazeleri münasebetiyle duyguları kabarmış kitleleri ayartmaya çalışıyor. Oysa Cumhuriyet tarihinin en gayri milli iktidarı iş başında. Suriye'nin parçalanması Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası,yani bir Amerika kurgusuydu.Bu projenin koç başılığını AKP iktidarı yaptı. Bir İslam ülkesi, başka bir İslam ülkesinin eliyle ABD'nin menfaatleri, İsrail'in güvenliği uğruna yağmalanıyor. Şimdiye kadar, 370 bin civarında insan öldü,7 milyon insan ülkesini terk etti.Suriye'nin yetimleri, gelecek on yıllarda ABD bizi Türkiye'nin eliyle böldü diyecekler...
Türk tarihinde hiç bir lider başka bir ülkeye ait bir projenin parçası olmamıştır.. İstisnası Erdoğan'dır. "Ben BOP eş başkanıyım," sözü arşivlerde duruyor.ABD'nin Ortadoğu'daki menfaatlerine hizmet eden bir projenin eş başkanı olup yerli ve millilik iddiasında bulunmak gülünçtür. AKP kurulurken ABD ile nasıl al ver işlerine girdiklerini bugün tanıkları anlatıyor.Hala toplum güya emperyalizm Erdoğan'a savaş açtığı yalanlarıyla uyutuluyor. AKP hangi icraatıyla emperyalizme savaş açtı ki emperyalizmin hedefi olsun?
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin belki de en kritik dönemecinde duruyor.Ülkede ne gerçek bir iktidar ne de çalışmasına müsaade edilen bir meclis var.Tek adam, bütün yetkiler elinde, ülkeyi yönetiyor.Erkler ayrılığı 17/25 Aralıktan kurtulmak için fiilen askıya alınmış durumda.PKK ile kararlı bir mücadele yok. İktidarın bazı mensupları hala çözüm türküleri söylüyor.Bölgedeki devletimsi yapılanmayı topluma kabullendirmek için alttan alta sinsi bir faaliyet var.Ülke üniter yapısını kaybetmiş çok merkezli bir yönetime geçmiş gibi yönetiliyor. Kimse yarınından emin değil. İş adamları tutuklanıyor,akıl almaz yöntemlerle medya organlarına el konuluyor,90'lı yıllarda ölüm listesindesin diye soyulan iş adamlarının yerini cemaatçi iş adamları listesindesin şu kadar ver listeden çıkaralım diyen yeni soyguncular aldı.Hukuk kisvesiyle soygun,talan,zulüm akla ne geliyorsa yapılıyor. Buna dur denilmediği takdirde büyük bir felaket bizi bekliyor. Irak'lının o kadar kolay maniple edilmesinin sebebi Saddam'ın baskıcı düzeniydi. Suriye'de emperyalistlerin en büyük yardımcısı Esed'in zulmü oldu.Zulme uğramış toplumları sokağa dökmek,kendi vatanının suikastçısı yapmak kolaydır.Şimdi aynı dikta rejimi burada kuruluyor.Türkiye her dakika kin,öfke ve nefret biriktiriyor. Buna bugün dur denilmediği takdirde yarın dur demek gittikçe zorlaşacaktır. Zamanı geçtikten sonra yapılan hiç bir iş amaçlanan hedefe hizmet etmez.
1 Kasım'da seçim var,despotluğa, kanunsuzluğa, baskıya,aşağılanmaya dur demek için bu bir fırsat.Tek silahımız,yasa dışına çıkmamak ve kullanacağımız oydur. Ben de öyle yapacağım, gönlüm kurucusu olduğum BBP'den, mantığım MHP'den yana.Oyumu MHP'ye atacağım.Milliyetçi kisveli bazıları esasa taalluk etmeyen nedenlerle ülkücüleri/milliyetçileri farklı adreslere yöneltmeye çalışıyorlar. Eksikler,yanlışlar,olabilir,bunların hiç biri AKP'nin yanlışlarından büyük değil. Kaldı ki, ülke bir beka sorunu ile karşı karşıya iken entipüften sebeplerle başka adres aramak, kanseri sivilceye tercih etmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.