KİMİ KİME ŞİKAYET EDİYORUZ Kİ?

 Terör örgütü büyük kayıplar verdiği, köşeye sıkıştığı her dönemde ya bir bildiri yayınlanarak, ya da ateşkes çağrıları yapılarak örgüt devletin pençesinden alınıyor.

Bu bildirinin de aynı maksada matuf olduğuna şüphe yok. Açıkça kendini ve vatandaşını koruma hakkını kullanan devlet, katliamcı ilan edilerek kararlılığı kırılmaya,iradesi sarsılmaya çalışılıyor. Bildiri ile hendeklerin arkasında büyük kayıplar veren örgüte sunni teneffüs yapılıyor.Onlara dayanın yettik mesajı veriliyor.

Böyle bir bildiriyi barışla,demokrasi arayışı ile bağdaştırmak için PKK hapı yutmuş olmak gerekir. Nitekim, göz altılardan sonra bildiriciler ikinci bir bildiri yayınlayarak hem kararlılıklarını hem de PKK'ya nasıl baktıklarını gösterdiler.Bildirinin 4. maddesinde, PKK'yı Kürtlerin imha edilmesi politikasına karşı mücadele eden bir örgüt olarak nitelendirip, kör teröre kayarak iktidarın eline daha büyük baskı imkanı verdiği ileri sürülüyor.  Yani, PKK'yı veya onun ürettiği hain terörü kınamak yok,sadece mevcut terör biçiminin ayrılıkçı harekete mevzi kaybettirdiği ima edilerek adeta başka bir yöntem denenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Bazıları hala bu tip açıklamaların fikir hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi ve kriminalize edilmemesi gerektiğini söylüyor. Bir terör örgütünü milli bir kurtuluş hareketi, zulme ve imhaya karşı kurulmuş meşru bir savunma gücü olarak nitelemek hangi hukuk sisteminde fikir özgürlüğü olarak kabul edilir? Şiddeti övmek,kutsamak,teşvik etmek,haklılaştırmak dünyanın bütün hukuk sistemlerinde suçtur. Türkiye hukuku işlettiği için değil,işletemediği için bu duruma düşmüştür.

Bölücü aydınlara bu cüret ve cesareti veren iktidarın son 3-4 yıldır uyguladığı politikalardır. Oslo'da bu ülkenin toprak bütünlüğünü masaya yatırıp, PKK'yı Kürt tarafı olarak kabul etmekle, bugün bildiricilerin PKK ya yükledikleri Kürtleri imhaya karşı kurulmuş meşru bir örgüt misyonu arasında hiç bir fark yoktur.PKK'yı Kürt tarafının temsilcisi haline getiren bu bir avuç ayrılıkçı akademisyen değil,bizzat iktidardır. Çözüm süreci boyunca PKK'ya milli kurtuluş hareketi olarak bakan yazar çizer takımı hala iktidarın etrafında zehir akıtmaya devam ediyor. Uzağa gitmeye gerek yok havuzun iki fedaisi Emre Aköz'le,Hilal Kaplan'ın yazılarına bakmak kafi.

AKP iktidara gelinceye kadar Apo'ya sayın demekten korkanla,r iktidarın tavizkar tutumu ile bugün, sen güneydoğu'ya giremezsin, sen işgalcisin,defol buradan demeye başladılar.Oslo'da size otonomi vereceğiz diyen bürokratlar hala görev başında. PKK şehitlik kurarken yapılan ikazlarla alay eden fiberglass heykel dikiyorlar diyen kişi hala bakanlığa devam ediyor. Kimi kime şikayet edeceksiniz? Çözüm süreci boyunca PKK kadrosundan seçilen akil adamlar televizyon televizyon dolaşıp PKK'nın bir terör örgütü olmadığını anlattılar. iktidarın desteği ile toplumu zehirlediler. Seneler boyu temizlenmeyecek ayrılık tohumları saçtılar. PKK'nın hendeklerin arkasından sökülüp atılması kolay, asıl zor olan gönüllere, beyinlere serpilen zehirlerin nasıl sökülüp atılacağıdır. Örgütü dağlardan alıp bölge vatandaşının gönlüne kalbine bu iktidar yerleştirdi. Şimdi bu pisliği temizlemek de yine bu iktidara düşer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi