
MECLİSİN İTİBARI BU KADAR MI ÖNEMSİZ?
Paralel devlet terimi KCK ile gündemimize girdi. Bölgede vergi toplayan, yol kesen, kimlik kontrolü yapan, vatandaşı özel mahkemelerinde yargılayan, hatta hapis yatıran bir örgüt KCK.
2007 de yapılan operasyonlarla belki de bu örgütün terörü şehirlere taşıyarak Türkiye’yi Suriyeleştirmesinin önüne geçildi.
O soruşturmaları bu yargı mensupları, bu kolluk yürüttü. Üstelik o zaman 12 Eylül referandumu daha olmamış, HSYK’nın yapısı değişmemişti.
Yargıtay önüne gelen dosyalara bakarak KCK’nın terör örgütü olduğuna karar verdi. O dönem KCK’yı siyaset yapan legal bir örgüt olarak empoze etmeye çalışan bir çok yazar vardı. Onların bir çoğu şimdi hükümet-cemaat gerilimini kışkırtarak, yahut KCK için yazdıklarını unutarak cemaati paralel devlet ilan ediyorlar.
Alternatif bir ordusu silahlı gücü,maliyesi, yargısı ve ayrı bir hukuku olmayan bir güç paralel yapı olur mu, bence olmaz. Ama bu hercümerç içerisinde herkes içinde kime karşı ne biriktirmişse onu döküyor.Burdan Filistin’e ,Myanmar’a ağıtlar yakanların, yanı başlarındakileri yemek için harcadıkları çabayı görünce insan bu ümmet güzellemelerinin ne kadar temelsiz ve gayri samimi olduğunu görüyor.
Müslümanlar birbirlerini renklerine, meşreplerine, siyasetlerine bakmadan sevmeli.Çünkü kardeşlik şuuru, kardeşinin farklarını değil,inançlarını görmeyi gerektirir.
Yazık ki bizde o şuur yok.Bizi kardeş yapan değerler, parti, cemaat, gurup taassuplarının arkasında görünmez olup kaybolup gidiyor.
Devlet hukuk demektir. Hukukun olmadığı yerde devlet de yoktur.Suç işleyen,iş ve eylemleriyle yasa dışına çıkan kim olursa olsun, bunun sonuçlarına katlanmalıdır. Mesele şu veya bu taraftan yana olmaktan çok haktan, hukuktan yana olmaktır. Devlet gücünü kullanarak millet malına tamah edenler de bunun hesabını vermeli, görevini kötüye kullanan, gerçekten konumunu intikam aracıyla kullananlar varsa onlar da hesap vermelidir.Hakkı savunmak yasa dışına çıkanları kapsamına almaz.
Asıl anlatmak istediğim şu,
KCK militanlarının büyük kısmı tahliye oldu. PKK açılım sürecinde istediklerini bir, bir aldı,almaya devam ediyor.Deşifre olmamış elemanlarının bir çoğu şehirlere inerek örgüt faaliyetlerine katıldı.Hakkari, Şırnak gibi uç bölgelerde alenen kimlik kontrolleri yapılıyor.Kimse müdahale etmediği için gittikçe bu kontroller kanıksanır hale geliyor.Örgüt sağladığı psikolojik üstünlükle alan kazanırken, devlet her geçen gün biraz daha insiyatif kaybediyor.
Üç tane bakan çocuğu için bir bardak suda fırtına koparıldı. Binlerce insan adi bir suçlu gibi kış ortasından oradan oraya sürüldü.Bugün cezası kesinleşmedikçe müebbet hapisle yargılanan bir zanlı’nın seçildiği takdirde meclise girmesine hiçbir engel yok. Nitekim, KCK davasından tutuklu beş kişi hapishanede milletvekili seçildiler,AYM kararıyla da meclise girdiler.Mevcut yasalara göre M.Karayılan, C.Bayık gibi örgüt yöneticileri yarın aday olsalar bunu engelleyecek hiçbir yasal düzenleme yok. Kandil’de oturup aday olurlar, seçildikleri gün de ellerini kollarını sallayarak meclise girerler.Üç hırsızlık zanlısı için neredeyse bütün bir Yargı mevzuatını değiştirmeye çalışanlara sormak lazım, TBMM’nin bu üç bakan çocuğu kadarda mı değeri yok? Milli iradenin tecelligahı diye iki kutsanan bir mekan, bu anlaşılmaz ihmal yüzünden gittikçe hapishaneden kurtulmak isteyenlerin sığınağına dönüyor.Siyaset kurumu saygınlığını korumak istiyorsa, önce meclisi itibarını koruyacak adımlar atmalıdır. İki satırlık bir yasa çıkarmak çok mu zor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.