
MEĞER ARAMIZDA NE AŞILMAZ SINIRLAR VARMIŞ….
Dersane tartışmaları içinde bulunduğumuz ahlak sefaletini gözler önüne serdi. Taraf olma adına öyle ifadeler kullanılıyor ki, insan biz bu muymuşuz diye sormadan edemiyor.
Irak’da, Suriye’de mezhep kavgalarının kardeşi kardeşe nasıl kırdırdığını gördük. Kavganın İslam’ın mesajıyla alakası yok.Aşırı siyasallaşma,cehalet, kör taassup,tarafgirlik,parti veya meşrep dindarlığı kardeşi kardeşinin celladı haline getiriyor.
Şimdi aynı keskinlik aynı öfke iklimi bu tartışmalarda da görülüyor. Bir gazetede bir bayan yazar hoca efendi’yi neredeyse Yahudi dostu, ABD muhibbi,papa’nın hizmetçisi, hatta neredeyse Müslümanlığı şüpheli bir adam ilan etti. Hangi cemaatin gazetesi, TV’si, bankası var diye de sordu.
Bir cemaatin TV’sinin, gazetesinin, ekonomik teşebbüslerinin olmasının neresi kötü? Yıllarca bu ülkede sığıntı gibi yaşadık,ezildik, horlandık, aşağılandık, sesimizi duyuramadık. İçimizden birileri bu eksikliği giderdiyse niye rahatsız olalım. Bilakis onlara vicdanımız oldukları ölçüde teşekkür etmeliyiz.
Eleştirinin bir vicdanı olur.Herkesin ve her grubun yanlışları var. Günahlarımızın çetelesini çıkarırsak hiç birimiz ötekinin yüzüne bakacak yüzü olmaz. Ama her grubun faziletleri, hizmetleri, alkışlanacak tarafları da var. Eleştirirken de överken de iyiyi, güzeli, hayrı görmek gerekir.
Bunu tek taraflı bir yükümlülük olarak söylemiyorum. Maalesef hepimizin fevrilikleri,sivrilikleri,kaş yapayım derken göz çıkaran taraflarımız var. Oysa ülke millet meseleleri itidal ve soğukkanlılıkla tartışılırsa doğru sonuçlar verir.
Önümüzde akıp giden kan seylaplarına rağmen bu kadar merhametsiz olabiliyorsak vay halimize.
Cemaatin tepkisi dersane olayının sadece dersanelere dönük bir yaptırım olmamasından kaynaklanıyor. Dersaneler cemaatin amiral gemisi, tüm öteki alanları besleyen büyüten ana damar. Dolayısıyla dersaneye kilit vurmak hizmete kilit vurmaktır. En azından yapılanları on yıl geriye götürmektir. Can havliyle gösterilen tepkiler bu realitenin fark edilmesinden kaynaklanıyor. Fakat öteki kardeş hareketlerin iyi oldu, siz daha neleri, neleri hak ettiniz anlamındaki tavırlarına ne demeli? Ben hiçbir gurubun tapulu üyesi değilim. Tapum vicdanımda ve kendimde olduğu için rahat konuşup, yazabiliyorum..Doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyen bir toplum her şeyini kaybeder.Bu hınç, bu öfke kardeşlik hukukuna sığmıyor. Dünyanın bilmem neresindeki Müslüman’a ağıtlar yakıp burada yanı başındakini her kötülüğün kaynağı olarak görmek yanlış. Meğer içimizde ne aşılmaz duvarlar, ne geçilmez sınırlar varmış. O kadar ki, bu sınırlar bazıları için din -iman farkından bile daha büyük önem taşıyor. Rahmetli Nevzat Kösoğlu’nun cemaatle ilgili bir değerlendirmesi var, diyor ki”eğer cemaat sevgi ve muhabbetini cemaat sınırları dışarısına çıkarıp bütün bir millete teşmil ederse yeni bir medeniyetin kurucusu olur, aksi takdirde bir fırka, bir renk olarak, bir müddet sonra hayatiyetini ve işlevini kaybeder”. Bu bütün meşrepler, cemaatler, siyasi ve fikri yapılanmalar için geçerli bir ölçü. Son tartışmalar gösterdi ki, bu şuurun fersah, fersah uzağındayız. Herkes kendi doğrusunu tek doğru sanıyor, problemlerin çoğu da buradan kaynaklanıyor. Halbuki doğrumuzu, doğruların bir cüz’ü bir parçası olarak görsek, farklı olanla kavgamız da olmayacak.Bu ülkenin her hizmet biçimine ihtiyacı var, biri olmazsa öteki de eksik kalır.Ülkücüler, Nurcular, Süleymancılar, alperenler, milli görüşçüler, siyaset yapanlar, yapmayanlar ve ismini sayamadığım ötekiler hepsi bir bütünün parçası.Onları kavgaya tutuşturan, aslında onları bir vücudun azaları olarak gören ezeli ve ebedi hakikatle kavga ediyor demektir.Tetikçinin her türlüsü aslında kardeşliğimizin düşmanıdır.Üstelik tetikçi tetik çektiği tarafa zarar verir.Cemaatler, meşrepler, partiler, dernekler bize sınır olmamalı, çünkü biz bizi farklarımıza bakmadan kardeş yapan bir büyük medeniyetin üyeleriyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.