
MERKEZİ OTORİTENİN SARSILMASI VE TERÖR
Önceki gün Kadıköy’de Güneydoğu’yu hatırlatan görüntüler vardı. BDP’liler güpe gündüz yol keserek trafiğe engel oldular.Şu sıra paralel devletle meşgul olan Emniyet ise olup bitenleri seyretmekle iktifa etti.
Bazılarına bu görüntüler çok basit gelebilir. Nitekim, bunları müsamere gibi görenler de var.Kırk bin insanın ölümüne sebep olmuş bir örgütün yaptıklarını hafife almak körlüğün ötesinde bir şeydir.
Etnik terörü tırmandıran nedenlerden biri merkezi otoritenin zayıflaması veya böyle bir inancın yaygınlaşmasıdır. Bazı düşünürler Osmanlı’nın yıkılışını Milliyetçi hareketlere değil,merkezi otoritenin sarsılmasına bağlarlar.Merkezi otorite sarsılınca etnik hareketler bu boşluğu doldurmaya çalışmışlar, bir başka ifadeyle bu boşlukta hayat bulmuşlardır..Bir çok ülkede etnik terörün yaygınlaşması ile merkezi otoritenin zayıflaması arasında doğrudan bir bağ vardır. Bunun son örneği Suriye’dir.Beşar Esat gücünü muhafaza ettiği dönemde yer altında kalmayı tercih eden ve eylem yapamayan PYD, bugün Kuzey Suriye’nin bir kısmını kontrol eder noktaya gelmiştir.
Hobbes, devletin insanlar arasındaki mücadele ve boğuşmalara engel olma ihtiyacından doğduğunu söyler.Devlet ortadan kalkınca bu boğuşmaların avdet edeceğini belirtir.Yani devlete vücut veren temel dürtü güvenlik endişesidir. Bu aynı zamanda devletin en önemli vasfı ve yerine getirmekle mükellef olduğu görevidir.M.Ercan Yılmaz’da Etnik çatışmalar isimli eserinde bu konuya dikkat çekerek şunları ifade eder;”güvenlik endişesinin bir yansıması olarak,güvenliğin bir merkezi otorite tarafından sağlanamaması durumunda bireyler etnik gruplarıyla daha sıkı ilişkiler kurma ve bireysel güvenliklerini gruplarıyla özdeşleşerek sağlama eğilimi gösterebilmektedirler.Bu durumda genellikle grup içi dayanışma artmakta,ancak diğer yandan etnosantrik davranışlar ön plana çıkmaktadır.Bu da çatışma riskini yükseltmektedir.”
Gerçekten de,güvenliğin olmadığı yerde onu tehdit edenlere sığınma, çareyi etnik grupla dayanışma içine girme de bulma gibi davranışlar gözlenebilmektedir.Bu da merkezin gittikçe güç kaybetmesi,etnik dayanışmanın büyüyerek çatışma ve terör riskini artırması demektir.
Hiç şüphesiz bölgede hedeflenen de budur. Örgüt ne kadar merkezi otoriteyi işlevsiz hale getirirse, o kadar taraftar kazanacağını güvenlik endişesiyle yeni kitlelere ulaşacağını hesap etmektedir. Açılım politikasıyla birlikte yapılan güvenlik kontrolleri,zorla toplanan vergiler,alternatif mahkemeler de yapılan yargılamalar, toplumun güvenlik ihtiyacına dönük hamlelerdir.Terör örgütü bu endişeyi hissedenlere güvenliklerini sağlayacak yegane odağın kendileri olduğunu hissettirmektedir.
Bir otoritenin zayıfladığı yerde başka otoritelere sığınmak insan tabiatının bir gereğidir. Bunu yapmak için illa karşı tarafın fikirlerini paylaşmak gerekmez. Önemli olan böyle bir ihtiyacın tatminidir. Onun için PKK yol keserken, kimlik kontrolü yaparken bunları önemsiz ayrıntılar olarak görmek, kitleleri terör örgütünün kucağına itmektir. Açılım siyaseti devreye sokulduğundan beri yapılan da budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.