MHP NİYE KAYBETTİ?

Her seçim sonrası böyle olur, diğer partiler artılarını eksilerini masaya yatırıp yeni politikalar belirlemeye çalışırken, MHP yenilgilerin gerçek sorumlusunu tartışma dışı tutmak için hain avına çıkar. Hiçbir zaman nerede hata yaptık sorusu sorulmaz. Partiyi yönetenler her zaman en doğrusunu yapmış ama vatandaş nadanlık edip oyunu vermemiştir. Yahut seçim kazananların kirli siyasetlerine dikkat çekilerek tartışmaların parti yönetimi üzerinde odaklanması engellenir.

Siyaset çok emek isteyen bir iştir ama tek başına bu yetmez. Rekabet halinde olduğunuz partilerin hamlelerini, salvolarını boşa çıkaracak bir strateji üretme yeteneğinizin de olması gerekir. Bir partinin rakip bir partinin manevralarından, siyaset tarzından şikayet etmeye, seçim mağlubiyetini buna bağlamaya hakkı yoktur. Çünkü parti yönetmek aynı zamanda bu tür politik hamlelere savuşturacak politikalar üretmeyi de gerektirir. Şikayet etmek bir mazaret değil bir acizlik itirafıdır.

AKP’nin muhalefete kendini ifade edecek bir zemin bırakmadığı doğrudur. Ancak bundan şikayet etmesi gerekenler televizyonlara,meydanlara çıkmaktan kaçanlar değil,bu zemini kullanmak,partisine ait fikirleri topluma taşımak için didinip duranlardır.Bütün bir seçim boyunca iki miting yapan bir yönetimin kendimizi ifade edecek zemin bulamadık demeye hakkı var mı? Aynı medya kısıtlaması CHP için de söz konusuydu. Buna rağmen CHP tüm olumsuz şartları aşarak 7 Haziran’dan 2 milletvekili daha fazla kazandı.

Sorumluluk taşıyan siyasetçiler yenilgilere mazeret aramazlar. Sağı solu suçlayarak kendi yanlışlarını örtme zayıflığını göstermezler. Hele toplumsal şartların iktidar olmaya zorladığı şartlarda asla kendi başarısızlıklarını -istihbarat örgütlerine mahsus-kara propaganda metotlarıyla perdelemeye çalışmazlar.Muhasebeye kendilerinden, kendi nefislerinden başlarlar.

MHP yönetimi hiçbir zaman bunu yapmadı. Yine yapmayacak. Ortada başarısızlığı aşan çok vahim sorular duruyor. Otuz sene önce batı Almanya’da Sovyetlere en çok söven Sosyal demokrat Parti başkanının danışmanı Sovyet ajanı çıkmıştı.Seçimde başarısız olmak ayrıdır,Gökçek’le, Erdoğan’la kapalı kapılar ardında görüşmek başkadır.

Yıllarca Ülkücü hareketi başarıya taşıyacak isimler tek tek onurlarıyla kişilikleri iler oynanarak enterne edildi.Ömrünü inançlarına adamış insanların kaderi hayatı meçhuller ve soru işaretleri ile dolu bir adamın iki dudağı arasına mahkum edildi.İdam sephalarının dibinden ölümün kıyısından geçmiş insanlar hain ilan edildi.Bahçeli’nin değersizleştirdiği, itibarsızlaştırdığı bir çok insan gittiği yerde bir değer olduğunu ispat etti.Sağa sola gidenlerin çoğu gitmek istediği için değil,kapı dışarı edildiği için hayatını, sevdasını verdiği ocağından ayrılmak zorunda kaldı.Bahçeli’nin Son 13 yılın tamamı AKP iktidarını tahkimle geçti. Erdoğan buğuna kadar yapacağım dediği her şeyi hiçbir engelle karşılaşmadan yaptı. Bu yapı devam ederse bundan sonra da yapacağına şüphe yok. Nitekim daha kesin sonuçlar bile açıklanmadan Erdoğan’ın baş danışmanı İ. Kalın,Başkanlık sistemi ve referandumdan söz etti. CB Erdoğan,çözüm sürecinin ad değiştirerek devam edeceğini söyledi. Y.Akdoğan,Apo’yu diri diri mezara gömmek istediler dedi. Bunları alt alta konulduğunda ülkenin nereye götürüleceği söylemeye gerek yok. Apo daha önce Başkanlık sistemine evet diyebiliriz demişti.Niye çünkü sistemin tabiatı gereği eyaletleşmeye geçilecek. Bu da PKK'nın bir bölgeyi yönetmesi demek.Güneydoğu’da yapılan operasyonlarla örgüt yavaş yavaş Öcalan çizgisine getirildi. Önümüzdeki haftalarda AKP/HDP/APO iş birliği ile başkanlık sistemini daha yoğun bir şekilde konuşmaya başlayabiliriz. Bu dikensiz,engebesiz yol, Bahçeli üzerinden MHP zayıflatılarak açıldı.Ülkücü irade buna müdahale etmediği takdirde Türkiye iki partili bir sisteme geçerek,MHP’yi iyice denklem dışına itecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi