
MHP ve ÇÖZÜM
Türköne hoca dünkü yazısında, MHP'nin Kürt meselesi konusunda tutumunu yazdı.MHP'nin bir çözümü olmadığını,ülkeyi tek parça halinde tutacak herkesin ikna olacağı bir projenin mimarı olması halinde AKP'nin boşalttığı iktidar alanını doldurabileceğini ifade etti.
MHP'de ki bir iki puanlık yükselişin çağı ve şartları okuyarak oluşturduğu bir stratejinin eseri olmadığına dair görüşlere ben de katılıyorum. AKP karşıtlığı,Erdoğan'ın kutuplaştırıcı politikaları, güneydoğu'da gittikçe derinleşen PKK hakimiyetinin oluşturduğu endişeler, tamamen tepki oyu şeklinde MHP'ye aktı.
Ancak çözüm meselesinde bir projesi olmayan sadece MHP değil,öteki partilerin de bir çözümü yok. İki buçuk yılı aşkın bir süredir çözüm süreci adı altında sürdürülen proje de bir çözüm değil. Yapılan, ayrılıkçı PKK hareketinin istek ve taleplerini zamana yayarak yerine getirmekten ibaret.Zamana yaymak, narkoz etkisi yaratarak muhtemele tepkileri önlemeyi amaçlıyor. Nitekim, analar ağlamasın,kan dökülmesini mi istiyorsunuz gibi ifadelerle yapılan propagandalar toplumda tam bir narkoz etkisi yaratmış, muhtemel tepkileri daha oluşmadan boğmuştur.Bugün vizyonda olan çözüm biçiminin ülkeyi nereye getirdiği ortada. Güneydoğu bu yanlış politika yüzünden çok sesli olma özelliğini kaybederek tek sesli hale gelmiştir.Daha önce farklı siyasi tercihlere sahip büyük bir kitle ayrılıkçı hareketle bütünleşmiştir.Bölgenin yüzde altmış'ı AKP'yi tercih ediyor söylemi tarihe karışmıştır. Buna çözüm diyebilmek için aklını peynir ekmekle yemek gerekir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi(yerelleşme), ana dille eğitim,özerklik,köy isimlerinin iadesi,Kürtçe hizmet alınması,okullarda sabah andının kaldırılması,KCK tutuklularının serbest bırakılması,operasyon ve karakol yapımlarının durması gibi talepler PKK'nın istekleriydi... Bunların çoğu AKP'nin kendine ait bir planıymış gibi topluma lanse edilerek yerine getirildi. Büyük şehir yasası PKK'nın yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik talebini karşılamak için çıkarılmıştır.Mahkemelerde,seçim çalışmalarında farklı dillerle savunma ve propagandaya ilişkin düzenleme PKK'nın isteği üzerine çıkarılmıştır. Operasyonlar,karakol yapımları durdurulmuş,KCK tutukluları serbest bırakılmıştır. Kürtçe resmi okullarda seçmeli ders, Özel okullarda eğitim dili haline getirilmiştir. Bunlar da PKK'nın talepleridir. Çözüm süreci diye allanıp pullanıp önümüze sürülen aslında PKK'nın ülkeyi bölme projesidir.ABD Dışişleri bakanı Rice'ın yıllar önce dile getirdiği ve 22 ülkenin sınırlarını değiştireceğini ifade ettiği BOP'un Türkiye ayağıdır.Böyle bir projeye destek vermek ABD saflarında PKK ile birlikte Türkiye'ye savaş açmaktan farksızdır. Yapılan düzenlemeler milli bütünlüğümüzü daha da güçlendirmemiştir. Aksine ayrılıkçı hareketin arkasındaki kitlesel desteği artırmıştır.
Türköne hocamızın görmediği belki de görmek istemediği diğer bir konu da meselenin aydınlarımızla ilgili cephesidir. Bir çözüm planı olmayan sadece partiler değil, bu ülkenin aydınlarının da PKK'dan farklı bir çözüm önerisi yoktur.Çözüm diye tekrarladıkları şey, ya İspanya,İrlanda veya Kanada örneklerinden devşirdikleri çalıntı fikirler,yahut AKP'nin yaptığı gibi PKK'nın taleplerini ambalajlayıp sunmaktır. Çoğunun olayı kavradığı bile meçhuldür. Kürtlerin kendi ana dilleri ile birinci sınıf vatandaş olarak yaşayacağı bir zeminin bütünleşmeye yeteceği sanılmaktadır.Ana dilin önünde bir engel yoktur,geçmişte de sokakta evde mahallede kimsenin diline müdahale edilmemiştir. 1982'ye kadar yasaklayıcı bir hüküm de yoktur. Evren'in getirdiği yasak da sokağa dönük, özel hayatları kavramaya matuf değildir.Bugün sadece resmi okullarda ana dille eğitim yoktur. Dolayısıyla kendi ana dilleriyle birlikte yaşamaktan kasıttan, eğitimin Kürtçe verilmesi oluğu açıktır. Bu da İspanya'da,Kanada'nın Qeuebec bölgesinde denenmiş ve tamamen ayrılıkçılığa hizmet etmiş bir durumdur. Qeuebec Fransızcayı resmi dil haline getirmiş, İngilizceyi adeta yasaklı dil derekesine düşürmüştür. Bugün kendini Qeuebec bölgesel yönetimi olarak değil, Ulusal devleti olarak görmektedir. Qeuebec'e gitmek Kanada vizesi dışında bir de Qeuebec vizesi gerektirmektedir. Fransızca resmi eğitim dili olunca bölgenin Kanada ile bütünleşeceğini sanılmış, ama tam tersi olmuş,bölge tamamen kopmuştur. Aynısı Katalan bölgesinde İspanya'nın başına gelmiştir. Bugün İspanya içine düştüğü duruma ağlamaktadır. Geçen gün Sadi Somuncuoğlu'nun bir yazısında İspanyol Filozof Fernando Savater'den verdiği çarpıcı örnek bu çaresizliğe işaret ediyor;"Yerelleşmeyi Demokrasinin olmazsa olmazı saydık,etnik egoizmi beslediğini, eşitlik ve dayanışma duygularını tahrip ettiğini,demokrasi ve özgürlüğün düşmanı olduğunu göremedik.Kamu yararı,ortak refah,dayanışma duygularını yitirdik.Ayrılıkçılık,bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik fırsatçı bir hastalığa dönüştü.Koskoca İspanya'yı mahvettik,bundan nasıl kurtulacağımızı bilmiyoruz."
Çözüm sürecinin de Türkiye'yi farklı bir noktaya götürdüğü söylenemez. İki buçuk yıl içinde bölgesel milliyetçilik AKP üzerinden milli bütünlüğe bağlandığı varsayılan kitleleri PKK'nın kucağına itti. Çok sesli bir Güneydoğu'nun yerini tek sesli bir Güneydoğu aldı. Hala dostumuz Türköne bu işin bir demokratikleşme sorunu olduğunu sanıyor. Ayılıkçılığın dünyanın en demokratik ülkelerinde daha çok mesafe aldığını görmüyor. Kanada demokrasisinin gelişmişliğinden,ileriliğinden şüphe edilebilir mi? Ama o Kanada bile bugün doğum sancıları çekiyor. İspanya'nın Katalonya bölgesi referandum yaptı,İspanya'dan ayrılma fikri yüzde seksenin üzerinde oy aldı. Ana dille eğitimin, demokratikleşmenin önünü kestiği tek bir ayrılıkçı hareket yoktur.Sadece bölücülerin işini kolaylaştırmıştır.Bunun en bariz örneği Türkiye'dir. Yapılan düzenlemeler PKK'yı zayıflatmamış aksine güçlendirmiştir.
Bir çözüm projesinden önce teşhisin doğru yapılması gerekmektedir. Kürt meselesi bir Kürdistan kurma,politik bir bölge oluşturma sorunudur.Apo yakalandığında Demokratik Cumhuriyet talebi ile başlayan istek ve talepler listesi,Kuzey Irak bölgesel yönetimin kurulması motivasyonu ile Demokratik Özerkliğe dönüşmüştür. 2012'de Suriye Kantonları ile birlikte talep listesi bir defa daha revize edilmiş, tek çözüm yolunun Federalizm olduğu ifade edilmiştir. Apo'nun Nevruz'da okunan mektubu da iki federal devletin(Kürt-Türk) bir konfederasyon çatısı altında bir araya gelmesini önermektedir. İşin acıklı yanı bu mektubun çok matah bir şeymiş gibi davul zurna ile karşılanması, Apo'nun önce iki devlete bölünüp sonra da bir konfederasyon çatısı altında bir araya gelme fikrinin alkışla karşılanmasıdır.
Onun için partilerden önce masa başı fikirlerle meseleyi çözeceğini sanan, bölgeyi, insanını tanımadan fikir serdeden aydınların sorgulanması gerekir.Evet,MHP'nin görünürde bir planı yoktur.Ama Türk aydınının da kendine ait bir çözüm planı yoktur. MHP elindeki imkanlarla Kanada'yı,İspanya'nın ayrılıkçı bölgelerini ve oralarda yapılan düzenlemelerin sonuçlarını araştırarak,toplumu aydınlatabilirdi. Bunu yapmadı, çözüm planının yokluğundan daha kötü olan da, bugün ki bölme planını teşhir edecek bir çalışmanın olmamasıdır.MHP ve Milliyetçi aydınlar önce bu noktada muaheze edilmelidirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.