
MÜMTAZ TURHAN ve Memleketi Tanımak
MÜMTAZ TURHAN ve Memleketi Tanımak
Türkiye’nin düşünce hayatında, can sıkıcı olmaya başlayan bir sığlaşma yaşanmakta; düşünce hayatımız, içi boş demagoji ve polemiklerle seviyesizliğe mahkum edilirken; okuduklarından daha çok yazan ve konuşan aktüel şöhretlere de, yazılı ve görsel medyamız her gün övgüler dizmektedir.Bu duruma ilişkin olarak, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı şunları sormaktadır: “… 1980 öncesi, misyonu sadece çeviri metinler basmak olan bir yayınevi tahayyül dahi edilemezken, 1980’den hemen sonra neredeyse hiç yerli metin basmayan yayınevleri nasıl oluştu? Özgün düşünce arayışı yirmi yıl gibi bir sürede nasıl rafa kalktı ve yerine fikrî ithal ikame düşüncesi geçti? Hilmi Ziya, Mümtaz Turhan, Ahmet Hamdi Tanpınar, İdris Küçükömer, Erol Güngör, Kemal Tahir, Ziya Gökalp, gibi isimler, niçin sistematik incelemelere konu kılınacak şekilde okunmamaktadır?”
Kurtuluş Kayalı, bu soruların yanında çok önemli bir tespit de yapmıştır: Kayalı’ya göre; “Bugün ‘memleketi tanımak’ derdi kalmamıştır ve esas sorun da bu derdin ortadan kalkmasıdır.” Memleketi tanımayı ve tanıtmayı kendisine dert edinmiş gerçek düşünürlerimize, nankörlük düzeyinde kayıtsızlık sergileyen bir toplumuz. Türkiye’nin kalkınması için yaşayan, fikir üreten, eserler yazan büyük âlim Mümtaz Turhan’ı, 60 yaşında iken 1969 yılında kaybettik. Yaşadığı yıllarda büyük bir sessizlik içinde eserler ve fikirler ürettiği için hiçbir zaman kıymeti bilinmemiş büyük bir deha olan Mümtaz Turhan’ın ölüm haberi bile üç gazetenin son sayfalarında küçük bir haber olarak yer almıştır.
Bu önemli düşünürümüzün bazı eserleri Almanca ve İngilizceye çevrilmiştir. En ünlü eseri olan Kültür Değişmeleri, ilk önce İngilizce yayımlanmış daha sonra Türkçe ilk baskısı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında 1951 yılında çıkmıştır. Maarifimizin Ana Davaları ve Bazı Hal Çareleri, Garblılaşma’nın Neresindeyiz?, Üniversite Problemi, Toprak Reformu ve Köy Kalkınması ve son önemli eseri ise Atatürk İlkeleri ve Kalkınma: Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik’ dir.
Mümtaz Turhan’ın ölümünden hemen sonra Hayat Tarih Mecmuası’nda yapılan bir değerlendirmede şu satırlara yer verilmiştir: “… Mümtaz Turhan, pek kısır olan son çağ Türk düşüncesinin birkaç şahsiyetinden biridir. Türkiye’nin ve Türk toplumunun Doğu medeniyetinden Batı medeniyetine geçme çabası ve bu çabanın tarihî tahlili üzerinde yapılan ilk ciddî deneme olan ve yazarın şaheseri sayılan Kültür Değişmeleri’nden sonra, gittikçe daha aktüel mevzuları işledi. Çağdaş medeniyet seviyesine çıkabilmemiz için lâzım gelen şartlar üzerinde çalıştı. Ölüm/kalım davamız olan bu kalkınma meselesinde, hayale olduğu kadar ümitsizliğe de yer vermeden, tamamen ilmî ve gerçekçi incelemeler yaptı…”
Yrd. Doç. Dr. Seçil Deren, Kültürel Batılılaşma adlı yazısında Mümtaz Turhan’ın düşüncelerini şu şekilde aktarmıştır: “… Sosyal psikolojinin Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından Mümtaz Turhan seçkin ve eğitimli kesimler tarafından Batı tekniğinin Türk kültürüne sentezlenmesi gereğini bir kez daha dile getirir. Turhan’a göre; Türkiye’nin önündeki tek yol Batılılaşmak, Batı medeniyetinin temel öğelerini yaşama geçirmektir. Bu öğeler; ilim ve ilim zihniyeti, ilimin uygulaması olan teknik, ilim zihniyetinin gelişeceği çevrenin koşulu olarak hukuk ve özgürlüktür. Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri’nde (1951) medeniyet alanı değiştirmeye zorunlu bir toplumun kültürü, bu değişim anında tamamen ortadan kalkıp, onun yerine hakim milletin kültürünün geçemeyeceğini belirtir. İki toplum, iki kültür karşılaşınca, birinin mutlaka yok olması gerekmez; sentez, ister istemez gerçekleşir. Batılılaşıyoruz diye dinimizin, benliğimizin kaybolacağı iddialarının hiçbir ilmi değeri yoktur. Ne var ki, Türkiye Batılılaşamamıştır, çünkü insan unsuru gözardı edilmiş, sadece Batılıya benzer şekilde yaşar gibi görünülmeye başlanmıştır. Eski yaşam tarzını terk etmek Batılılaşmak değildir. Turhan’a göre Türkiye’nin Batılılaşmasında aydınlara çok özel bir görev düşmektedir… Bu güne kadarki deneyimin başarısızlığının sebebi romantik ve taklitçi ‘sözde münevverler’ dir (Turhan, 1959: 36-7). Turhan’ın 1950’lerde hâlâ şikâyetçi olduğu şekilci Batılılaşma aslında Tanzimat’tan beri süregelmekte olan bir sorundur ve Osmanlı geçmişinin reddiyle iyiden iyiye Avrupa hayranlığına ve körü körüne taklide dönüşmektedir…”
Memleketinin meselelerine çözüm bulmak için ömrünü düşünceye ve toplumumuza adayan bu büyük düşünürümüzün, bundan elli yıl önce yaptığı tespitler hala önemini korumaktadır. Toplumumuz ise, Mümtaz Turhan gibi düşünürlere kayıtsız kalarak geçen yıllarını boşa harcadığı gibi geleceğini de tehlikeye atmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.