
RÜŞVET,EKONOMİ VE MİLLİ BÜTÜNLÜK
Aslında yapılması gereken basitti, adı rüşvete karışanlar görevden alınır, yola devam edilirdi.
Ama tam tersi yapıldı. Operasyonun sonuçsuz kalması için hata üstüne hata yapıldı,en sonunda adli kolluk yönetmeliği değiştirilerek adeta tüm sorumluluk üstlenildi.
Operasyon başladığında muhatap sadece ilgili kişilerdi, gelinen noktada artık sadece zanlılar değil, onları aklamak için yargıyla, hukukla,polisle oynayanlarda muhataptır.
Burada sorulması gereken can alıcı soru, hükümetin durup dururken bu sorumluluğu niçin yüklendiğidir. Hukuk devletinde suçun şahsiliği esastır, kimse kimsenin yükümlülüğünü üstlenemez. Bunu dağdaki çoban da, şehirdeki çöpçüde biliyor. Üç beş kişiyi ilgilendiren bir dava niçin –iktidara dönük- bir operasyon olarak algılanmıştır. Bu algının arkasında ciddi bir suçluluk kompleksinin yattığına şüphe yok. Gösterilen tepki,Suçlular yakalandı tavrından ziyade, biz yakalandık tepkisidir. Bu özdeşleşmenin, bu üstüne alınmanın dikkatle not edilmesi lazım.
Her meselenin –taraf olma- zemine çekilmesi ve o şekilde bertaraf edilmeye çalışılması kısa vadede netice verse de, uzun vadede çok büyük problemlere sebep olur. Ortalık durulduktan sonra, en fanatik taraftarlar bile olup bitenleri salim kafayla düşünmeye başlarlar. Bugün bulundukları yeri sorgularlar. Mesela şu soruyu herkes kendine soracaktır, cemaat olmasaydı bu olaylar karşısında tavrımız ne olacaktı. Bu operasyonun bir de cemaatin hiç olmadığı bir Türkiye’de yapıldığını düşünün, tepkiler böyle mi olurdu? Rüşvet alanların yargı önüne çıkarılmasınısavunmak asla bir cemaate mensubiyet değildir.En azından bu satırların yazarının hayat boyu böyle bir mensubiyeti olmamıştır.Dolayısıyla olaya kimlikler üzerinden bakılmamalıdır.
Yaptılar mı yapmadılarmı’dan daha önemli olan bu çirkin iddialar karşısında takınılan tavırdır. Farz edelim ki dış bir güç operasyon yapıyor, rüşvet alarak, zayıf davranarak bu operasyona malzeme verenlerin hiç mi suçu yok? Öyle bir operasyonu etkisiz bırakmanın yolu hırsıza sahip çıkmak değil, kim olursa olsun gereğini yaparak o operasyonu tersine çevirmektir. İktidar olay basına yansır yansımaz o bakanları görevden alıp, soruşturmanın önünü açsaydı kazanır mıydı, kaybeder miydi?
Türkiye iyi gidiyordu, bu operasyon her şeyi bozdu, düşüncesi tam bir aldatmacadır. Evet 2011’e kadar çok önemli işler yapıldı. Darbe soruşturmaları ile askeri vesayete son verildi.Dini hayatı baskı altına alan dindarları potansiyel düşman gören sakim anlayış tasfiye edildi. Ama 2011 den beri işler eskisi kadar iyi gitmiyor. Açılım projesiyle Türkiye’nin parçalanmasının önü açılmıştır. PKK ya hayal bile edemeyeceği bir alan sunulmuştur. Meclis Türk milletinin meclisi olmaktan çıkarılmış, Kürdistan milletvekilleri tabiri siyasi hayatımızın parçası haline getirilmiştir. Vatan, millet algısıyla oynanarak, Türkiye bir bütünün adı olmaktan çıkarılmıştır. İhanete, mahiyetini kimsenin bilmediği bir açılım projesiyle çanak tutulmuştur.Dün Diyarbakır’da kuruluş çalışmaları kapsamında ilk toplantısını yapan ve isminde Kürdistan ibaresi bulunan bir partinin kuruluyor olması bile hangi meçhul limanlara götürüldüğümüzü göstermeye kafidir. Hiçbir şey iyi gitmiyor. Uçurumun dibine atılan bir kişinin cebinin dolu olmasının önemi var mı? Ekonomi iyi gidiyor her şeye göz yumun diyorlar. Ülkenin bütünlüğü de tahkim ediliyor diyebiliyor musunuz? Esas önemli olan budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.