SİYASET VE CİDDİYET

Siyasetçilerin konuştuğu hiçbir söz olduğu yerde kalmaz. Çeşitli sonuçlara sebep olur.Bu bazen hemen, bazen yıllar sonra gerçekleşir. Siyasetçiler tarihe konuşan insanlardır. Sözleriyle, icraatlarıyla o ülkenin tarihini inşa ederler. Onun için konuşurken, iş ve eylemlerde bulunurken son derece dikkatli olmak zorundadırlar.

Başbakan’ın Kürdistan ifadesi biraz önce ifade ettiğimiz yansımalara sebep oldu. Söz olduğu yerde ve söylendiği biçimde kalmadı. Önce AK parti Diyarbakır Büyük şehir belediye başkan adayı Ensarioğlu,bu sözden hareketle Türkiye’nin Güneydoğu’su Kürdistan’dır dedi. Bir başkası Türk diye bir  milletin olmadığını söyledi.Ardından bütçe görüşmelerinde BDP nin girişimleriyle Kürdistan kavramı  tutanaklara geçirildi. MHP'nin gayretleriyle raporlardan çıkarılmasına rağmen,O söz  ayrılıkçı taleplerin bir gerekçesi, hatta karinesi haline getirildi.

Bir ülkenin barış ve huzur içinde olması,kan ve göz yaşından arınması  elbette her zaman terör ve anarşiye tercih edilir.Savaş ancak daha büyük maliyetlerden kurtulmak için başvurulan bir yoldur. Şayet yapılan barış, savaşın maliyetinden daha büyük olacaksa barış değil, savaş tercih edilir. Üç beş gün annelerin ağlaması, bir ömür ağlamasını durduracaksa orada kolaycılık yapılmaz,mücadeleye devam edilir.

BDP ve onun gizli açık uzantılarının kullandığı dil, anaların ağlamamasını isteyenlerin dili değil.BDP Kürdistan ifadesiyle bölgede farklı bir vatan algısı oluşturmaya çalışıyor.Birlikte yaşamanın, barış içinde olmanın zeminini yok ediyor. Coğrafya’yı kavga ve ayrışmanın aracı haline getiriyor. Başbakan’ın sözü BDP’nin gerekçesi oldu. Önceki gün Yüksekova’da meydana gelen olaylar da aynı  mantığın bir tezahürüdür. Bir bölgeyi etnik aidiyetle adlandırırsanız birilerine eline silahı alıp o halde buradan defolun deme hakkını vermiş olursunuz.

Muhtemelen bugün(Salı) grup toplantılarında Yüksekova olayları, barış istemeyenlerin provokasyonu olarak nitelendirilecektir. Karından konuşma dediğimiz şey budur. Olay provokasyon, mrovokasyon değil düpedüz klasik bir PKK saldırısıdır.Ama PKK demek biraz maliyetli olduğu için ısrarla adres belirtmekten kaçınma yolu tercih ediliyor.Barış isteyen tabanını sokağa dökmez. Sokağa çıkanlar kontrol dışı unsurlarsa onlara sahip çıkmaz. BDP ne yaptı, olayların başından beri kalaşinkoflarla polise saldıranların yanında yer aldı. Meşru savunma şartlarında olan polise ateş püskürdü. Polisin kendine ağır silahlarla saldıranlara karşı yapabilecek başka bir müdafaa biçimi var mı? Bu olay  bir erken uyarı sinyali olmalıdır. Düne kadar taş atan çocukların yerini şimdi ağır silahlarla kurşun atanlar aldı. Aynı gün dört askerimiz kaçırıldı. Bu bölgenin nasıl boşaltıldığını, terör örgütünün nasıl asayişi üstlendiğini,alana yayıldığını gösteren vahim bir örnek.Terörün durmasının nedeni de budur,devlet karakollara, kışlalara çekilmiş, alan PKK’ya bırakılmıştır. Yapılan eylemler, yol kesmeler ülke dışına çıkması gerekenlerin şehir içine nüfuz ettiklerinin göstergesidir.

Siyaset, elbette bazen risk alacak, bazen sıra dışı ataklar yapacaktır. Ama bütün bunlar yapılırken atılan her adımın sonucu inceden inceye hesaplanmalı, milletin kaderi üzerine zar atılmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi