
SİYASETİN DİLİ VE İHANET.
İhanet, siyaset erbabı tarafından bolca tüketilen, içi boşaltılmış bir kavrama döndü.Hemen her eleştiri,farklı düşünce biçimi –hainlik ithamı- ile karşılanıyor.Bu eleştiriye tahammülsüzlüğün,nefse tapınmanın,kendini her şeyin merkezine koymanın bir neticesidir.Öyle olmasa, bu kadar keskin ve agresif bir siyaset dili tercih edilmezdi.
17 Aralık’tan beri önüne geleni itham eden, aşağılayan,tahkir, hatta tehdit eden bir siyaset diliyle karşı karşıyayız.Siyasi İktidar, kavgada bile söylenmeyecek sözleri rahatlıkla telafuz edebiliyor.Başbakan, Beşar Esat için bile söyleyemediklerini rahatlıkla odağa aldığı, geçmişte müttefik olduğu gruplar için söyleyebiliyor. Hele, Efgan Ala’nın Erzurum’da söyledikleri tam bir skandaldı.Bir ülkenin içişleri bakanının bu kadar kışkırtıcı, bu kadar aşağılayıcı bir dil kullanması hangi siyaset mantığı ile bağdaşır?Komşularıyla sıfır problem hedefi ile yola çıkan bir iktidar, bugün problemsiz komşu bırakmadığı gibi, şimdi sorunlu,kavgalı olmadığı bir iç odak da bırakmadı.
Ülke-millet menfaati söz konusu olunca siyaset yapanların tüm hissiyatları ile topluma yönelmeleri, onları seferber etmeleri anlaşılabilir bir şeydir. Ama ortada milleti ilgilendiren,onun istikbalini alakadar eden bir durum yoksa ne diyeceğiz? Kimse bu çatışmacı, kavgacı,ayrıştırıcı dilin herhangi bir milli menfaatten kaynaklandığını söyleyemez.Bu daha çok, –korkularını bastırmak için karanlıkta türkü söyleyen çocukların- psikolojisine benziyor. Ne kadar çok bağırırsak bu deliği o kadar çabuk kapatır veya toplumun dikkatinden o kadar çok kaçırırız diye düşünülüyor olmalı. Oysa kapatmaya çalıştıkça, daha çok teşhir ettiklerinin farkında değiller.
Yazık ki, bu ülkenin bütünlüğü konusunda bile bu kadar hassasiyet gösterilmedi.Güneydoğu adım, adım farklılaştırılarak,birlikte yaşama potasından çıkarılıyor. Toplumdaki millet algısının yerini etnik grup algısı alıyor.Dil milliyetçiliği üzerinden ayrı bir ulus inşa etmenin tüm imkanları bizzat iktidar tarafından bölücü unsurlara sunuluyor.Oysa Amerika’da bile eyaletlerin sınırları çizilirken, her eyalette İngilizce konuşanların ağırlıkta olması hedeflenerek sınırlar çizilmiş, böylece bazı eyaletlerde Meksikalıların nüfus yoğunluğunu ele geçirmelerinin önüne geçilmek istenmişti.Bizde ise, milli bir duruş ve onun şuuru olmadığı için tam tersi yapılarak her türlü ayrışmanın önü açılıyor.
Hainlik, iktidarın hasım gördüklerine veya siyasi rakiplerine giydirebileceği bir kisve değildir. Vatan toprağı üzerinde hesabı olanlara,fırsatlar sunarak hain olunur.
Millete kurşun sıkanları,milletin tepesine oturtarak hain olunur.
Vatan bayrağını gönderden indirenleri seyredip,göndere çekenleri aşağılayarak hain olunur.
Hırsızlığın,rüşvetin, yolsuzluğun üzerine gitmek yerine, onun üzerine gidenleri cezalandırarak hain olunur.
Toplumun üzerindeki örtüyü kaldırıp, siz Türk değilsiniz,her biriniz ayrı bir milletsiniz diyerek, toplumu etnik kategorilere ayırıp,milli bünyede gedikler açarak hain olunur.
Ülkenin bir kısmında devletin hükmü geçmezken,kılını kıpırdatmayıp,açılımı bölünme yollarını açmaya çevirmekle hain olunur.
Onun için, bu kavramı böyle ulu orta kullanmamak lazım. Türkiye milli birlik açısından çok vahim ve tehlikeli bir noktaya doğru sürüklenirken, nefsaniyet hesabı ile onu bunu hain ilan etmek, hiç kimseye fayda getirmez. Üstelik böyle bir durum bunu yapanlar açısından çok daha ağır sonuçlara sebep olabilir.Hırsızı, rüşvetçiyi kurtarmak isterken,onların yerine kendinizi mahkum etmiş olursunuz.17 Aralık’tan beri iktidar tam da bunu yaparak ,kendi mahkumiyetinin gerekçelerini hazırlıyor.Unutmayalım asıl güç iktidarın sahibi olmak değil,iktidarı doğru kullanmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.